ESSEN - Almanya’nın Essen kentinde devam eden Ruhr Kitap Fuarı’na katılan Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu, Türkiye’deki gelişmelere ilişkin birer sunum yaptılar. Ersanlı, hükümetin Oslo görüşmelerini başaramadığı için kendilerini rehin olarak tuttuğunu söylerken, Zarakolu da Türkiye tarihinde 20 bin kitabın yasaklı olduğunun altını çizdi.

 

Ruhr Kitap Fuarı birçok yazar, akademisiysen ve aydının katılımıyla, Türkiye’nin sorunlarını tartışmaya devam ediyor. Essen Üniversitesi’nde yapılan fuarın dün ve önceki günkü konukları KCK davasında yaklaşık 9 ay cezaevinde tutulan Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı yazar Ragıp Zarakolu idi.

 

“Türkiye’de Kürt sorunu ve Ortadoğu” ile “Ragıp Zarakolu’nun Hayatı” iki ayrı başlık altında yapılan seminerlerde konuşan akademisyenler, Türkiye’yi eleştiri oklarına tabi tutarak, yaşananları antidemokratik ve gericilik olarak tanımladılar. Ersanlı ve Zarakolu, Türkiye’nin Kürt sorunu çözmek istemediğini, bunun için de bu kadar acıların yaşandığını belirterek,” Her şeye rağmen barış dilini geliştirmemiz lazım” çağrısında bulundular.

 

BİRLİKTE YAŞAMA TALEBİMİZ BASKI ALTINDAYDI’

Fuar çerçevesinde “Türkiye’de Kürt Sorunu ve Ortadoğu” isimli bir seminer veren Prof. Büşra Ersanlı, konuşmasını Türklerin yeterince Kürtleri anlamadığını söyleyerek, başladı. Ortadoğu’nun en büyük sorunlarından birinin Kürt sorunu olduğunu belirten Ersanlı, “Biz Kürt olmayanlar, şimdiye kadar ortadoğunun en büyük sorunu Filistin ve İsrail sorunu olduğunu görürdük. Kürtlerin yaşadıklarının farkında değildik. Bu kendi sorumsuzluğumuzdan değildi. Eğitimsizlik ve medyanın yanlı yayınlarından kaynaklanıyordu. Onun için Kürtlerle birlikte yaşama irademiz her zaman vardı. Ama ne yazık ki bu baskı altında tutuluyorduk” diye konuştu.

 

Türkiye’de Kürt muhalefetinin canlı ve motor güç konumunda olduğunun altını çizen Ersanlı, ”Bu muhalefetin içinde yer aldığım için tutukladım ve silahlı örgüt yöneticisi olarak hakkımda 15 yıl ceza isteniyor. Bana terörist muamelesi yapıyorlar. Çünkü devlet bu muhalefetten korkuyor. Hükümet korktuğu ve Oslo görüşmelerini başaramadığı için bizi rehin olarak tuttu. Bizler rehineydik. Bu gün binlerce Kürt politikacısı, öğrencisi, gazetecisi ve seçilmişi bu muameleyle karşı karşıyadır” dedi.

 

FİLİSTİNLİ ÇOCUKLAR SEVECEN, KÜRT ÇOCUKLARI TERÖRİST’

Konuşmasında. “Arap Baharı”na da değinen Büşra Ersanlı, ”Bu süreç ilk başta şiddetsiz bir muhalefetti. Ne zaman ki, dış güçler olaya karışınca o zaman kan dökülmeye başladı. Libya somut örnektir. Türkiye de, Libya ile birlikte aslında şaşırmaya başladı. Onun öncesinde kısmen de olsa dış politikası isabetliydi. Ardından Suriye örneği var. Şu anda bir çıkmazı yaşıyor. Bu ortamda Kürtler de kendi özgürlükleri mücadelesini veriyorlar. Irak’ta günahıyla sevabıyla bir federal sistem var ve yürüyor. Suriye de benzer bir sistem yolunda. Ne Beşar Esad ne de muhalefete destek veriyorlar. Kendi sistemlerini oluşturmaya çalışıyorlar. Türkiye’de ise sorun hala devam ediyor. Onun için diyoruz ki, kibir ve dikta anlayışıyla politika yaparak, bir yere varılmıyor; gelin Kürtlerle Türkler, birlikte otonomi, federasyın olmak üzere birlikte tartışıp, bir çözüm bulalım. Yoksa Kürt çocuklarını terörist, Filistin çocuklarını sevecen görerek, bir yere varılmaz.”

 

’20 BİN KİTAP YASAKLI…’

KCK davasının mağdurlarından yayıncı Ragıp Zaraolu da, fuarda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 100 yıllık yayın tarihine değindi. Zarakolu, konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: ”Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’de toplam 20 bin kitap yasaklanmış. Bu yasaklar hala da devam etmekte. Öyle ilginç bir sistem ki, bir kere yasaklandı mı, o yasak kalksa bile polis nezdinde devam ediyor. Bu süreç 1950’li yıllarda, şair ve yazarlara yapılan baskıyla devam ederken, 12 Eylül darbesiyle zirveye çıktı. 500 bin yayın evi kapandı, milyonlarca kitap yakılıp, kağıda dönüştürüldü. Bu büyük bir ayıp.”

 

Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) üzerindeki baskılara da değinen Ragıp Zarakolu, “Türkiye’de iki parti seçimlerden zaferle çıkmıştır. Biri AKP diğeri de BDP. AKP batıda BDP’de Kürt bölgelerinde. Aslında her iki parti de hem iktidar hem de muhalefettir. AKP bunu bildiği için bunun intikamını BDP’den baskı uygulayarak, alıyor. Şu anda aralarında seçilmişler, akademisyenler, sivil toplum örgüt yöneticileri olmak üzere binlerce kişi tutuklu. Hükümet bu zaferi çekemediği için bu yolla gelecek seçimlere BDP’nin etkisini kırarak, girmek istiyor. Ancak her şeye rağmen bunu başaramayacağını bilmeli ”diye konuştu.

 

“AKP döneminde demokraside ilerleme var” söylemini de değerlendiren Zarakolu,” Bir yandan 12 Eylül’ü yargılamaya çalışıyor diğer yandan da 12 Eylül yasasıyla ülkeyi yönetiyor. AKP’nin demokrasisi ve insan hakları reformları da budur” dedi.

 

KENDİMİZİ DOLANDIRILMIŞ HİSSEDİYRUZ

Ragıp Zarakolu, "Reform sürecini destekledik, raporlar hazırladık, ama özünde değişen bir şey yok. Kendimizi dolandırılmış hissediyoruz" dedi.

 

Moderatörlüğünü Ceyhun Kara'nın yaptığı ve Almanca çevirisini Recai Hallaç'ın gerçekleştirdiği panele konuk olan Ragıp Zarakolu Türkiye'deki ifade özgürlükleri ile ilgili soruyu, "kendimizi dolandırılmış hissediyoruz. Çünkü reform sürecini, hepimiz destekledik, reform komisyonlarına katıldık ve fikirler ileri sürdük. Düşünce özgürlüğü konusunda, on yıldır raporlar hazırlıyoruz, Evet kibarca karşılanıyorsun; ama bakıyorsun özünde değişen bir şey yok. İhanete uğramamız yeni bir şey değil, Özal döneminde başlamış bir süreç. Birçok aydın, Özal döneminde de umutlanmıştı. Ardından terörle mücadele yasası geldi ve her şey yine değişti" sözleriyle yanıtladı.

 

BİZİ DÖVMEDİKLERİ İÇİN TEŞEKKÜR MÜ EDELİM

Şu anda 12 Eylül'ü yargılayan iktidar partisi AKP, 12 Eylül yasaları ile Türkiye'yi yönetiyor. Dolayısıyla da bütün sistem aslında, gayrımeşru " ifadelerini kullanan Ragıp Zarakolu, göz altılarla ilgili şunları söyledi: "Haksız tutuklamalara baktığınızda 12 Eylül döneminden farklı bir şey yok. Adil olmayan yargılamada değişen bir şey yok. İnsanlar, yine cezaevlerine dolduruluyor. Acaba teşekkür etmemiz mi gerekiyor, bizi dövmedikleri için. Yada bize, yemek verdikleri için. Değişen sadece yemek veriyor olmaları. Allah razı olsun diyelim. Eskiden emniyette yemek vermezlerdi. Polislerle aynı karavanayı yedik Terörle Mücadele Şubesi'nde. Yani Soğuk bir kibarlık var, ama haksız yere iki yıl, üç yıl tutuklanıyorsun" diye konuştu.

 

AKP KÜRT BÖLGESİNDE MUHALEFET PARTİSİ DURUMUNDA

Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgeye baktığımızda, iktidar partisi muhalefet partisi durumunda görünüyor diyen Ragıp Zarakolu, "AKP, bugün Diyarbakır, Hakkari yada başka Kürt çoğunluklu illerde, muhalefet partisi durumunda. Kim iktidar partisi? Tabii ki BDP, o zaman sen BDP ile yaptığın siyasi mücadeleyi, haksız ve eşitsiz bir platforma taşıyarak, mücadele etmek istiyorsun. Halbuki BDP seçimden başarılı çıkan ikinci partidir" ifadelerini kullandı.

 

Salonda bulunan izleyicilerden gelen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) halkın partisi midir? Sorusuna Zarakolu, "Evet, BDP halkın partisidir. Halkın partilerinden biridir aynı zamanda. Öncelikle Kürtlerin partisidir. Kürtlerin temel haklarına, cesaretle sahip çıkan ve bedel ödeyen bir harekettir. Son seçimlerde de, benim saygı duyduğum bir başarı gösterdi" sözleriyle cevapladı.

 

FAZIL SAY İLE OLAN DAYANIŞMAMI İLETİYORUM

Bir izleyicinin ünlü sanatçı Fazıl Say'ın dün görülen davası ile ilgili sorusuna Ragıp Zarakolu, "Elbette Fazıl Say ile olan dayanışmamı belirtmek istiyorum. Gerçekten kendisine karşı açılan davayı, Hırant Dink, Orhan Pamuk ve diğer yazar-aydınlara açılan davalar gibi, haksız, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal eden uygulamalar olarak görüyorum" diye cevap verdi.