Bir gazeteci Lice’de nasıl olup da 9 vatandaşın sırtından yaralandığını sorduğunda keyfi kaçmış İçişleri Bakanı Güler’in: “Güzel kardeşim, sen bir yere takılmışsın, burada bir provokasyon yapılmıştır. Adli soruşturma bütün yönüyle devam ediyor. Gerçekler ortaya çıkacaktır. Hiç kimse olayın üstünü kapatmayacaktır.”

Cevap olarak şöyle demek lazım: “Güzel kardeşim, Roboski için de ‘Ankara dehlizlerinde kaybolmayacak, sorumlular hesap verecek’ dediydiniz. İki yıl geçti, tık yok, tık olmadığı gibi dosya askeri savcılığa sevk edildi. Bi nevi ruhuna el Fatiha.”

Şimdi... Ben bu cevabı verir, “Roboski’ye de gizlilik kararı vermiştiniz, dün Lice için de aynı kararı çıkardınız, devlet misiniz ne idüğü belirsiz bir şebeke mi?” diye Fizan’a kadar da uzatırım ama... Onlara vızz ve tırıs! Çünkü ben çoktan gözden çıkarılmış, makbul olmayan, genel ahlaksız, baştan kokmuş sıfır bir vatandaşım devlet anlayışında.

Fakat... Gayet aşikâr: AK Partili bakanları, sözcüleri, vekilleri, danışmanları vesaire çıldırma seviyesine getiren, temsil ettikleri ve hatta kibirden koparak sahip olduklarını sandıkları dindar Müslüman kesimden böyle sorular, eleştiriler gelmesi...

Önceden AK Parti’ye şu veya bu nedenle destek vermiş liberal aydınların ve dindar Müslümanların “hop bi dakka” demesine, hesap sormasına dayanamıyorlar. Bu insanlarla mücadele etmek için oyun planları oluşturuyorlar. Son dönemde Anti-Kapitalist Müslümanlar grubuna ve İhsan Eliaçık’a sosyal medyada başlatılan lekeleme harekâtına yahut mesela Mazlum-Der’e yapılanlara bakmak yeter.

* * *

Önce şunu söyleyeyim... Mazlum-Der ilk günden itibaren Roboski’de ne olup bittiğini araştırdı, raporlar hazırladı, adalet talebini en yüksek perdeden seslendirdi. Bir kere bu tavrı devletimizin hiç hoşuna gitmedi. Devletimizin ve bazılarının... Örneğin, 1 yıl önce ramazan vakti Mazlum-Der Fatih’te bir adalet yürüyüşü düzenlemişti. Yürüyeceklerin arasında 28 Şubat’ta başörtüsünü savunduğu için idamla yargılanan Hüda Kaya da vardı. Tekbir getiren satırlı adamlar üstlerine yürüdü. Sen misin Roboski’ye adalet isteyen... Ertesi gün Hüda Kaya hislerini şöyle anlatmıştı: “Allahım bizi dindar zalimlerden koru!” Bu saldırı Mazlum-Der’i yıldırmadı, hâlâ Roboski’ye dikkat çekmeye çalışıyor.

Bir yandan da... Suriye’de yapılan ‘iki taraflı’ insanlık suçlarına karşı bildiri yayımlıyor. Gezi’deki polis şiddetine sert tavır alıyor. Ve böylelikle vicdan değil ama rant sahibi muktedir Müslümanların hedefine oturuyor. Takvim gazetesinin Christiane Amanpour’la röportaj yaptığını sanarak kısa süreli bir mutluluk yaşayan Abdurrahman Dilipak 10 gün önce Mazlum-Der üyeliğini askıya aldığını açıkladı. Sebep: Gezi olayında örnek olması gerekirken süreçten etkilenmiş. Ardından İHH Yönetim Kurulu üyesi bir avukat, benzer sebeple istifasını açıkladı. Mazlum-Der İstanbul Şube başkan adayı Adem Çevik, derneğe “Silkin ve kendine gel” minvalinde bir ihtar yayımladı. Mazlum-Der’in kuruluş ilkesine sadık kalmasından rahatsızlık duyan bir grup Müslüman da geçen hafta Başbakan’a çok yakın kimselerle buluşup madde madde şikâyette bulundu. Sıra arkadaşını velisine ispiyonlamak gibisinden. Tüm bu mahalle baskısına rağmen Mazlum-Der’in pazartesi yayımladığı Lice raporu ne diyordu: “Köylüler karakol binasını protesto etmek için toplanmıştır. Karakol binasına hiçbir şekilde fiziki müdahaleleri olmamıştır.” Hiç hayret edilecek bir şey yok. Aradığımız sıkılma ve utanmaya uzun süredir ulaşılamıyor bazı insanlarda. Bazılarında ise mebzul miktarda, dirençli bir şekilde yerli yerinde. Utanma, sıkılma, vicdanını dinleme, güçlü olana “Eee canımı mı alacaksın be doğruyu söylüyorum diye” deme cüreti...