TBMM Genel Kurulu'nda HDP’nin Van T Tipi Cezaevi'nde 'domuz bağı işkencesi'yle ilgili iddiaların araştırılmasını öngören teklifi reddedildi.

HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez, milletvekillerine hep birlikte yerinde inceleme talebinde bulunurken, avukatların kendilerine verdiği bilgilere dikkat çekti ve "Van T Tipi Cezaevi'ne sevk edilen mahpuslara cezaevine girişleri sırasında dayatılan çıplak aramayı kabul etmeyince kendilerine yoğun işkence yapılmıştır. 1990'larda Hizbullah'ın uyguladığı vahşi bir yöntem olan domuz bağı yöntemi bir işkence biçimi olarak uygulamaya konulmuş durumdadır" diye konuştu.

İrmez’den sonra kürsüye gelen AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, Van T Tipi’nde incelme yaptıklarını anlattı. Üst aramasının ilgili kanuna dayanarak 'utanma duygusunu' ihlal etmeyecek biçimde yapıldığını söyleyen Ünal, işkence iddialarının doğru  olmadığı vurgusuyla "Yani işkencenin bir terör propagandası olarak, terör örgütünü haklı göstermenin bir aracı olarak veya terörü meşrulaştırmanın bir aracı olarak kullanılmasına kesinlikle karşıyız ve bununla da sonuna kadar mücadele edeceğiz" dedi.

Hülya Karabağlı'nın T24'te yer alan haberine göre, TBMM tutanaklarında Van T Tipi hakkında AKP ve HDP sözcülerinin konuşmasında bazı bölümler şöyle:

AYDIN ÜNAL (Ankara) - Çok değerli arkadaşlar, HDP'nin grup önerisiyle ilgili gerekçeyi, buradaki iddiaları inceledik, bununla ilgili çeşitli görüşmelerimiz de oldu. Öncelikle, konuşmamın başında şunu ifade etmek istiyorum: Bu gerekçede ifade edilen ya da gerekçede zikredildiği gibi, İnsan Hakları Derneği Van Şubesi ve Özgürlükçü Hukukçular Platformunun iddiaları, bizim yaptığımız görüşmelerde, yetkililerle yaptığımız görüşmelerde tamamen yalanlanmış durumda. 

Şunu özellikle ifade etmem lazım: Üst araması 5275 sayılı Kanun'un 36'ncı maddesi ve tüzüğün de 46'ncı maddesine göre yapılıyor, bütün dünyada yapıldığı gibi, Avrupa Birliğinde yapıldığı gibi yapılıyor, utanma duygusu ihlal edilmeyecek şekilde arama yapılıyor. Ayrıca, bu aramada mahkûm ya da gözaltındaki kişi, tutuklu ya da mahkûm tamamen çırılçıplak aramaya tabi tutulmuyor, belli birtakım kıyafetler giydirilerek aramalar yapılıyor. Şimdi, bu Van T Tipi Cezaevinde yapılan aramalarda bazı tutuklu ve hükümlülerin direndikleri ve bizim yaptığımız görüşmelerde de aramanın gerçekleşmesi için direnişe orantılı bir zor kullanıldığı ifade ediliyor.

Yani bu gerekçede veya bu grup önerisinde ifade edilen iddiaların, bu sivil toplum örgütünün Van T Tipi Cezaevindeki iddiaları da inceledik, bununla ilgili raporları da aldık, bununla ilgili iddiaların da bizzat bürokratlar tarafından, ilgililer tarafından incelendiğini gördük. Cezaevleri Hükümlü ve Tutukluları İnceleme Komisyonunun bir üyesi olarak da bu konuda -gerçi işkenceyi incelemek bizim görev alanımız içinde değil ama- cezaevlerinde incelemelerimizi yapıyoruz. Dün, Balıkesir Cezaevinde incelemeleri yaptı alt komisyon, bugün de yine Bursa Cezaevinde incelemeleri yapıyor.

Terör  propagandası olarak kullanılmasına karşıyız arkadaşlar. Yani işkencenin bir terör propagandası olarak, terör örgütünü haklı göstermenin bir aracı olarak veya terörü meşrulaştırmanın bir aracı olarak kullanılmasına kesinlikle karşıyız ve bununla da sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Bu mücadeleyi "İşkence yoktur." diyerek, inkâr ederek yapmayacağız; bütün iddiaları tek tek inceleyeceğiz, bu iddiaların yalan olduğunu ortaya koyacağız, eğer münferit hatalar varsa bu münferit hatalarla ilgili soruşturmaları, araştırmaları yapacağız ama "İşkence yapılıyor." algısının, "İşkence yapılıyor." algı operasyonunun terörün bir propagandası, terör örgütünün bir propagandası hâline gelmesine de asla izin vermeyeceğiz.

"BİRLİKTE GİDİP İNCELEYELİM"

HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez, Van T Tipi Cezaevi'nde yaşanan işkence iddialarını Meclis gündemine taşıdı. HDP Grubu adına TBMM'ye sunulan Meclis Araştırmasına dair Genel Kurul'da söz alan İrmez, milletvekillerine cezaevlerine birlikte giderek incelemede bulunmayı teklif etti. Konuşması şöyle:

“Avukatların bizlere aktardığı bilgilere göre, Van T Tipi Cezaevine sevk edilen mahpuslara cezaevine girişleri sırasında dayatılan çıplak aramayı kabul etmeyince kendilerine yoğun işkence yapılmıştır. 1990'larda Hizbullah'ın uyguladığı vahşi bir yöntem olan domuzbağı yöntemi bir işkence biçimi olarak uygulamaya konulmuş durumdadır. Mahpusların maruz kaldıkları işkenceden sonra revire çıkma talebi dahi reddedilmiş, aksine kendilerine işkence yapılmaya devam edilmiştir.

İşkence gören mahpuslardan biri olan Ferit Hasçelek'in avukatları üzerinden bizlere aktardığı bilgilere göre, kendisine işkence yapan kişiler "Biz gardiyan değiliz. Bu cezaevi gerçek cezaevi olacak, bu yüzleri unutmayın." diyerek işkence gören mahpusları tehdit etmiştir. Cezaevi personeli olmayan bu kişilerin buralara yerleştirildiği ve kendilerine "A takımı" veya "hazır kuvvet" gibi isimler verdikleri söylenmektedir. AKP Hükumeti olarak bu korkunç bilgilere kulaklarınızı tıkayacak ve görmezden mi geleceksiniz!

"Cezaevinde kalan tüm tutuklu ve hükümlüler devletin sorumluluğu altındadır ve bu kişiler insani bir muameleye tabi tutulmalıdır. Anayasa'da eşitlik ilkesine vurgu yapılırken yurttaşların içeride ya da dışarıda olmasına bakılmaz, ancak bu ülkede artık adını koyalım ki cezaevlerine yönelik özgün bir cezaevi politikası ve rejimi mevcuttur. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen ve aylardır kesintisiz devam eden OHAL koşullarında cezaevleri âdeta bir işkencehaneye dönüştürülmüştür.

Çok sayıda ulusal ve uluslararası kuruluş da yurttaşların hem gözaltı hem cezaevi sürecinde ağır hak ihlali ve işkenceye maruz bırakıldıklarını anlatan beyan ve delilleri ortaya koyarak bu durumu raporlaştırmıştır.

Cezaevlerinde rutin bir şekilde tutuklu ve hükümlülere yönelik darp, hakaret, tehdit, işkence ve kötü muamele, hukuki dayanağı olmayan sevk ve nakiller, çıplak arama, başta hasta tutsaklar olmak üzere sağlık hakkına erişiminin engellenmesi, keyfî şekilde verilen disiplin cezaları ve bu cezalara karşı savunma haklarının kısıtlanması, avukat görüşmelerine kısıtlama getirilmesi, mahkeme süreci devam eden tutuklu ve hükümlülerin yargı çevresinden uzaklaştırılarak adil yargılanma haklarının ihlal edilmesi, iletişim hakkının engellenmesi, televizyon ve radyo yayınlarının kısıtlanması, hapishanelerde askerî darbe ürünü uygulamalarının dayatılması, baskın tarzında gelişen aramalar, günlük kullanılan araç gereçlere el konulması gibi uygulamalar cezaevi politikası hâlini almıştır.

"SİBEL ÇAPRAZ CEZAEVİNDE KALMAYA ELVERİŞLİ DEĞİL" 

"Peki, şimdi, neden devam ediyor işkence? Sormak istiyorum: Kim kandırıyor sizleri? Bakın, somut bir örneğini vermek istiyorum, Hakkâri İl Genel Meclisi Üyesi Sibel Çapraz, kötüleşen sağlık durumuna rağmen hâlâ cezaevinde tutulmakta. Bu siyasetçi, bağırsakları dışarıda yaşıyor ve mahpusların yardımı ile hayatını idame etmeye çalışıyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Uluslararası Af Örgütünün basına ve kamuoyuna duyurdukları bilgilere göre, doktorların verdiği "Cezaevinde kalmaya elverişli değildir." raporlarına rağmen maalesef tedavisi geciktiriliyor ve cezaevinde tutuluyor.

"CEZAEVLERİNE BİRLİKTE GİDELİM, İNCELEYELİM"

"İşkence insanlık suçudur. Bugün kendisi de rehin tutulan ve hak ihlallerine maruz bırakılan Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın Adalet Bakanına bir çağrısı olmuştu. 'Cezaevlerinde işkence yok diyorsunuz. Ben de var diyorum. Eğer varsa istifa etmeye hazır mısınız? Yoksa ben istifa edeceğim' demişti. Böylesine açık bir çağrıya yanıt vermek yerine, eş genel başkanlarımız da dâhil olmak üzere, 12 milletvekilimizi rehin aldınız. Bu çağrımızı yineliyoruz. Buyurun birlikte gidelim ve inceleyelim."