Ankara - Prof. Dr. Haluk Gerger, Devrimci Halkçı Yerel Yönetimler Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada Kürtlerin “özerklik” kavramı ile Türkiye'ye önemli bir olanak sunduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Yüksel Akkaya da her şeyden önce sosyalist bir insanın yaratılması gerektiğini söyledi.

İki gün sürecek olan Devrimci Halkçı Yerel Yönetimler Sempozyumu’nun birinci oturumunda “Devrimci Halkçı Yerel Yönetimler İçin Kavramsal ve Tarihsel Çerçeve” konusu tartışıldı. TMMOB eski Başkanı Yavuz Önen'in yönettiği oturuma, Bilkent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Bülent Batuman, Mersin Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan, Prof. Dr. Haluk Gerger ve Prof. Dr. Yüksel Akkaya konuşmacı olarak katıldı. Kentlerin oluşum tarihi ile ilgili konuşan Doç. Dr. Bülent Batuman, gündelik hayatın içindeki farklılıkların önemli olduğuna işaret ederek, mekan yönetiminde devletin rolünü görmek gerektiğini ve buna alternatif en güçlü hareketin Paris Komünü olduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan da konuşmasında Sosyalist belediyeciliğin ne anlama geldiğini değerlendirdi. Emeğin ve doğanın rolünü ortadan kaldıran sosyal politikaların neoliberal belediyecilikte belirgin olduğuna dikkat çeken Doğan, bu belediyecilikte ekonomi politikalarının ön planda olduğunu belirtti.

DAYANIŞMA TEMELLİ SOSYALİST BİR SİSTEM

Türkiye'de neoliberal politikaların iki dönemde belirgin olduğuna işaret eden Doğan, birinci dönemin ANAP dönemi ikinci döneminde Refah Partisi ile başlayan İslamcı partilerin dönemi olduğunu söyledi. AKP'li belediyelerin sosyal belediyecilik yaptıklarını iddia ettiklerini ifade eden Doğan, bu belediyelerde sosyal hizmet olsa dahi sosyal adalet anlayışının olmadığına vurgu yaptı. Dünyada sosyal adalet ve hizmet anlayışını içinde barındıran çeşitli belediye örneklerinin olduğunu belirten Doğan, kapitalist sistem içinde kendine küçük adacıklar yaratmanın küçük cemaatler haline dönüşmekten başka anlamının olmayacağına dikkat çekti. Bu nedenle dayanışma temelli, sosyalist ilkelere bağlı bir sistemin önemli olduğuna dikkat çeken Doğan, Kürt coğrafyasında bu yönlü bir çaba olduğunu, insanların kendi kentini değiştirme arayışına Türkiye'de de girmesi gerektiğini söyledi. Serbest zamanın genişletilmesinin önemli olduğunun altını çizen Doğan, Sosyalist bir belediyecilik için aşılması gereken modernist anlayışı iyi çözmenin ve sürekli bir devrim durumu yaratmanın önemli olduğunun altını çizdi.

AŞAĞIDAN KÜRESELLEŞME

Prof. Dr. Haluk Gerger ise, konuşmasında küreselleşme ve özerklik bağlamında değerlendirmelerde bulundu. Özerkliğin evrensel bir bağlam içinde ele alınması gerektiğini ifade eden Gerger, sınıfsal ve ulusal anlamda yaşanan her saldırının karşısında bir direnişinde geliştiğinin altını çizdi. Yerel yönetimlerin olumlu dinamiklerinin gelişmesi için olumsuz taraflarının görülmesi ve buna karşı direnişin can alıcı olduğuna değinen Gerger, aşağıdan küreselleşme kavramının bu anlamda önemli olduğuna dikkat çekti. Sosyalizme giden yolda yerel yönetimlerin işlevini bir staj niteliğinde görmek gerektiğini belirten Gerger, özgür üreticilerin yaratıldığı bir sürece doğru gidildiğini ifade etti. Küreselleşmenin tek bir doğrultuda gitmediğini bunun iki yönü olduğunu söyleyen Gerger, yerel yönetimlerin bunun aydınlık yüzünü oluşturduğuna işaret etti.

ÖZERKLİK TÜM TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ

Türkiye'de Kürt meselesinin çok önemli olduğunu belirten Gerger, bu sorunun çözümü için getirilen Özerklik kavramının iyi anlaşılması gerektiğini ifade etti. Gerger, "Bu Kürtlerin talebidir. Aynı zamanda bu Kürtlerin bize verdiği bir olanaktır. Benim önerim bundan yararlanmaktır. Çünkü bu özyönetim anlamına geliyor. Kendi dilini, kültürünü özgürce yaşamanın yollarını sunuyor. Önyargılardan uzak ele alındığı takdirde bu proje ile tüm Türkiye'de önemli gelişmeler sağlanır" dedi.

Prof. Dr. Yüksel Akkaya da “kullanılan kavramların kapitalizmin kavramları olup olmadığı ve bu kavramları kullanmanın ne kadar doğru olduğunun” sorgulanması gerektiğini belirterek başladığı konuşmasında, yönetme- yönetilme-iktidar kavramlarını bu bağlamdan çıkarmak ve tartışmak gerektiğini söyledi. Akkaya, yerel yönetimlerin her şeyden önce insanları özgürleştirmesi gerektiğini söyleyerek, "Kentte yaşayan insanlar kendini o kentin içinde özgür hissetmelidir. Mevcut kentsel yapı her yönüyle tüketim kültürüne endekslenmiştir. Her şeyden önce bundan çıkmak ve üretime dayanan Campenalla'nın 'Güneşin Ülkesi'nde olduğu gibi ütopyalarının peşinde koşan bir insan modeli yaratmakla karşı karşıyayız" dedi. Sosyalist insan inşa edilmeden bunun başarılamayacağının altını çizen Akkaya, özel mülkiyet duygusunu ortadan kaldırmanın ve birazda ütopik olmanın önemine işaret etti. (ANF)