ADANA 6'ncı Kolordu Komutanlığı Askeri Cezaevi'nde 7 yıl önce, mahkum elbisesi giymediği gerekçesiyle er 20 yaşındaki Murat Polat'ı işkenceyle öldürdüğü iddiasıyla tutuksuz yargılanan 28 yaşındaki Hüseyin Güldaşı 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi adına davayı takip eden Av. Şule Arslan HIZAL ve Av. Hülya ÜÇPINAR işkence sonucu ölüm kararı verilmemesini eleştirirdi.

 

Hırsızlık suçlamasıyla 28 Haziran 2005'te Adana 6'ncı Kolordu Komutanlığı 1'nci Sınıf Cezaevi'ne götürülen Er Murat Polat, mahkum elbisesi giymediği gerekçesiyle gardiyan askerler tarafından cop ve sopayla dövüldü. Komaya giren Er Polat, terhisine 2 ay kala, tedavi gördüğü hastanede 27 Temmuz 2005'te hayatını kaybetti. Polat'ın, otopsi raporunda işkenceyle öldürüldüğü belirtildi.

 

30 ASKER HAKKINDA DAVA
Olayla ilgili soruşturmasını tamamlayan askeri savcı, işkence suçlarının askeri bir suç olmaması ve şüphelilerden 15'inin de terhis olup askerlikle ilgilerinin kalmaması nedeniyle yargılamanın sivil mahkemelerde yapılması gerektiğini bildirip, görevsizlik kararı verdi. Er Polat'ı işkenceyle öldürdükleri iddiasıyla 30 asker haklarında 'işkence' ve 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence' suçlamalarından 12 yıldan ömür boyu hapis cezasına kadar hapis cezası istemiyle Adana 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

 

7 YIL SÜRDÜ
Yaklaşık 7 yıl süren yargılamanın ardından dava karara bağlandı. Tamamı tutuksuz olan sanıkların hiç birinin katılmadığı karar duruşmasında öldürülen Er Murat Polat'ın babası 56 yaşındaki Kenan Polat, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.

 

Mahkeme heyeti, sanıklardan Hüseyin Güldaşı'yı kasten öldürme suçundan önce ömür boyu hapis, sonra da indirim yaparak 25 yıl hapis cezasına çarptırdı.

 

Sanıklardan 12'si yaralama suçundan 550'şer lira para cezasına çarptırılırken, bu cezalarda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. 16 sanığın da beraatına karar verilen davada, sanıklardan Nihat Ercan yargılama devam ederken öldüğü için hakkındaki dava düşürüldü.

 

Ölen Murat Polat'ın avukatları karara itiraz edeceklerini söylerken, babası Kenan Polat, "Verilen karar beni tatmin etmedi. Beni iyice yaraladı. 7 yıl boyunca gelip gittim. Bu kararla daha kötü oldum" dedi.

 

'EMİRLE DÖVDÜK'
Daha önce katıldığı duruşmada suçlamaları kabul etmeyen Hüseyin Güldaşı, komutanların sözlü emri ile bazı mahkumları dövdüklerini ileri sürdü. Güldaşı, Murat Polat'ı nasıl dövdüklerini ise şöyle anlatmıştı:

 

"Murat'a giymesi için elbiseler verdim. 'Ben bu elbiseleri giymem. Bana kimse giydiremez' dedi. Biz de giymesi gerektiğini söyledik. Bu sırada Ramazan, Murat'a iki tokat vurdu. Bunun üzerine Murat bize saldırmaya başladı. Cama fırladı, sandalye ve yumrukla camı kırmaya çalıştı. Bu sırada odada bulunan diğer gardiyanlarla ben Murat'a copla vurduk. Tekme ya da sopayla vurmadım. Murat'ı camdan çektiğimde kendisini dolaba vurdum. Diğer sanıklar neden beni suçluyor bilmiyorum."

 

Diğer sanıklar da Polat'ı Güldaşı'nın dövdüğünü iddia ederek suçlamaları kabul etmemişti.

 

Yargılamada geçen beş yılın sonunda 2011 yılı Aralık ayında sanıklar hakkındaki taleplerini açıklayan savcılık Murat POLAT’ın öldürülmesi ile ilgili “işkence” nitelemesi yapmamış, “kasten insan öldürme (TCK m.81)” suçundan ceza istemişti. Bu cezalandırma talebi de, iddianamenin aksine sadece Hüseyin GÜLDAŞI hakkında yapılmış, ilgili komutanlar ve diğer gardiyanların bu suç bakımından beraatı talep edilmişti.

 

Yine savcılık, diğer sanıklar hakkında diğer mağdurlara “işkence” yaptıkları gerekçesiyle cezalandırma talep etmişti.

 

Bugün yapılan son duruşmada dosyada sanıkların çokluğu ve sırada duruşması bekleyen başka dosyaların olması nedeniyle kararı sözlü olarak açıklayan mahkeme dosyadaki hiçbir eylemi “işkence” olarak nitelendirmedi.

 

Mahkeme, Murat POLAT’ın ölümüne neden olan eylemin Hüseyin GÜLDAŞI’nın bireysel eylemi olduğuna, suça katılan ne başka bir gardiyan, ne de bir komutan olduğuna karar verdi. Karar, Hüseyin GÜLDAŞI’nın TCK’nın 81. maddesinde düzenlenen “kasten adam öldürme” fiilini işlediği yönünde oldu. Ayrıca sanığın, işlediği suçtan pişman olduğu gerekçesiyle de cezadan indirim yapıldı. 

 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi adına davayı takip eden Av. Şule Arslan HIZAL ve Av. Hülya ÜÇPINAR işkence sonucu ölüm kararı verilmemesini eleştirirken diğer suçlar ve failler bakımından ise durumun daha da vahim olduğunu; savcı tarafından “işkence” fiilinden ceza istenmesine karşın sanıklar hakkında TCK’nın 86. maddesi uyarınca “kasten yaralama” suçundan ceza verildiğini, bu cezanın da paraya çevrilerek hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını söylediler.

 

Avukatlar, “‘İşkenceye sıfır tolerans’ söylemi ardında yatan gerçek bugün Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi kararında da görüldüğü üzere politik bir göz boyama çabasından başka bir şey değildir” dediler.

 

Avukatlar şöyle devam etti:

 

“Bugün verilen bu karar ne yazık ki Türkiye’de görmeye alışkın olduğumuz “işkencecilere cezasızlık” yaklaşımının açık ve somut bir tezahürüdür. İşkence dosyaları büyük oranda “kovuşturmaya yer olmadığı” ya da “beraat” kararlarıyla veya “zamanaşımı” ile sonuçlanmaktadır.

 

Açılan davalarda “işkence” nitelemesine rastlamak son derece zordur; açılan davalardaki atılı suç, bugünkü kararda da olduğu gibi, çok az bir ceza gerektiren, paraya çevrilmesi mümkün olan, hükmün açımlanması geri bırakılabilen “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama”dır.

 

Nitekim bu dosyada da görüldüğü gibi işkenceciler halen yargı eliyle korunmakta, işkence mağdurları halen acılarıyla baş başa bırakılmaktadır. Adalet arayışları sırasında yaşanan bu cezasızlık olgusu da mağdurların, maruz kaldıkları fiziksel ve ruhsal travmanın derinleşmesinden başka bir şeyle sonuçlanmamaktadır.”

 

DEMOKRAT HABER / Deniz Güneş