Bayrampaşa Cezaevi Katliamı davasında tanık olarak dinlenen dönemin İstanbul Başsavcısı olan Ferzan Çitici, operasyonun arkasında durdu. Bütün sorulara "Yetkim yoktu, haberim yoktu, araştırmadım, sormadım" gibi yanıtlar veren Çitici, operasyonun sorumlusunun kim olduğu sorusuna "Hükümetin aldığı kararı İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı müşterek uygulamışlardır" yanıtını verdi. Çitici, "Benden 'bu vahşete izin verdim' cevabını mı bekliyorsunuz" diyerek avukatlara da tepki gösterdi.

 

19 Aralık 2000 tarihinde 19 cezaevi ile birlikte operasyon yapılan ve 12 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiği Bayrampaşa Cezaevi Katliamı davasına bugün Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Katliamdan 11 yıl sonra açılan ve 39 askerin tutuksuz olarak yargılandığı davanın bugünkü duruşmasına, 26 sanık ile mağdurlar ve avukatları katıldı.

 

Duruşmada, operasyon döneminde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan Ferzan Çitici, tanık olarak dinlendi.

 

Çitici, 31 Mayıs 1996 tarihinde İstanbul Başsavcılığı'na getirildiğini, 2000 yılına kadar cezaevlerine gidip geldiğini söyledi, "O dönemde cezaevlerinde açlık grevleri, ölüm oruçları, adam öldürmeleri, isyanlar, cezaevi yakmaları oldu" dedi.

 

Çitici, açlık grevinin bitirilmesi için Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü gözetiminde tutuklu temsilcileri ile sürekli görüşmeler yapıldığını, ölüm orucunun bitirilmesi için bütün çabanın harcandığını öne sürdü, görüşmelerden sonuç alınamadığını belirtti. Tutukluların sağlık durumlarının kötüye gittiğini kaydeden Çitici, 1997 yılında İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından imzalanan üçlü protokole dayanarak Bakanlar Kurulu kararı ile cezaevlerine müdahale kararı alındığını hatırlattı.

 

Cezaevi Müdürü'nün kendisine "İnsanların hayatını kurtarmak için cezaevine müdahale edileceğini" öne süren ve operasyona "olur" kararı vermesini isteyen bir yazı gönderdiğini anlatan Ferzan Çitici, kendisinin de talebe "olur" yanıtı verdiğini söyledi.

 

ASKERİ YÖNÜNÜ HİÇ SORMAMIŞ

Operasyonun askeri yönünü, kimlerin katıldığını, kimler tarafından yönetildiğini bilmediğini iddia eden Ferzan Çitici, operasyondan bir gün önce Adalet Bakanlığı'ndan gelen bir telefon üzerine Jandarma Komutanlığı'na giderek Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdür Yardımcısı Hasan Sağlam ile kriptolu telefonla görüştüğünü anlattı. Çitici, görüşmede Sağlam'ın "ölüm orucuna son verilmesi, insanların ölümünün engellenmesi için 20 cezaevine müdahale edileceği bilgisini" verdiğini aktardı. Çitici, bu görüşmeye Üsküdar Başsavcısı Kemal Canbaz ile Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Fikret Ünalan'ın da katıldığını kaydetti.

 

Çitici, "Ölüm olacağını bilseydim izin vermezdim" iddiasında bulundu, ancak devletin cezaevlerini yönetemediğini belirterek, operasyonun arkasında durdu.

 

Eski Başsavcı Ferzan Çitici, operasyon gününe ait tutanağı neden imzalamadığını, "Operasyonun nerde başladığını, nasıl başladığını görmedim. Operasyon boyunca, özel tip cezaevinde cezaevi müdürünün odasındaydım. Ne olduğunu görmedim. O nedenle tutanağı imzalamadım" şeklinde açıkladı.

 

'HÜKÜMETİN KARARINI İÇİŞLERİ VE ADALET BAKANLIĞI UYGULADI'

İfadesinin ardından müdahil avukatların sorusunu yanıtlayan Çitici, operasyonun sorumlusunun kim olduğu sorusu üzerine, "Hükümetin aldığı kararı İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı müşterek uygulamışlardır" dedi.

 

Avukatların sorumlunun kim olduğu yönündeki ısrarlı soruları üzerine Ferzan Çitici, "Benden 'bu vahşete izin verdim' cevabını mı bekliyorsunuz? Bunu söylemek için 4 yıl mı bekledim" diye avukatlara tepki gösterdi.

 

Mağdurların avukatları, Çitici'ye emekli binbaşı Zeki Bingöl'ün "Operasyonun Balmumcu Kışlası'nda planlandığı ve bu planlama toplantılarına Çitici'ni de katıldığı" yönündeki ifadelerini hatırlatarak, "Bu toplantılara katıldınız mı" diye sordu. Ferzan Çitici, katılmadığını söylerken, Jandarma Bölge Komutanlığı'na Bakanlık'tan gelen telefon üzerine gittiğini ileri sürdü.

 

Çitici, kayıp olan cezaevi denetleme defterinin nerede olduğu sorusuna "Cezaevindedir herhalde" yanıtını verdi. Tutanakta 25530 sicil numaralı memurun kim olduğunu yönündeki soruyu da "Bilmiyorum" diye yanıtladı.

 

Mağdurların avukatları, "Operasyon sırasında ölüm orucu eylemcilerinin zarar görmemesi için önlem alındı mı" sorusu üzerine de "O operasyonu talep eden, yöneten ben değildim, bilmiyorum" dedi.

 

'HAYATA DÖNÜŞ İÇİN YAPILDI'

Çitici, "Operasyon talebine 'Olur' yanıtını vermeseydeniz ne olurdu?" sorusuna ise, "Bu operasyonun adı Hayata Dönüş operasyonudur. Yani ölüm orucunda olan, hastalanan, sağlığı bozulan insanların hayata döndürülmesi amacıyla yapılmıştır" yanıtını verdi.

 

'ANLAŞMA OLMADI VE OPERASYON YAPILDI'

Bir avukatın, dönemin İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman'ın "çözüme yakındık, sabaha kadar beklenilseydi bu ölümler olmayacaktı" sözünü hatırlatarak, "Bu durumda bu operasyon doğru bir karar mıydı" sorusuna Ferzan Çitici, "Yücel Sayman iki ay cezaevine geldi gitti. Ancak bir anlaşma kaydedilemedi, anlaşma yapılmadı. Bu nedenle operasyon yapıldı" diye yanıt verdi.

 

Ferzan Çitici, Zeki Bingöl'ün gündeme getirdiği "EMASYA tugayından getirilen bombalar kullanıldı" iddiası nedeniyle operasyonda kullanılan bombaları araştırıp araştırmadığı sorusuna da "Bayrampaşa Cezaevi ile ilgili adli soruşturma yetkim yoktur" dedi.

 

Çitici'nin ardından katliam sırasında C-2 koğuşunda tutuklu bulunan Arzu Özdemir, katliam anına ilişkin tanıklığını anlattı. Operasyonun hiçbir uyarı yapılmadan sabah saat 04.30'da başlandığını belirten Özdemir, şunları söyledi: "Ana maltada ve çatıda askerler vardı. Çatılardan koğuşlara ateş açılıyordu. Bizim bulunduğumuz koğuşa da ateş açıldı. Daha sonra çatılar delindi ve gaz bombaları atıldı. Biz operasyon başlarken koğuşun üst katına çıkmıştık. Giriş hücresine yangın bombası atıldı ve yanmaya başladı. Koğuşun yanmasını kahkahalarla izlediklerini gördüm. Hortumla alev diyebileceğimiz ilginç bir şey sıktılar koğuşa. (Yaşamını yitiren 6 kadın için) elbiseleri yanmadı ama vücutları yanmıştı. Saçları vardı fakat kafa derileri yanmıştı. Pantolonları sağlamdı ama bacakları yanmıştı. Zar zor kendimizi havalandırmaya attık, burada da yoğun gaz bombası ve tazyikli su ile saldırıya maruz kaldık.

 

Askerler koğuşa girip camları kırarak namluları direkt üzerimize doğrulttular. Daha sonra havalandırmaya resmi ve sivil askerler girdi. Yerlerde sürüklendik. Önce asker yemekhanesine götürüldük. Daha sonra 12.00'ye kadar ring aracında bekletildikten sonra Bakırköy Cezaevi'ne götürüldüm."

 

Özdemir, "Devletin cezaevlerinde hakimiyeti yoktu, örgütler cezaevlerini yönetiyordu" iddialarının ise gerçekçi olmadığını söyledi, "Cezaevi 15 günde bir aranıyordu. Dolayısıyla iddialar gerçek değildir. Ayrıca operasyon sırasında askerin hiçbir uyarısı olmadı" dedi.

 

MAĞDURLAR SANIKLARLA YÜZLEŞTİRİLDİ

Katliam mağdurlarından Dinçer Otluçimen, Erol Arıkan, Sakine Demir ve Arzu Özdemir, sanık askerlerle yüzleştirildi. Mağdurlar, operasyon sırasında sanıkların yüzleri gaz maskeli ve maskeli olduğu için göremediklerini, havalandırmada gördükleri sivil kişilerin yüzlerinin açık olduğunu ancak şu anda teşhis edemediklerini söyledi.

 

Duruşmada ayrıca mahkeme heyeti, dosyaya ilgili kurumlardan gelen yazıları okudu. Buna göre, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, operasyon anına ait video kayıtlarının bulunmadığını bildirdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise kısmi yanıklı bazı kıyafetlerin adli emanette olduğunu bildirdi.

 

Bayrampaşa Cezaevi kapatılıp arşivler Silivri'ye gönderildiği için, kayıt defterinin sorulduğu Silivri 5 No'lu Ceza İnfaz Kurumu'ndan da yanıt geldi. Silivri, "cezaevi kayıt defteri bulunamadı" yanıtını verdi.

 

Operasyon sırasında binbaşı olarak görev yapan ve tanık olarak dinlenmesine karar verilen Zeki Bingöl ise yazılı ifadesini mahkemeye gönderdi.

 

'DELİLLER KARARTILMAYA ÇALIŞILIYOR'

Mağdurların avukatları, askeri kurumların mahkemeye özellikle belge ve bilgi göndermediğini, delilleri karartmaya ve sorumluların açığa çıkmasını engellemeye çalıştıklarını belirtti. Avukatlar, bu nedenle mahkemenin, bu kurumlarla ilgili suç duyurusunda bulunmasını istedi. Ayrıca operasyonda görevli olan personelin listesinin ilgili kurumlardan yeniden istenmesini talep etti.

 

Mahkeme heyeti, ayrıca İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün, Tanık Koruma Kanunu kapsamında dava dosyasını istediğini ve bu talebin reddedildiğini bildirdi. Avukatlar, bununla ilgili "Tanık başvurusu mu var, varsa Emniyetin bunu mahkemeye bildirmesi gerekir" dedi.

 

Avukatlar, ayrıca Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne operasyonla ilgili ifade veren Altan Sapsız'ın duruşmada dinlenmesini, emekli binbaşı Zeki Bingöl ve dönemin cezaevi savcısı Fikret Ünalan'ın zorla mahkemeye getirilmesini, görüntüleri göndermeyen Jandarma Komutanlığı arşivinde bilirkişi ile birlikte inceleme yapılmasını talep etti.

 

BİNGÖL VE ÜNALAN ZORLA GETİRİLECEK

Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tanıklar eski savcı Fikret Ünalan ile emekli asker Zeki Bingöl'ün zorla mahkemeye getirilmesine karar verdi. Tanık Altan Sapsız'ın talimatla ifadesi alındığı için duruşmada ifadesinin alınmasına gerek görmeyen mahkeme, Sabsız'ın internet yoluyla operasyon hakkında görüştüğü Nejat Derici'nin tanık olarak dinlenmesini kararlaştırdı.

 

Bedenindeki kurşun çıkarılmayan, patlama tehlikesi olduğu için 12 yıldır kurşunla birlikte yaşayan Ali Ekber Düzova'nın beyanının alınması için Almanya'ya yazı yazılmasına karar veren mahkeme, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'e "gizli tanık"lık için başvuran kişiler olup olmadığını soracak. Bu yönde başvurular varsa, isimlerinin mahkemeye bildirilmesini isteyecek.

 

Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Bayrampaşa Cezaevi Müdahale Planı'nın ekinde yer alan ve boş olarak mahkemeye gönderilen "Ek-C"nin doldurulmuş halinin gönderilmesi için İstanbul İl Jandarma Alay Komutanlığı'na müzekkere yazacak.

 

Duruşma, 28 Kasım 2012 tarihine ertelendi. (ETHA)