Kendilerini Antakya Demokrasi Güçleri olarak tanımlayan bir grup, Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlediği basın toplantısı ile "Suriye'ye olası emperyalist müdahaleye karşı çıkmak" için 19 Şubat'ta Antakya'da bir miting düzenleyeceklerini duyurdu.

 

Antakya Demokrasi Güçleri'ni oluşturan DİSK, Eğitim-Sen, İHD, Halkevleri, ÖDP, EMEP, BDP, ESP, SDP, SP, TÖPG, SODAP, Partizan ve Halk Cephesi Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenledikleri basın toplantısı ile "Suriye halkının geleceğini Suriye halkı belirlesin" çağrısında bulundu.

 

Sendika.org’un haberine göre, olası emperyalist bir müdahalenin Hatay'ın ekonomisine de ağır bir darbe vuracağına dikkat çeken Demokrasi Güçleri, Ortadoğu'da çalan savaş tamtamlarının Türkiye'yi ve Hatay'ı yıkıma sürükleyecek ayak sesleri olduğunu ifade etti. Ortadoğu'daki halk ayaklanmalarının değerlendirildiği açıklamada “emperyalistlerin ve işbirlikçilerin hareketleri kontrol altına almak istedikleri, Libya örneğinde bu çabanın vardığı boyutların görüldüğü” iddia edildi.

 

'TÜRKİYE'YE GÖREV BİÇİLİYOR'

"Suriye'den yeni bir Libya yaratılmaya çalışılıyor ve Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesinde Türkiye'ye görev veriliyor" denilen açıklamada “emperyalizmin aktif taşeronu AKP'nin çadır kentler, ekonomik yaptırımlar, kökten dinci örgütlere destek ile Suriye'nin geleceğine müdahalede bulunduğu” iddia edildi.

 

Suriye'ye yönelik tehditlerin dahi Hatay ekonomisini etkilediğini ifade eden Demokrasi Güçleri, saldırı durumunda yine yoksul çocuklarının zarar göreceğini söyledi.

 

'SURİYE'NİN GELECEĞİNİ SURİYELİLER BELİRLEMELİ'

Açıklama şu ifadelere yer verildi:

"Suriye'nin geleceğini Suriye halkı belirlemelidir. Suriye'de halkçı, devrimci bir demokrasi ve ekonominin yeşermesinin tek yolu Suriyelilerin özgürlük ve demokrasi mücadelesinden geçmektedir. Bizler ezilen halklardan yana tavır alıyoruz.

 

Kendi ülkelerinde demokrasi ve hukuk ilkelerini ihlal edenlerin, kendilerine karşı çıkan herkesi terörist ilan edenlerin, hapishaneleri öğrencilerle, gazetecilerle, devrimcilerle, Kürtlerle dolduran bir iktidarın demokrasiden bahsetmesi kabul edilemez. Siz değil misiniz Hopa’da deresine suyuna sahip çıkana gaz bombaları yağdıranlar? Siz değil misiniz Uludere’de kendi sivil vatandaşlarına savaş uçaklarıyla saldıranlar?"

 

Hataylılar, “Ortadoğu'da ve Suriye'de emperyalist müdahalelere karşı” 19 Şubat Pazar saat 13.00'da Doğuş Okulları önünde buluşarak bir miting düzenleyecek.

 

'SURİYE'DE İNSİYATİF EMPERYALİSTLERİN ELİNDE'

Bu arada, Suriye'de yaşanan son gelişmeleri ETHA’ya değerlendiren Ortadoğu uzmanı araştırmacı yazar Haluk Gerger, ülkedeki inisiyatifin emperyalistlerin ve bölgedeki kışkırtıcılarının elinde olduğunu iddia etti. Gerger, "Rusya nötralize edilebilir ve Türkiye'ye 'Kürt Sorunu' etrafında kesin güvenceler verilebilirse, vurucu darbeyi bir biçimde Türkiye’nin yapmaya kalkışmasını bekleyebiliriz" dedi.

 

ETHA’dan Yusuf Çobanoğlu’nun sorularını yanıtlayan Orta Doğu uzmanı araştırmacı yazar Haluk Gerger, Suriye'de son dönemde yaşananları ve ana akım medyanın Suriye konusunda yaptığı haberleri değerlendirdi.

 

“Ana akım medya bir taraftan Hama ve Humus'ta katliam olduğunu iddia ederken, içerdeki kaynaklardan haber aldıklarını ifade etse de bununla ilgili hiçbir görsel öğe kullanmıyor, bu nedenle Suriye’deki durumu tam olarak bilemeyiz” diyen Haluk Gerger, bilerek yaratılmış bilgi kirliliğinin ötesinde büyük bir kışkırtma kampanyasının dünya kamuoyunu hedef aldığını dile getirdi.

 

Ülkede emperyalizmin ve siyonizmin ajanlarının kol gezdiğini, muhalefetin silahla örgütlendirildiğini iddia eden Gerger şöyle dedi:

 

"Hedef belli ve açıkça belirtiliyor: Emperyalizm ve Körfez ülkeleri gibi, Türkiye gibi tetikçileri, Suriye’de zor kullanarak, sabotajla, kışkırtmayla, istikrarsızlıkla, cinayetlerle, giderek darbe ya da iç savaşla rejimi değiştirmek ve ülkeyi işbirlikçileri aracılığıyla işgal etmek istiyorlar. Bu dış kaynaklı saldırı, kuşkusuz BAAS rejiminin halk üzerinde on yıllardır uyguladığı baskı, zulüm ve kıyımlarla da besleniyor. Ne var ki, oradaki demokratik muhalefet de emperyalizmin yarattığı ortamla etkinliğini, seçenek oluşturma imkanlarını, hatta meşruiyetini yitiriyor ve tam da emperyalizmin istediği gibi, meydan işbirlikçilere, emperyalizmin paralı askerleriyle BAAS diktatörlüğüne kalıyor."

 

'HABERLER UYDURMA VE ABARTILI'

Hama ve Humus'ta katliam olduğu haberleri, 1982 Hama katliamının yıldönümüne denk gelmesi ve emperyalistlerin desteklediği Hür Suriye Ordusu ile Esad'a bağlı Ordu arasında çatışmaların bu bölgede yaşanması dikkat çekici.

 

Artık taraflar arasında silahlı çatışmaların başladığı bir noktaya gelindiğinin söylenebileceğini belirten Gerger, "Çatışmaların boyutuna ve zayiatlara ilişkin haberlerin çoğu zaman uydurma ya da abartılı olduğu da anlaşılıyor ama silahlandırılmış bir muhalefetin de olduğu kesin. Ülkedeki askeri, politik, psikolojik dengeyi tam olarak çözemiyoruz" dedi.

 

Rejimin güçlü bir desteği olduğunu belirten Gerger, ülkedeki pek çok insanın, emperyalizmin işgal ettiği ülkelerdeki felaketleri Irak, Afganistan, Libya gibi örneklerle gördüğünü ve bu nedenle rejim etrafında birleştiklerini ifade etti. Demokratik muhalefetin emperyalizmin yarattığı ortamda geri plana atıldığını kaydeden Gerger, duruma dış güçlerin iyice hakim olmaya başladığını belirtti. Haluk Gerger, "Rejim, Rusya’ya sığınıyor, muhalefet emperyalizmin sultası altında faaliyet gösteriyor. Yıkıcılık ve çürütme de böylece emperyalizmin istediği doğrultuda gelişiyor, derinleşiyor" değerlendirmesinde bulundu.

 

İNSİYATİF EMPERYALİZMİN ELİNDE

Katliamın yıldönümünün, yeni katliam iddialarının ve BM işgal oylamasının aynı tarihe denk gelmesine ilişkin Gerger, artık ülkedeki her gelişmeyi, dış güçlerin denetlediğini ve inisiyatifin emperyalistler ile bölgedeki kışkırtıcılarına geçtiğini söyledi. Planların emperyalistler ve kışkırtıcılar tarafından yapıldığını ve uyguladığını kaydeden Gerger, sadece Esad rejiminin değil, Suriye halkının da büyük oranda devre dışı olduğuna dikkat çekti.

 

'DÜRZİLER, KÜRTLER, HATTA HRISTİYAN NÜFUS DA STRATEJİK KART'

Geçmişin anılarının canlı tutulduğu, çeşitli etnik, kültürel nedenlerle muhalefet dinamiklerinin güçlü olduğu bölgelerin kışkırtmalar için seçilen uygun alanlar olduğunu belirten Gerger, şöyle devam etti: "Emperyalizm başka pek çok yerde de mezhepsel, dinsel farklılıkları, etnik ayrılıkları, aşiret çelişkilerini kullanarak hedeflerine ulaştı. Bölgede kışkırtılan Sünni-Şii çatışmasına Suriye bağlamında da Körfez ülkelerinin müdahil olmasıyla bu türden 'silahlar' daha fazla önem kazanmaya başladı. Bu bağlamda, sadece Sünni ağırlıklı Hama ve Humus değil, Dürziler, Kürtler, hatta Hıristiyan nüfus da her iki tarafça da stratejik kartlar olarak görülüyor."

 

'RUSYA VE ÇİN'E GÜVENİLEMEZ'

Rusya ile Çin’in de devrede olduğu düşünüldüğünde, BM meşruiyeti aldatmacasının, emperyalizm bakımından şimdilik kullanılabilecek bir araç olmadığına dikkat çeken Haluk Gerger, "Birincisi, bu hiç değişmez bir denge durumu değildir. Rusya ile Çin’e bu konularda güvenmek kolay değil" dedi.

 

BM'nin bir meşruiyet aracı olarak devreye sokulamaması durumunda, doğrudan bir NATO müdahalesinin zor göründüğünü ifade eden Gerger, Obama’nın bunu göze alamayacağını düşündüğünü kaydetti. Bu durumda birbirine sıkıca bağlı iki aracın elde olduğunu kaydeden Gerger, şöyle devam etti: "Birincisi, iç çatışmaları derinleştirmek, belirli bölgelerde silahlı muhalefet üstünlük alanları kurmak ve tabii silahlı kuvvetleri bölmek, bir darbeye oynamak. İkinci olarak da, yerel tetikçileri kullanmak, 'sınır olayları' kışkırtmak, göç dalgası yaratmak, sözde 'insani' yardım olup-bittileriyle koridorlar açmak, alanlar kapatmak ve böylece Esad rejimini bu türden 'sınır ötesi' çatışmaların tuzağına çekmek."

 

'TÜRKİYE’NIN VURMAYA KALKIŞMASINI BEKLEYEBİLİRİZ'

Aslında bütün bunların yapıldığını vurgulayan Gerger, "Herhalde son durumda kilit ülke Rusya. Bu kilidin ne denli güvenilmez, oynak ve her yana çalışabilecek bir maymuncuk olduğu ortada. Şayet Rusya nötralize edilebilir ve Türkiye’ye 'Kürt Sorunu' etrafında kesin güvenceler verilebilirse, iç kışkırtmalara, ordunun bölünmesi ya da darbe girişimlerinin cesaretlendirilmesine ek olarak, vurucu darbeyi bir biçimde (belki meşruiyet açısından Katar gibi bir iki Körfez ülkesinin de sembolik katılımıyla) Türkiye’nin vurmaya kalkışmasını bekleyebiliriz. Tabii Türkiye’nin devreye girmesi, NATO anlaşmasının ilgili hükümlerinin de harekete geçirilmesine ve böylece emperyalistlerin de kurumsal varlıklarını müdahaleye katmalarına, bunun için bir 'hukuki' zemin oluşturulmasına vesile olur" dedi.