Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, darbe girişimi gecesi darbeciler tarafından rehin alınıp Akıncılar Üssü'ne götürülmüştü.

Org. Güler, “Gözlerimi açtıklarında karşımda Akın Öztürk vardı” ifadelerini kullandı.

Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in darbe girişiminin başından beri Akın Öztürk'ün rolü ile ilgili ifades, şöyle:
 
‘MERAK ETMEYİN TATBİKAT' DİYEREK BENİMLE ALAY ETTİLER'
 
Güler, "Yere yat diye bağırarak içeri girdiler, koridorda sağa doğru çevirerek sürüklediler, üç kat aşağı sürüklediler. ‘Merak etmeyin tatbikat' diyerek benimle alay ettiler. Bunu yapan benim emir subayım Mehmet Akkurt'tu.
 
"Ellerime ve dizimin altına plastik kelepçe taktılar. İlk kez o esnada çok korku hissettim. Bir araca bindirdiler. İçinde bulunduğum araca mermiler isabet ediyordu. Akıncılara götürdüler. Bir müddet sonra sessizlik hakim oldu.
 
"Sonra birden kapı açıldı Akın Öztürk'ün sesini duydum. Akın Öztürk "Yav Yaşar sen burada ne geziyorsun. Senin burada olduğundan hiç haberim yok" dedi. Ellerimi ve gözlerimi Akın Öztürk çözdü. Öztürk, "Komutanı neden bu hale getirdiniz" diye bağırdı.
 
"Akın Öztürk karşıma bir koltuk çekerek oturdu. Kendi astsubayı olduğunu söylediği sivil kıyafetli birisi çay, su ve bir tabak da çerez getirdi. Ayrıca o şahsa "Yaşar Paşa'nın evini ara ve kendisinin sağ olduğunu haber ver" dedi.

"Şahıs odada bulunan telefonla ailemi arayarak, "Yaşar Paşa'nın yanındayım, kendisi sağdır" dedi.

Ben de bu arada "Demet Hanım buradayım" diyerek bağırdım. Başka konuşma olmadan zaten telefon kapatıldı. O şahsa "Benim evimin telefonunu numarasının kaç olduğunu" sorunca, şahıs bana "2501" dedi. Ben de bunu daha sonra imkan bulursam ararım diyerek aklımda tuttum.

"Akın Öztürk benimle konuşmaya başladı. "Bu herifler manyak. Sen devlete karşı nasıl böyle bir şey yapabilirsin" dedi. Dün gece 23.00'ten beri burada olduğunu ve bu hareketi bırakmaları için ikna etmeye çalıştığını, bir kısmını ikna ettiğini söyledi. Sonra kapıda silahlı nöbetçi olduğunu söyleyerek gitti.
 
Saat 15.30-16 sıralarında kalkarak odada bulunan telefondan aklımda tuttuğum numarayı çevirdim. Konutta görevli şahıs beni sesimden tanıdı: "Telefondaki şahsa Oğlum Hanımefendi'ye iyi olduğumu söyle." Ayrıca Özel Kuvvetler Koumtanı Zekai Paşa'yı ara ve telefonda üzerinde okuduğum 42 10 numaralı telefonu okuyarak bunu kendisine iletmesini ve üç defa zilin çalmasını bekleyeceğimi söyledim.
 
Bir müddet geçtikten sonra telefon çaldı, üçüncü çalmada telefonu açtım ve Zekai Paşa telefonum diğer ucundaydı. "Ne yapıyorsunuz gelip bizi kurtarsanıza" dedim. Muhtemelen odanın çıkışında bir koridor olduğunu kapıda silahlı şahıs olduğunu buraya gelince iki taraflı gelin aynı zamanda da odanın yere yakın arka penceresini de açık bırakacağım diyerek telefonu kapattım.
Sonra tekrar odaya Akın Öztürk geldi.

Ve dedi ki "Televizyonda benim arandığımı yazıyor haberin var mı?" Ben televizyon açmadığımı söyledim. Bana hitaben "Bu vaziyette nasıl gideceğiz" dedi. Bir süre sonra Akın Öztürk yanıma yeniden geldi. Buradaki adamların teslim olmaya karar verdiğini söyledi.
 
Saat 18.30 sıralarında Korgeneral Yıldırım Güvenç ile Özel Kuvvetler'den ekip yanıma geldiler. Komutanım sizi götürmeye hazırız dediler. Akın Öztürk o esnada geldi. "Siz giderken sizinle Ankara'ya geleyim" dedi. Yıldırım Paşa ile Akın Öztürk burada başka rehinelerin de olduklarını ancak nerede olduklarını bilmediklerini söyledi. Daha sonra araçla 141. Filo yazan binaya gittik.

Yine rehin tuttuklarını anladığım Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ile iki tane havacı generali aldık. İsmini bilmediğim bir başka yerde bulunan 5-6 rehineyi de almaya gittik. Oraya gittiğimizde 7-8 kişinin yataklarda gözleri elleri ve ayakları bağlı, sırt üstü yatar şekilde olduklarını gördük. Bunlar sivil kıyafetli ancak tanımadığım havacı ve karacı generallerdi. Hepsini kurtarıp araçlara bindik. Dört araçla Akıncı Üssü'nden çıktık.
 
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gelerek Akın Öztürk ve diğerlerini bıraktım. Ve içinde bulunduğum araçla evime gittim.