Ağrı’nın Diyadin ilçesinde 15 yaşındaki Muhammet Aydemir ile 18 yaşındaki Orhan Aslan’ın öldürülmesinin ardından bölgeye giden Halkların Demokratik Partisi (HDP) heyeti, ilçede neler yaşandığına dair bir rapor yayınladı.

HEYET

Hakkari Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Selma Irmak, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, Erzurum Milletvekili Seher Akçınar Bayar ve Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’dan oluşan heyetin 15-16 Ağustos 2015 tarihlerinde Ağrı Merkez ve Diyadin ilçesinde yaptığı çalışmalara Ağrı milletvekilleri Berdan Öztürk, Dilan Dirayet Taşdemir, Leyla Zana ve Mehmet Emin İlhan ile Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık da eşlik etti.

GÖRÜŞMELER

Heyetin temasları sırasında, HDP Ağrı İl Örgütü, Aslan ve Aydemir aileleri üyeleri, çalıştıkları Umut Unlu Mamülleri adlı fırın işletmesinin sahibi Recep Birgül, görgü tanıkları Fevzi Kahraman ve Nihal Kahraman ile çevredekilerin tanıklık ve anlatımlarını dinledikleri belirtildi.
Heyetin ayrıca Erciş nüfusuna kayıtlı İsmail Kaya olarak açıklanan PKK’linin öldüğü olay mahallini de ziyaret ederek bilgi almaya çalıştığı ancak çevredekilerin “korktukları için” tanıklık yapmak istemediği ifade edildi.

Heyetin Diyadin Kaymakamı’na ilettiği görüşme talebi gerekçe göstermeksizin geri çevrilirken, Diyadin İlçe Emniyet Amiri de, “Aydemir ve Aslan’ın ölümü olayının Cumhuriyet Savcılığı’na intikal etmiş olduğunu ve adli takip altındaki bir dava hakkında konuşmanın soruşturmaya müdahale etmek anlamına geleceği” gerekçesi ile bilgi vermeyi reddetti.

Heyet çalışmaları boyunca Ağrı Valisi’ne de ulaşamadı. Vali ile kentten ayrıldıktan sonra yapılan telefon görüşmesinde ise olaya ilişkin herhangi bir müspet bilgi alınamadığı belirtildi.
Raporda olaylar şöyle anlatıldı:

AYDEMİR VE ASLAN

“Aydemir ve Aslan’ın, yerel kaynakların baştan beri ifade ettiği üzere, herhangi bir askeri- siyasi örgütle ilişkileri olmayan sivil vatandaşlar olduklarını teyit etmiştir. Dinlediğimiz tanıklıklar ve incelediğimiz belgeler maktul iki gencin daimi olarak Diyadin’de yaşadıklarını, Aydemir’in İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi olduğunu ve Ağustos ayı başından olay gününe kadar okul harçlığını çıkarmak için günde 10 lira yevmiye karşılığı Recep Birgül’e ait fırında çalışmaya başladığını; Aslan’ın ise son yedi aydır aynı işletmede çalışan kendi halinde bir mahalle genci olduğunu şüpheye yer olmaksızın ortaya koymaktadır.

“Görüşmelerimizde her iki gencin olay günü rutin vardiyalarında çalıştıklarını, Jandarma Karakolu baskınıyla herhangi bir ilgilerinin olmasının fiziki olarak dahi mümkün olmadığını tespit ettik. Recep Birgül, akşam saat sekiz sıralarında Aslan’ın yevmiyesini verdikten sonra fırını onunla beraber kapatıp ayrıldığını; olayın ertesi günü fırına ait güvenlik kamerası kayıtlarını izlediğinde iki gencin de saat 8:45 civarında fırının karşısında bulunan odunluğun önünde olduklarını; çatışma seslerinin gelmeye başlamasıyla beraber önce cami tarafına kaçtıklarını, ardından odunluğun içine yöneldiklerini gördüğünü ifade etti.

“Birgül’ün gençlerin çatışmalar başladığında bulundukları lokasyona dair beyanı Aydemir’in ebeveynlerinin anlatılarıyla uyuşmaktadır. Hanifi ve Sevgül Aydemir çatışma seslerinin başlamasının ardından, saat 9:10 civarında çocukları Muhammet’i aradıklarını; Muhammet’in kendilerine Orhan ile birlikte odunluğun içindeki tuvalet bölmesine bir mukavva serip sığınmış olduklarını ve merak edilecek bir şey olmadığını söylediğini; çatışmaların devam ettiği bir buçuk saat boyunca çocuklarıyla üç kez telefonda görüşüp gerekirse sabaha kadar odunluktan çıkmamalarını tembihlediklerini belirtti.

‘DAYAK VE İŞKENCE’

“Aydemir ve Aslan’ın ölümüyle sonuçlanan operasyonunun detaylarına ilişkin olarak aynı sokakta ikamet eden ve operasyon esnasında yoğun baskı, tehdit ve hakarete maruz kalan Fevzi ve Nihal Kahraman’ın tanıklığına başvurduk.

“Fevzi Kahraman yaptığımız görüşmeye yüzünde, sol göz çevresinde ve her iki kol, bilek ve dizinde olay akşamı evinin önünde ve gözaltında gördüğü kaba dayak ve işkence izleriyle geldi. Kahraman, akşam saat 9:00 civarında hayvanlarını evinin bahçesinde bulunan ahıra yerleştirdikten sonra üç panzerle evini çevreleyen kar maskeli, kalabalık bir özel tim ekibi tarafından adı ile çağrılıp alıkonduğunu; “Teröristleri nereye koydun ulan?” bağırtıları eşliğinde tekme tokat dövülerek tehdit edildiğini; saat 10:30 civarında yarı baygın halde bir bomba ve tarama sesi duyduğunu; akabinde evde bulunan oğulları Baran ve Harun’un öldürüldüğünü düşünerek bayıldığını; karakolda kendine geldiğini ifade etti.

“Nihal Kahraman, eşi Fevzi dışarıda dövüldüğü sırada çok sayıda özel timin evini basıp kendisi, eltisi ve gelinine hakaret ederek her yeri aradıklarını; nihayet içlerinden birinin “Fevzi Kahraman’ın evi temiz” diye bağırmasıyla evden çıkmaya koyuldukları saat on buçuk sularında ardarda silah sesleri duyduğunu; önce eşi Fevzi’nin infaz edildiğini düşündüğünü, ailesinin erkeklerinin gözaltına alınıp saat 11:00 civarında özel timler mahalleyi terk ettiğinde ise seslerin odunluktan geldiğini fark ettiğini anlattı.

‘İNFAZ EDİLDİLER’

“Fevzi Kahraman, görüşmemizde, yurtsever bir aile olduklarının bilindiğini, olaya konu özel tim operasyonunun esas hedefinin kendisi ve ailesi olduğundan şüphelendiğini aktardı. Kendisi ve eşinin verdiği ayrıntılar -özel timlerin kendisine ismi ile hitap etmeleri, karakol baskınının ardından kaçan militanların yerini sormaları, ev baskınında sarf edilen sözler, aileden birisi 12 yaşında bir çocuk olmak üzere beş erkeğin gözaltına alınıp iki gün alıkonulmuş olması- bu kanının gerçeklik olasılığının adli makamlarca araştırılmasını gerekli kılmaktadır.

“Kahramanlar, ayrıca, Aydemir ile Aslan’ın “çatışmada ölü olarak ele geçirildikleri” resmi açıklamasının aksine, duydukları silah seslerinden gençlerin taranarak infaz edildikleri izlenimini edindiklerini ifade etmişlerdir.

“Görüştüğümüz herkesin maktul gençlerin silahları olmadığı beyanının yanısıra, heyetimiz de olay mahali odunlukta yaptığı incelemede çatışmaya delalet edecek yoğunlukta kurşun izi görmemiş; tavan ve duvarlara yapışan kemik ve et parçalarının ancak baş bölgesine yakın mesafeden ateş edilmek suretiyle infaz edilmiş olduklarıyla açıklanabileceği izlenimini edinmiştir. Keza, maktulleri teşhis eden babalar Hanifi Aydemir ve Şükrü Aydemir’in cesetlerdeki tahrifata dair tasvirleri bu izlenimleri doğrular niteliktedir.

‘SİVİL VE SİLAHSIZ’

“Heyetimiz tüm bu bilgi ve gözlemler ışığında Aydemir ve Aslan’ın sivil ve silahsız gençler olduğu, ölümlerinin kazai vesilesinin özel hareket timleri tarafından çalıştıkları sokağa yapılan baskın esnasında dışarıda olmak olduğu ve sığındıkları yerde savunmasız bir halde kasten ve nefret duyguları ile infaz edildiklerinin şüpheden vareste olduğuna kanidir.”

SUÇ DUYURUSU


Raporun sonunda heyetin,”keyfi infazın” yasal sorumluluğunun Ağrı Valiliği’ne ait olduğuna ikna olduğu belirtilerek, “Bu infazların hukuki sorumluluk silsilesi içerisinde bulunan, talimatı veren, uygulayan ve kamuoyunu yanlış bilgilendiren tüm sorumlular hakkında huzurunuzda.