Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD), Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD), Asrın Hukuk Bürosu, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) ve Şırnak Barosu tarafından 4-12 Eylül tarihleri arasında sokağa çıkma yasağının uygulandığı Cizre'de yaşananlara ilişkin hazırlanan 46 sayfalık rapor, kamuoyu ile paylaşıldı. Diyarbakır'da, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binasında düzenlenen basın toplantısı ile açıklanan raporun ayrıntılarını TOHAV Eş Başkanı Cemil Adıyaman paylaştı.

Hayata geçirilen sokağa çıkma yasağının hemen ardından Türkiye'nin birçok yerinden Cizre'ye gitmek istediklerini ancak engellendiklerini belirterek sözlerine başlayan Cemil Adıyaman, polis ve özel hareket timlerinin saldırısı sonucunda birçok evin kullanılamaz olduğunu, pencerelerden evlerin içlerine açılan ateş sonucunda büyük maddi hasarların oluştuğunu söyledi.

Silahla rastgele yapılan tarama sonucunda birçok evin yandığını ve yaralanmaların meydana geldiğini belirten Adıyaman, "Cizre'deki birçok mahallede dar sokaklara giremeyen zırhlı araçlar yerine binaların helikopterler tarafından hedef alınıp, tarandığına tanık olduk. Mahallelerde yaşayan yurttaşlarında belirttiği gibi birçok yaralı olmasına rağmen çağrılan ambulanslar 'can güvenliği yok' gerekçesi ile olay yerine gelmezken, gelenler ambulanslar ise polisler tarafından engellendi" dedi.

DİHA’ da yer alan habere göre, heyetin Cizre'de yaşananlara ilişkin tespitleri şöyle:

- Şırnak'ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasağı öncesinde de fiili olarak başlanmış bir yasak olduğunu tespit ettik.

- Cizre'de sokağa çıkma yasağının başladığı günde son gününe kadar 21 yurttaşın kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde öldürülmüş, onlarcası yaralanmış, birçoğu ise sakat bırakılmıştır.

-Yasağın başlamasıyla mahallelere su verilen ana su şebekeleri patlatılmış, su vanaları kolluk kuvvetleri tarafından kapatılmış, açılmaması için kolluk kuvvetleri vanaların başında nöbet tutarak mahallelilerin su ihtiyacını karşılamalarını engellemiştir.

- Doğum yapacak kadınların hastaneye ulaştırılması mümkün olmadığından çoğu kadın evde doğum yapmak zorunda kalmış, birçok kadın düşük yapmıştır.

- 90'lı yıllarda Cizre de görev yapan ve sayısız suç işleyen özel harekatçıların yeniden bilinçli olarak Cizre'ye gönderildikleri anlaşılmıştır."

'CENEVRE SÖZLEŞMESİ VE İÇ HUKUK İHLAL EDİLDİ'

Tespitlerini bu şekilde sıralayan Adıyaman, Türkiye'nin taraf olduğu ve çatışmalar esnasında öncelikle uyulması gereken Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiğini ve iç hukuka aykırı davrandığını da söyledi. Cizre'de yaşanan tüm hukuksuzlukların takipçileri olacaklarını vurgulayan Adıyaman, topladıkları delillerle iç hukuk ve uluslararası hukuk kapsamında gereken yerlere başvuracaklarını söyledi.
Raporun sonuç kısmında ise şu taleplere yer verildi:

- Öncelikle 'Şimdi Barış Diyerek' Akil İnsanlar Heyeti'ni Cizre'ye çağırıyoruz.

- Şırnak Valisi ve Kaymakamı görevden alınmalı ve derhal soruşturma başlatılmalıdır.

- Etkin bir soruşturma yapılıp suç işleyen tüm kolluk kuvvetleri tespit edilmeli ve gereken cezalar verilmelidir.

- Sokağa çıkma yasağı bir an önce terk edilmelidir.

- Savaş politikaları sonlandırılarak derhal barış ve müzakere sürecine geçilmelidir."

'ÖCALAN YAŞANAN TEHLİKEYE DİKKAT ÇEKMİŞTİ'

Raporun açıklanmasının ardından söz alan Asrın Hukuk Bürosu Avukatı Şinasi Tur, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Cizre, Silvan ve Yüksekova'da yaşananlara ilişkin tehlikenin boyutlarına dikkat çektiğini kaydederek, DAİŞ benzeri çetelerin hükümet tarafından desteklendiğini ve Türkiye'nin Kobanê'ye dönüştürülebileceği uyarısında bulunduğunu hatırlattı.

Cizre'de hayata geçirilen savaş konseptinin, Kobanê'yi aratmadığının ve Cizre'nin ikinci Kobanê olduğunun altını çizen Tur, Türkiye'nin bir iç savaş sarmalının içine itildiğini kaydetti. Tur, "Cizre'de bulunan özel harekat timleri Arapça konuşturularak ve sakal tarzlarıyla halkın üzerinde DAİŞ ve 1990'lı dönemlerin katliamını yeniden hayata geçirilemeye çalışıldığını gördük" dedi.