İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, hasta tutukluların serbest bırakılması için verdikleri mücadelenin üçüncü yılında Tünel’den Galatasaray Meydanı’na yürüdü. Bu üç yıl içerisinde hasta tutukluların sayısının 247’si ağır olmak üzere 649 çıktığına dikkat çeken İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu son 20 günde 6 ağır hasta mahpusun hayatını kaybettiğini belirtti. Komisyon üyeleri, hasta mahpusların derhal serbest bırakılmasını istedi.

Hasta mahpusların serbest bırakılmasını talebiyle verdikleri mücadelesinin üçüncü yılını geride bırakan İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, 150’inci F Oturma eylemini Tünel’den Galatasaray Meydanı’na yürüyüşle karşıladı. Cumartesi Anneleri ve Sinema Sanatçısı Nur Sürer’in de hazır bulunduğu yürüyüşte, mahpusların fotoğrafları ve kırmızı karanfiller yanı sıra 247 ağır hasta mahpusun isminin yer aldığı dev bir pankart taşındı. Hep bir ağızdan, “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın”, “İçerden dışarıdan hücreleri parçala”, “Tecridi kaldırın ölümleri durdurun”, “Tecrit öldürür dayanışma yaşattır”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganlarını atan insan hakları savunucuları, saraylar döşeyip, hasta tutsakları ölüme terk eden zihniyeti kınadı.

‘20 GÜNDE 5 HASTA MAHPUS HAYATINI KAYBETTİ’

Polis ablukası altındaki Galatasaray Meydanı’na gelen İnsan Hakları Savunucuları, 247 ağır hasta mahpusun isminin yer aldığı dev pankartı meydana asarak, 150. F Oturma eylemini gerçekleştirdi. Oturumda ilk sözü İHD İstanbul Şube Başkanı Abdulbaki Boğa aldı. Kürtçe üzerindeki baskılara dikkat çekmek için her açıklamasını Kürtçe yapan Boğa, hükümetin hasta mahpuslar üzerinde adeta bir katletme siyaseti güttüğünü vurguladı. Üç yıldır hükümeti, hasta mahpuslar konusunda evrensel hukuk normalarına, ceza infaz yasasının 16. Maddesine uygun davranmaya davet ettiklerini hatırlatan Boğa, ancak buna rağmen tek bir adımın atılmadığını söyledi.

Son 20 gündür 6 hasta mahpusun hayatını kaybettiğine dikkat çeken Boğa, hayatını kaybeden mahpuslardan Mehmet Canpolat örneğini verdi. Hastanedeki mahkum koğuşunda adeta ölüme terk edilen Canpolat’ın, Adli Tıp Kurumunun verdiği , “Cezaevi koşullarında tek başına yaşamını sürdürebilir” raporundan birkaç gün sonra hayatını kaybettiğini hatırlattı. Hükümetin ve arkasındaki tüm kurumların hasta mahpuslara yaklaşımın insani, vicdani ve etik olmadığını vurgulayan Boğa, hükümetin öldürmeyi amaç edindiğine işaret etti.

‘SARAYIN SANA KALSIN, BİZ HASTALARIMIZI İSTİYORUZ’

İHD İstanbul Şubesi eski Başkanı Ümit Efe, bu mücadeleyi tam üç yıl önce, henüz 17 yaşındaki lösemi hastası hasta mahpus Abdullah Akçay’ın Okmeydanı’ndaki hastanenin merdiven altındaki bir odada ölüme terk edildiği günlerde başlattıklarını aktardı. Çıkarttığı paketlerle siyasi erkin, bu rehin uygulamasını sürdürdüğünü vurgulayan Efe, bu üç yıl içerisinde ATK verdiği raporlar sonucunda hapishanelerden tam 6 tabut çıktığına dikkat çekti. “Biz merhamet değil adalet istiyoruz” diyen Efe, hasta mahpuslarının derhal serbest bırakılmasını istedi.

Ümit Efe’den sonra söz alan Gülnaz Ana ise, “Biz sarayınıza köşkünüzü istemiyoruz. Varsın sizin başınıza yıkılsın. Biz sadece hastalarımızın bırakılmasını ve kalan ömürlerini yanımızda geçirmesini istiyoruz” diye feryat etti.

Şairler Mehmet Özer ve Keremo’nun seslendirdiği şiirlerin ardından İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu adına açıklamayı Aylın Hacaloğlu okudu.

“Türkiye hapishanelerinde bulunan, 247’si ağır olmak üzere en 649 hasta mahpustan biriyim ben” diyerek sözlerine başlayan Hacaloğlu, “Kimi zaman ömrümün yarısından fazlasını, 22 yılımı hapiste yaşarım Mehmet Canpolat olurum, sevdiklerime beyazlar içerisinde kavuşurum. Kimi zaman yeterli bir tedaviye ulaşabilmek için verilen onlarca dilekçeye, revir-hastane yollarını santim santim dokurum. Çoğu kez tek talebim bir doktora görünmek ve beni hayata bağlayacak ilaçlara, tedaviye ulaşabilmektir” dedi.

(ANF/Zeynep Kuray)