Gazeteci Fehim Işık Haberdar’da yayınlanan köşesine Musul operasyonunu taşıdı.

Musul operasyonunun Türkiye medyasında geniş yer bulduğunu belirten Işık, “Türkiye medyası, Güney Kürdistan peşmerge gücünü de operasyonun bir parçası olarak lanse etti. Özellikle hükümet yanlısı medya öyle bir hava yarattı ki Musul’un kısa sürede IŞİD’den temizleneceği algısı hemen öne çıktı” ifadelerini kullandı.

Musul’a dönük üzerinde uzlaşılan, tek komuta merkezine bağlı bir askeri operasyon söz konusu olmadığını ifade eden Işık, “Musul askeri ve siyasi uzlaşmanın sağlanamadığı bir operasyonla kısa sürede IŞİD’den temizlenebilir mi? Hele ağırlıklı gücünü Irak ordu güçleri ile Şii Heşdi Şabi milislerinin oluşturduğu bir askeri operasyonla Musul’u IŞİD’den kurtarmak mümkün mü” diye sordu.

Fehim Işık’ın Haberdar’da yayınlanan Musul IŞİD’den kurtulur mu? yazısı şöyle:

Elbet, Musul operasyonunun başladığı haberleri doğruydu. Irak ordu güçlerinin yanı sıra kontrolü büyük oranda Irak eski Başbakanı Nuri Maliki’de olan İran destekli Şii Heşdi Şabi milisleri ile Türkiye’nin desteklediği Sünni Heşdi Watani milislerinin Musul’a dönük bir operasyon başlattığı noktasında bir yanlışlık olduğunu söylemek mümkün değil.

Kısa süre içinde Musul’un batısından Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) de 1600 kişilik bir askeri güçle operasyona katıldığını açıkladı. Bu operasyona katıldığı Türkiye medyasında yazılıp çizilen peşmerge ordusuna ilişkin gelen bilgiler ise peşmergenin alarm halinde olduğu, daha çok cephe gerisine konuşlandığı, özellikle Kürt köy ve kasabalarını korumak üzere güçlerini birçok bölgede tahkim ettiği, ancak operasyona fiilen katılmadığı yönündeydi.

Peşmerge güçlerini saymazsak ilk olarak Musul’un doğusu ile güneyinden başlayan, akabinde YBŞ’nin katılması ile kısmen batısından devam eden operasyona en az 30 bin silahlı unsurun katıldığını söylemek abartı olmaz. Türkiye medyasına yansıyan haberlerdeki en önemli abartı ortak bir operasyon başlatıldığı ve PKK’ye yakın askeri güçlerin bu operasyondan dışlandığı iddiasıydı. İşin aslında ise evet, Musul’da bir operasyon vardı.

 Kısmen durulsa da bu operasyon doğu ve güney cephesinden Irak ordu güçleri ve Heşdi Şabi milisleriyle, kuzeyinden ise Heşdi Watani milisleriyle hala devam ediyor. YBŞ de Musul’un batısından ilerlemesini sürdürüyor. Özellikle Irak ordu güçlerinin yürüttüğü operasyona ABD öncülüğündeki Koalisyon uçakları da destek veriyor.

Oysa tüm bunlara rağmen Musul’a dönük üzerinde uzlaşılan, tek komuta merkezine bağlı bir askeri operasyon henüz söz konusu değil.

Peki, Musul askeri ve siyasi uzlaşmanın sağlanamadığı bir operasyonla kısa sürede IŞİD’den temizlenebilir mi? Hele ağırlıklı gücünü Irak ordu güçleri ile Şii Heşdi Şabi milislerinin oluşturduğu bir askeri operasyonla Musul’u IŞİD’den kurtarmak mümkün mü?

Her iki soruya da yanıt çok açık. Musul bu biçimiyle IŞİD’den temizlenemez. Hatta bırakın Musul’u böylesi bir operasyonla IŞİD’den kurtarmak, Musul’u ilanihaye IŞİD’e teslim etmek bile olası.

Bunun çok nedeni var.

Başından beri biliyoruz ki Irak hükümeti Musul’un IŞİD’den temizlenmesini tamamen kendi denetimindeki güçlerin yapmasını arzuluyor. Peşmerge güçlerinin Musul operasyonunda Irak ordusunun denetimine girmesini, bir diğer deyimle sadece destekçi olmasını istiyor. Bunu da kendi bekası ve hakimiyetini pekiştirmek için istiyor.

Koalisyon güçleri, özellikle de ABD, Musul’u altın tepside IŞİD’e sunan Irak ordusunun tek başına Musul’u IŞİD’den temizleyemeyeceğini biliyor. Heşdi Şabi milislerine bakışı ise çok açık. ABD, güvenilmez bulduğu Heşdi Şabi’yi “sayıca çok ancak askeri yetenekten yoksun bir yapılanma” olarak değerlendiriyor. Büyük çoğunluğu IŞİD’e destek veren Sünnilerin küçük bir kısmının katılımı ile oluşturulan Türkiye destekli Heşdi Watani milislerinin Musul’u kurtaracak kadar etkili olmasını beklemek ise ham hayal.

Hal böyle iken geriye kalıyor Kürtler.

Şunu biliyoruz. Şu an IŞİD’in elinde olan Kürt toprağının oranı özgürleştirilerek veya denetime alınarak Güney Kürdistan’a fiilen dahil edilen Kerkük ve Şengal’i de üstüne koyunca oluşan tüm coğrafyanın yüzde 5’ine bile tekabül etmiyor. Bu topraklar da ağırlıkla Musul ve Kerkük civarındaki bazı dağınık Kürt köylerini kapsıyor. Tablonun bu kadar açık olduğu bir ortamda Güney Kürdistan peşmerge güçlerinin Irak merkezi hükümetinin çıkarlarına hizmet edecek bir operasyona canı gönülden katılması beklenebilir mi?

YBŞ’ye gelince. Güney Kürdistan yönetimince görülmek istenmese bile sonuçta biliyoruz ki bu güçler Şengal’in özgürleştirilmesinde önemli bir işlev gördü. YBŞ savaşçılarının ve elbet bölgede bulunan PKK’nin askeri gücü HPG’ye bağlı gerillaların bu etkisinin reddedilmesi, üstüne üstlük Şengal’den ve Güney Kürdistan’dan çıkarılma girişimi ile karşı karşıya kalmaları, kabul etmek gerekir ki YBŞ’yi de, PKK’yi de farklı arayışlara itiyor. Bu arayışlardan ilki operasyona dahil olarak etki alanlarını genişletmek, ikincisi ise yok sayılan güçlerini bir kez daha göstererek meşruiyetlerini sağlamlaştırmak, şeklinde özetlenebilir. Tablonun YBŞ açısından bu noktaya gelmesinde Güney Kürdistan yönetiminin, özellikle de KDP’nin tutumunun yanı sıra ısrarla Şengal’de barınmalarının önlenmesi girişimlerinin de payı var.

Tüm bu olgulardan hareketle görülen en önemli olgu, bırakın yalnız Musul operasyonunda askeri ve siyasi bir ortaklık kurmak Rojava ve Suriye ile bütünleşik bir operasyonun gerekliliğidir. Bu sağlanırsa hiç kuşku yok Kürtlerin de, Irak ve Suriye’nin de tarihi yeniden yazılır. Bir başka yan da şu; eğer Kürtler kendi aralarında uzlaşır ve bölge devletleri Kürt düşmanlığından kurtulur ise IŞİD’e karşı önemli başarılar elde etmemek için hiçbir neden yok.

Bunun karşılığı ne mi olur?

Çok açık. Ortadoğu’da şimdiye kadar en ağır bedeli ödeyen Kürtler statüsüz yaşamdan –ilk etapta Rojava ve Güney Kürdistan’da, giderek tüm Ortadoğu’da– kurtulur; böylece gözü başkasının toprağında olmayan, kendi özgür yaşamını diğer halklara saygı temelinde federatif veya bağımsız olarak kurmak isteyen Kürtler de dünyadaki özgür halklar arasında yerini alır.

Bu yaklaşımı abartı görmek gerekmez. Ortadoğu’da hedefi olan her kesim bunun farkında. Onyıllardır Kürtleri ezen egemen devletler de bunun farkında ki Kürtlerin kazanımlarından ürküyor, onların yalnız kendilerine asker olmalarını, biat etmelerini istiyor.

Peki Kürtler bunun farkında mı?

Elbet farkında. Şimdiye kadar tüm olumsuzluğuna rağmen bir iç çatışma yaşamamaları bunun farkında olmalarının sonucu. Tek yapamadıkları bu farkındalığın gereğini yapıp kendi içlerinde ciddi bir uzlaşı noktasını henüz oluşturamamaları.