Yeni Özgür Politika Gazetesi Türkiye Muhabiri Ali Barış Kurt bugün önemli bir iddiayı dile getirdi. Kurt’un ANF'de yayınlanan yazısındaki iddiasına göre Fatih Altaylı’nın çelişkili tutum alışlarında kendisine BBP’liler tarafından suikast planı yapılmasının etkisi var…

İşte o yazı ve Altaylı hakkındaki iddialar:

Altaylı'ya kim suikast yapacaktı?

Türkiye'de basın ve medya, bir süreliğine, belki de daima "pozisyon alanlar ve direnenler" ayrına, kalın çizgilerle uğrayacak. Şimdiye kadar bu çizginin ne denli ince olduğu da elbette tartışma götürmez lakin, Erdoğan Hükümeti kadar 'korku salanı' var mıydı, emin değilim.

ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay'la geçen gün Y. Özgür Politika için söyleşirken, basının 'savaş kışkırtıcılığı' rolüne değinmiştik ve kendisi bu dönemin özelliğine 'açık, pervasız ve sistematik olması' bakımından dikkat çekmişti. Hemfikirim.

Yenilmeyenin, salınan korkudan mağlup çıkmayanın ise sosyalist çizgide yayıncılık yapanlarla Kürt basını olacağı, gün gibi ortada. Buna rağmen, Erdoğan'ın Kürtlere karşı başlattığı, 'mübarek' kıldığı ayda da her iftarını onunla açtığı şeyden, yani savaştan beslenen 'kukla gazeteciler', bizlere 'sopa göstermekten' vazgeçmiyor. Fatih Altaylı şimdilik bu görevin başında gibi; "liste elimde, Başbakanımızın dediği gibi bir pozisyona derhal gelin, yoksa kodese tıkılırsınız" mealindeki yazılarıyla... 

Altaylı'nın ırkçılığı da, cinsiyetçiliği de bilinir. Demem o ki, ciddiye almamamız için tüm hasiyetleri tescilli ancak tartışmayı kalıpların dışına alarak, başka çerçevelerden devam etmeyi deneyeceğim. Kamuoyunun haberdar olmadığı bir bilgiyi de, bu vesileyle paylaşacağım.

***

12 Haziran seçimlerinden önce, Habertürk'teki bir programında karşısındaki konuğunu, 'KCK'den binlerce kişinin tutuklu olmasının kabul edilemeyeceğine; AKP'nin buna bir çözüm bulması gerektiğine' ikna etmeye çalışan bir Altaylı ve seçimlerden 2 ay sonra; 13 Ağustos'taki yazısında, "...Ortada sorun yok, sorun üreten bir yapı var. Bu yapı 'Kürt faşistleri'. Bunların çatı organizasyonu ise KCK' diye yazan, bir Altaylı... Malumunuz, 16 Ağustos'taki yazısını da "Öncelikle herkesin bahsettiği 800 ila 1400 kişi arasında değişen bir tutuklama listesi var. Bunlar tutuklanmaya başlayacak' gibi ifadelere ve listede de siyasetçilerden gazetecilere kadar 'herkesin' varlığına, yani 'herkesin pozisyon almasının elzem olduğuna' dikkat çekmeye, ayırmıştı. Daha dün de, bir televizyon programında, "...Ama BDP'liler Meclis'e gelmezse birkaç ay içinde vekillikleri düşer ve tutuklanmalar başlar" tehdidine başvurdu.

Rahmetliyi nasıl bilirdin Fatih Altaylı?

İki tane Fatih Altaylı olduğunu anlatmaya çalışmıyorum. Veya tıbbın pek mümkün bulmadığı bir kişilik bölünmesi hastalığına uğradığını da, sanmıyorum. O, tabii ki dün de, bugün de ne yapıp ettiğinin farkında. O, korkularını ancak boyun eğerek aşabilen bir karakter. Bundan emin miyim? Evet. Nasıl mı? Başlayayım... Vereceğim bilgi-hiçbir yayın organında yer almadı- Altaylı'nın konuyla bağlantılı karakterini de anlamak için uygun sanki. 

Yaşamını yitiren Muhsin Yazıcıoğlu ile 1999 yılında televizyonda bir röportaj yapan Altaylı, programda Yazıcıoğlu ile sert bir tartışmaya girer, ona katı bir muhalefet sergiler ve deyim yerindeyse kamuoyu önünde 'reis'i küçük düşürür. Aynı dönemde TBMM'de de haber yapan Altaylı, orada BBP'lilerle karşılaşır ve saldırıya uğrar. BBP Eski Milletvekili Ökkeş Şendiller (şimdilerde AKP'li kurmayların gözdesi) Altaylı'ya fiziki saldırıda bulunur; yumruk atar. Daha sonra BBP'nin 'karanlık işleri' için örgütlenmiş olan Nizam-ı Alem Ocakları yönetimi tarafından (Altaylı'ya not; isimlerin listesi elimde, daha sonra açıklayabilirim!) Altaylı'ya suikast planı yapılır. Tetikçiler çağrılır ve Altaylı'nın Yazıcıoğlu'na dair muhalifliği anlatılır. Ancak Altaylı'nın kısa sürede 'uslanması', Yazıcıoğlu'nun yakınlarıyla bu mevzuyu 'yeniden gözden geçirmelerini' dileyen bir görüşme yapması ve nihayetinde af dilemesi; bu planın iptaline neden olur. (Bu arada o sırada 'tetikçilik' görevi yapanlardan O.T isimli kişi de daha sonraki yıllarda cezaevindeki bir kavgada sırasında öldürülür. Kavga nedeni ise 'belirlenemedi' diye düşer, kayıtlara.)

Yazıcıoğlu ölene kadar ona toz kondurmayan bir 'pozisyona mecbur kalması', kendisini öldürmeyi düşünen bir 'adamın' arkasından onu, "Yazıoğlu hayatı boyunca mafyalaşmadı, çakal olmadı. Onun dümdüz kişiliği vardı. Hani savaşlarda sizi öldürmek isteyen veya sizin öldürmek istediğiniz düşmanlarınız vardır. Ama öyle iyi savaşıyor, öyle dürüst savaşıyordur ki, saygı duyarsınız" (31 Mart 2009) diye tanıtması, bundandır. Kim bilir, belki de içinden, 'rahmetli bana suikast düşünüyordu; kendi kurbanı oldu' diye geçiriyordur.

Kürtler Fatih Altaylı değil; Altaylı da Kürtleşemez

Ve bu kişi, bir kısmımız içerde olan; rekor hapis cezalarına uğrayan biz Kürt gazetecileri, 'yarın öleyim, ama bugün barış olsun' diyebilen siyasetçilerimizi, oğlunun-kızının cenazesinde bile 'Biji aşiti' diyerek sadece kulaklara değil, vicdanlara da seslenen ana-babalarımızı; ama tüm bunlarla beraber, 'onursuz barış' dayatıldığında gözükara bir mücadeleye omuz vermeye hazır halkımızı ve dostlarını 'tutuklanacaklar listesi'yle ya da ölümlere uğramakla korkutmanın derdinde.

Seçim öncesi başka, şimdi AKP'li kesilmesi de; AKP'nin, Yazıcıoğlu'nun o dönemki 'gücüyle' mukayese edilemez bir 'güce' erişmesinde saklı. 

***

Velhasıl Fatih Altaylı, Kürtler, gözleri önünde aileleri de katledildi ama yine pozisyonlarını başkalarına seçtirmediler. Senin gibi ölmeyi özürle, yolundan vazgeçerek önleyecek kadar da alçalmazlar. Sizin gibilerin sorunu; korku salmanın takatına epey güven duymanızda. Oysa siyasetçisiyle gazetecisiyle ve de en önemlisi milyonlarcasıyla; Kürtler pozisyonunu aldı. Buyurun, listeye sığdırabildiğiniz kadarını, üşenmeden yazın!

Şu notu da düşmeliyim galiba; yazıdaki 'iddialarım' ile ilgili geçen yıl Fatih Altaylı telefonla aramış (kendisine e-posta yoluyla konunun özetini geçtikten sonra) ve suikast planını doğrulamıştı.