İstanbul'daki Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak dosyasında, 21 yıl sonra skandal bir karar verdi. “Failler bulunamadığı” iddiasıyla, zamanaşımından dosyanın düşürülmesine karar verdi.

Ocak ailesi, 1995 yılında İstanbul Emniyet Terörle Şube Müdürlüğü’nde görevli olan polisler ile Veli Küçük, Osman Yıldırım, Osman Gürbüz, Hanefi Avcı ve Korkut Eken hakkında suç duyurusunda bulunarak, cezalandırılmalarını talep etmişti.
 
21 yıl boyunca yapılan tüm suç duyuruları, tanıkların ifadeleri ve raporlara rağmen etkin soruşturma yürütmeyen Cumhuriyet Savcılığı, Ocak’ın katledilmesinden bugüne “failerin tespit edilemediğini” savundu.
 
İşkence iddiaları ve işkence yapan isimlerin “somutlaştırılamadığını” da iddia eden savcılık, ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet ağır hapis cezalarında zamanaşımının 20 yıl olduğunu söyleyerek, bu nedenle Hasan Ocak’a yönelik kasten öldürme eyleminin zamanaşımına uğradığına karar verdi.
 
“Görevi kötüye kullanma” suçunda da 5 yıllık zamanaşımı süresinin olduğunu belirten savcılık, soruşturmaya yer olmadığına karar verdi.
 
NE OLMUŞTU?
 
Hasan Ocak, 21 Mart 1995’te, kız kardeşi Aysel’in doğum günü için eve yetişmeye çalışıyordu. İddiaya göre Aksaray’da gözaltına alınmış ve en son İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde görülmüştü. Ailesi iki ay boyunca oğlunu bulmak için kapı kapı gezdi. Anne Emine Ocak, oğlunu bulmakta yardımcı olmasını istediği Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nusret Demiral tarafından ‘mahkeme düzenini bozduğu’ gerekçesiyle tutuklanmıştı.
 
26 Mart 1995’te, köylüler, Beykoz Buzhane köyündeki ormanlık alanda cansız bir beden gördü. Jandarmaya yapılan ihbar üzerine Beykoz Cumhuriyet Savcılığı cenazeden kan örneği ve parmak izi aldı, fotoğraf çekti. Ancak bu bulgularla kimlik tespiti yapılmadı. Kemersiz pantolon, bağcıksız ayakkabıları ve parmaklarındaki mürekkep izi, Ocak’ın gözaltına alındığının kanıtıydı.
 
Ocak’ın bedeni önce Beykoz Devlet Hastanesi’ne, 6 gün sonra Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. 15 gün Adli Tıp Kurumu’nda kalan bedeni önce Küçükçekmece mezarlıklar müdürlüğüne götürüldü, sonra ise Altınşehir kimsesizler Mezarlığı’na “meçhul şahıs” olarak gömüldü.
 
Diğer yandan aramalarını sürdüren Ocak ailesi, 15 Mayıs 1995’te Adli Tıp Kurumu kayıtlarından Hasan Ocak’ı teşhis etti. Ölüm nedeni tel veya iple boğulma olsa da, yüzü tanınmaması için parçalanmış ve vücudunun her yerinde işkence izleri fotoğraflanmıştı.
 
Aile, tanıklarla birlikte, Hasan Ocak’ın en son Terörle Mücadele Şubesi’nde görüldüğünü duyurdu. Yapılan otopsi sonucunda hazırlanan raporda da Hasan Ocak’ın boğularak öldürüldüğü ortaya konuldu. Bunun üzerine suç duyuruları yapıldı, ancak sonuç alınamadı, failler bulunmadı.
 
AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ
 

Anne Emine Ocak, dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. AİHM, 2004 yılının Temmuz ayında yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek, Türkiye’ye 25 bin Euro manevi tazminata mahkum etti.
 
Etkin soruşturma yürütülmediği belirtilen AİHM kararında, “Ocak’ın İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde tutulduğunun kesin bir şekilde kanıtlanamayacağını, güvenlik kuvvetlerince öldürüldüğünün kanıtlanabilir olmadığını ve somut olgulara dayanmadığını” iddia etti.
 
Hasın Ocak’ı işkence ile katleden isimler arasında çok sayıda işkence davasında isimleri yer alan Bayram Kartal, Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay da yer alıyor. Ocak gözaltına alındığında, Mehmet Ağar dönemin Emniyet Genel Müdürü, Reşat Altay İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü, Necdet Menzir İstanbul Emniyet Müdürü, Hayri Kozakçıoğlu İstanbul Valisi, Nahit Menteşe İçişleri Bakanı, Tansu Çiller Başbakan, Süleyman Demirel ise Cumhurbaşkanıydı.
 
(Kaynak: ETHA)