Açlık grevi eyleminin 204’üncü gününde olan tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın yargılandıkları davanın ikinci duruşması bugün görülüyor.

Gazete Karınca’nın haberine göre, davadan üç gün önce zorla yoğun bakım servisine kaldırılan Gülmen duruşmaya getirilmezken, Özakça mahkeme salonunda.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edildikleri işlerine geri dönebilmek talebiyle açlık grevi eylemi yapan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın eylemleri 204. gününde.

Eğitimcilerin yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün Sincan Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda başladı.

Duruşmayı izlemek isteyenlerden sadece 30 kişi salona alındı. Açlık grevinin 129’uncu gününde olan Esra Özakça da duruşmayı izlemek için salonda yerini aldı.

Açlık grevindeki Özakça duruşma salonuna gülümseyip el sallayarak girdi.

Semih Özakça’nın getirildiği duruşmada, Nuriye Gülmen’in duruşmaya getirilmesinin ‘tıbben sakıncalı’ olduğu yönündeki Numune Hastanesi raporu okundu.

Özakça üç avukat sınırlamasına tepkisini şöyle gösterdi: “Avukat seçimi yapmayacağım, bunu bize uygulanan zulmün parçası olarak görüyorum, bizim yüzlerce avukatımız var.”

Acun Karadağ da üç avukat sınırlamasını kabul etmeyerek, “Bu bir baskı ve dayatmadır, davaya katılan herkes benim avukatımdır” dedi.

SEMİH ÖZAKÇA SAVUNMASI

Özakça’nın savunması şöyle:

Burada Savunma hakkımıza yeni bir saldırı vardır. Daha önceden tutuklanan avukatlarımız var. İlk duruşmamıza iki gün kala avukatlarımız gözaltına alındı. Burada bizim savunmamız engellenmiştir. Bunun yanında 14 Eylül'de duruşmaya keyfi olarak getirilmedik. Biz açlık grevindeyiz. 14 gün daha açlık grevinde tecrit hücrelerinde işkence çektik. Şimdi burada hem bizim savunmamız engellendi. Üç avukat dayatmasını kabul etmiyorum. Burada olmayan Nuriye Gülmen zorla numune hastanesine götürülmüştür. Neden çünkü savunması engellenmek istenmiştir.

Ezilen, sömürülen işçiler adına... Hukuk diyerek yutturulmaya çalışılarak bu dava ile hukuk katledilmesini bizzat gözlerimle gördüm. Önce yerde inim inim inledi sonra sessizce can verdi. Şimdi ise bir cinayete ancak bu kadar yakından yanıklık ediyorum.

İşime geri dönmek için başladığım açlık grevinin 75.gününde işkence ile gözaltına alındım. Adliyeye kararı beklerken işlendi cinayet. Polis amiri, savcının odasına girerek kendilerine çay söyledi ve bir saat konuştular. Cinayet böyle işlendi. Bu ülkenin halkına daha hakim karşısına çıkmadan birileri tarafından tutuklanma kararı veriliyor. Bunun adına emir büyük yerden deniyor. Sırtında afilli yargıç cübbeleri ile millet adına karar vereceksiniz. Sahi çoktan kırmadınız mı kalemimizi? Cübbelerinizle oyuna dahil edilen sizler, elinizdeki iddianame senaryo. Kimin için bu oyun? Egemenleri memnun etmek olacak yine. Mahkemelerden adalet çıkmayacağının kanıtı şu ana kadar yaşadığımız hukuksuzluk, keyfiliktir.

‘AKP BENİ EKMEĞİMLE TERBİYE ETMEK İSTEDİ’

Kimse bu adaletsiz karşısında aman dilemeyi beklemesin. Ben yine düşündüğümü söyleyeceğim. Hükümsüz olan bu siyasi davaya karşı bir savunma olmayacak benim savunmam.  Emeğimle onurumla ekmeğimi kazanan bir öğretmendim. AKP ekmeğimle beni terbiye etmek istedi. Tarih, ekmek kavgasının tarihidir. Sömürü var olduğu sürece direnişte sürecek.

Savunma yapması gereken, ufak bir açıklama bile yapmadan koltuklarında oturan AKP iktidarıdır. Onuruyla ekmeğini kazanan bir sınıf öğretmeniyken önce işimden atıldım. Bu kabullenebilir bir durum değildi. Direnmenin, karşı gelmenin her bedelini yaşadık. Ben işinden atılmış bir sınıf öğretmeniyim, köleliğe karşı mücadele eden Spartaküs’üm, firavuna karşı Musa’yım, ‘Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan’ diyen Pir Sultan Abdal’ım, ‘Yarin yanağından gayri herşey ortaktır’ diyen Şeyh Bedrettin’im, İsrail zulmüne karşı dövüşen Filistinli’yim, dünyanın her köşesinde haksızlığa uğrayan ve mücadele eden kim varsa oyum.

Sağa sola FETÖ'cü deyip saldıran iktidar temsilcileri, önce kendilerine baksınlar. Şimdi oturduğunuz o koltuklarda daha önce kendi siyasal düşüncelerine göre kararlar veren, şuan tutuklu olan hakimler vardı. Biz halkın aydınları olarak kamu emekçilerine yönelik bunun gibi komplo davalarına çok rastladık. Devlet kurumlarında uygulanan tek bir kural vardır o da talimatsız hareket etme yanarsın kuralıdır.

MAHKEME BAŞKANI’NDAN SAVUNMAYA MÜDAHALE

Mahkeme başkanı, savunmaya müdahale etti. Başkan, iddianamedeki suçlamalara yönelik savunma yapmasını istedi. Semih ise "Ben buraya gelebilmek için çok sabrettim, siz de biraz sabredin' yanıtını verdi.

Semih Özakça savunmasına şöyle devam etti :

AKP iktidarı, çocuklarımızın geleceğini, onların demokratik bilimsel eğitim hakkını çalmaktadır. Eğitim alanında özelleştirme ile güvencesizleştirmenin önü açılıyor. Ayrıca performans değerlendirme sisteminin önü açılmaya çalışılıyor. Muhalif sendikaların eylemleri 'suç' konusu edilerek kamu emekçileri soruşturma ve ihraç tehditleri ile karşı karşıya kalıyor. AKP gibi düşünüp yaşamıyorsanız terörle iltisaklısınız. AKP'li iseniz bile iktidar yakın sendikanın seçtiği okul müdürü ile aranız iyi değilse terörle iltisaklısınız. Öğretmenlik bana ne lüks bir yasam ne de gözümün arkada kalmayacağı bir yaşam vaadediyordu. Yaşamımızı sürdürmek zorunda olduğumuz yerde her gün tank top sesleri duyuyorduk.

Semih Özakça savunması sırasında çok yoruldu. Duruşmaya ara verildi..

Aradan sonra tekrar başlayan duruşmada Semih Özakça savunmasına devam etti.

‘BU DİRENİŞ EZİLEN HALKLARIN DİRENİŞİDİR’

Halkın aydını düşünen çelişkileri görüp kavrayan ve toplumsal mücadele içinde eyleme geçendir. Halkın aydını en güzel türkünün koro ile söylenen olduğunu bilir. Halkın aydını tek başına kalsa da değerleri için mücadele etmesini bilendir. Halkın aydını hiçbir şeyin kendi kendine olmayacağını bilen nesnel koşullara teslim olmayandır. Halkın aydını çelişkileri görüp eyleme geçendir. Halkın aydını hem halktan öğrenen hem halka öğretendir.  Bu direniş iki kişinin direnişi diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu direniş ezilen halkların direnişidir. Ben de halkın aydını olan bir öğretmen olarak bu direnişin bedelleri olacağını biliyordum. Kimsenin sokağa çıkmadığı, basın açıklamalarının yasaklandığı bir dönemde; halkımın sözünü söylemeyi bir zorunluluk olarak görüyorum. Kamu emekçilerinin mahkum edilmeye çalışıldığı hayata karşı açlığımızla direniyoruz. Mesele açlık grevinin etkili bir eylem olmasının düşünülmesi, halk tarafından sahiplenilip büyüyeceğinden duyulan korku idi. Aç kalmayı biz tercih etmedik, bunun sebebi iktidarın bizi açlığa mahkum etmek istemesidir.

'ÖMRÜMÜZDEN YİYORUZ'

İktidar işimizi bize geri verseydi aç kalmazdık. Direnişi başlatan da bastırmaya çalışan da iktidardır. İhraç edilenler ağaç kökü yesin' diyen bakana sesleniyorum, onu da yemiyoruz. Ömrümüzden yiyoruz. İşimizi geri alıncaya kadar açlık grevi eylemine devam edeceğim. Biz devrim olsun, AKP gitsin diye açlık grevi yapmıyoruz. İşimizi geri istiyoruz bunun için açlık grevi yapıyoruz. İş. Bu kadar! Tutuklandık çünkü açlık grevimiz haklılığıyla halk nezdinde karşılık buldu. Tutuklandık çünkü bu tutuklama korku ve gözdağını büyütecekti. Tutuklandık çünkü Akpnin yeni ülke politikasının önünde engeliz! Gezi ve tekel direnişi tekrarı bize değil, iktidarın zulmüne bağlıdır. Zulüm artarsa direniş olacaktır.

Bizi işkence yaparak vurarak kırarak kampüs hastanesine götürdüler. Biz  hasta değil eylemciyiz. Ben hastaneye kaldırıldığımdan bu yana ilk defa buraya gelirken güneş ışığı gördüm. Biz zorla müdahale tehditleriyle baş başbaşayız orada, kimsenin müdahalesini istemiyoruz! Pazartesi gecesi zebaniler geldi, gece gelenlere başka ne denir?

'SÜLEYMAN SOYLU BİZİ HEDEF GÖSTERDİ'

Nuriyeyi Numuneye götürürken içeriden sloganlar çığlık sesleri geliyordu yani bilinci açık. Nuriyeyi iki gün önce Numuneye, duruşmaya getirmemek için kaldırdılar. Zorla müdahale insanlık suçudur. Soylu bizimle ilgili çok şey söyledi,inandıramadı insanları, bakanlık eliyle kitapçık yayınladı. Süleyman Soylu bizi hedef gösterdi zaten, terörist ilan etti, peki bu mahkeme niye kuruldu? Asıl suç olan budur.

'VERİN KARARINIZI PERDE KAPANSIN'

Zorla müdahale için götüreceklerini düşünüp annemle vedalaştım. Bu uygulamanın sonuçları belli. Fotoğraf dahi çektirmemize izin vermediler amaçları bizi unutturup zorla müdahale edip, bizi yaşayan ölü haline getirmekti.Son olarak şunu söylemek istiyorum; Verin kararınızı perde kapansın.

Semih Özakça ifadesini Enver Gökçe'den 'Dost' şiirini okuyarak bitirdi! Salondan alkış sesleri yükseldi.

Duruşmaya 1 saatlik öğle arası verildi.

GÜLMEN YOĞUN BAKIM SERVİSİNE KALDIRILMIŞTI

14 Eylül’deki ilk duruşmaya da getirilmeyen Nuriye Gülmen, tutulduğu Sincan İnfaz Kampüs Hastanesi’nden üç gün önce zorla çıkarılarak Ankara Numune Hastanesi’nin yoğun bakım servisine kaldırılmıştı.

İLK DURUŞMA

Gülmen ve Özakça’nın yargılandığı davanın ilk duruşması 14 Eylül’de Ankara Adliyesi 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü.

İlk duruşmaya “güvenlik” iddiasıyla getirilmeyen iki tutuklu eğitimci, “savunma yapmadıkları” gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.