Aytekin Yılmaz

Bu aralar çok konuşulan bir konunun izini sürdüm. 19. Yüzyılın başlarından beri devlete isyan edip dağa çıkan Kürt isyancıları dağdan nasıl indiler veya indirildiler. Geçmişe kısa bir yolculuk yapalım mı? Kürtlerin son 200 yıllık geçmişi bu konuda trajedilerle dolu…

1830 MİR MUHAMMED İSYANI

Osmanlı’ya karsı ilk büyük isyanlardan birinin 1830'daki Mir Muhammed isyanı olduğunu tarihi belgelerden ve bu konuda yazılanlardan okuyoruz. Bakalım bu isyan nasıl bastırılmış, savaşçılar nasıl dağdan indirilmiş.

Kürt beyi Mir Muhammed Kürdistan'ın birliğini sağlamak için 40 bin kişilik ordusuyla Osmanlı'ya karşı ayaklanır. İsyanın bir ucu Botan Behdinan’da diğer ucu Azerbaycan'a kadar yayılır. Osmanlı ordusu isyanı bastırmada zorlanır. Bu zorlanma karşısında eski bir geleneği mollalar aracılığıyla devreye sokar. Dönemin tanınmış bir mollası da olan Molla Hati’ye bir fetva çıkartırlar.

Fetvada der ki, “her kim halifenin ordusuyla savaşırsa kafirdir”. Bu fetva üzerine Müslüman Kürtler savası bırakırlar. İsyan önderi Mir tutuklanıp İstanbul’a getirilir. Dönemin padişahı Vaka-i Hayriye’yi yapmış 2. Mahmut'tur. Padişah, Kürt beyinden bir daha isyan etmeyeceği konusunda söz vermesini ister. Mir, “tamam” der. Padişah da Kürdistan'a dönmesi için izin verir. Tarihçilerin yazdığına göre Kürt beyi Kürdistan'a dönerken Trabzon yakınlarında öldürülür. Bazı tarihçilere göre ise Padişah, Kürt önderini  yeniden isyan edeceğinden endişe ettiği için öldürtmüştür.

1848 BEDİRXAN BEY İSYANI

1848 Bedirhan Bey ayaklanmasında ise Osman Paşa adında dönemin Şark kumandanı, Bedirhan beyin büyük direnişini görerek savaşı devam ettirmekle beraber asırlık Osmanlı hilekarlığına başvurur. Rüşvet, sınırsız yüksek rütbe vaatleriyle Bedirhan'ın adamları arasında işbirlikçiler bulmaya çalışır. Osmanlı paşası bunda başarılı olur. Botan ordusunun sol kolu olan Bedirhan Beyin yeğeni Yezdan Şer'i çeşitli vaatlerle safına çekmeyi başarır. "Seni Botan beyi yapacağız" derler. Bunun üzerine Yezdan Şer savaşı bırakır. Bedirhan beyin ordusu zaafa uğrar. Osmanlı ordusu karşısında zorlanan Bedirhan bey, 5-6 bin kişilik gücüyle tarihi Eruh kalesine sığınır.

Kuşatılan kale üç gün direndikten sonra kendisinin ve kaledekilerin yaşamına dokunulmayacağına dair söz verilmesi üzerine teslim olurlar. Bedirhan bey İstanbul'a getirilir. Osmanlı Sultanı Abdülmecit, Bedirhan'dan bir daha başkaldırmayacağı konusunda söz alarak onu Girit'e sürgüne yollar. Daha sonra ise Şam'a yollanır, ölümüne kadar orada yaşadığı söylenir. Bedirxan bey Osmanlı Sultanı'na verdiği söze sadık kalmıştır. Bu isyanda en trajik yan yeğen Yezdan Şer'in başına gelenlerdir. Bedirxan bey isyanında direnişi bırakmasından dolayı Botan beyliği verilir ama isyanın bastırılması sonrası bu görevden uzaklaştırılmıştır. Osmanlı paşaları tarafından aldatıldığını anlayan Yezdan Şer, bu kez yeniden ayaklanma örgütler. Bu isyan da diğerinden farklı olmaz. Görüşme vaadiyle çağrılan Yezdan Şer dağdan iner ve tuzağa düşürülerek öldürülür.

1880 ŞEYH UBEYDULLAH İSYANI

1880'deki Şeyh Ubeydullah'ın başına gelenler de bunlardan pek farklı değildir. Şeyh Ubeydullah bağımsız bir Kürt devleti amaçlamıştır. Bu isyanın hem İran'ı hem Osmanlı'yı etkilediği söylenir. Batılı büyük devletlerin de çıkarı tehlikeye girdiğinden isyanın bastırılması için Osmanlı’yı her bakımdan desteklerler. Ve isyan bastırılır. Şeyh Ubeydullah isyan sonrası teslim alınarak İstanbul'a getirilir. II. Abdülhamit, Şeyh Ubeydullah'tan bir daha isyan etmemesi yönünde söz alarak, onu Mekke'ye sürgüne yollar ve Kürt şeyhi Mekke'de sürgünde ölür.

1925 ŞEYH SAİT İSYANI

Bakalım Cumhuriyet döneminde Kürt isyancılar dağdan nasıl indirilmiş? Cumhuriyet dönemindeki Kürt isyanlarının en trajik olanı 1925'teki Şeyh Sait'in başına gelenlerdir. Şeyh Sait 1925'te yakalandıktan sonra mahkeme aşamasında kendisine bir takım sözler verildiğini ve bu sözlerin tutulmadığını öğreniyoruz. Behçet Cemal'in "Şeyh Sait İsyanı" adlı kitabında ayrıntılı olarak anlatılır; "Şeyh Sait'in Diyarbakır'da 1925'in 26 Mayıs sabahı bir sinema salonunda başlayan mahkemesi bir ay devam etti. Karar 28 Haziran'ında açıklandı. Şeyh Sait ve adamlarından 46'sı idama mahkum olmuştu. Kararlar ertesi sabaha karşı infaz edildi. Şeyh Sait hücresinden alınıp sehpaya götürüldüğü sırada kendisini mahkum eden hakimlerden Ali Saib Bey'e döndü ve "Saib bey" dedi. "Haniya doğru söylersem kurtaracaktın?" Hakimin cevabı "ne yapalım Said efendi. Seninle Hınıs'ta kuzu yiyemedik" oldu. Şeyh idama mahkum olmazsa, herkese kuzu ziyafeti vermeyi vaade etmişti" demektedir.

Bundan sonra aralarında bir konuşma geçti. "Şeyh efendi bundan hafif ceza olur mu?" "Bundan daha ağırını sen söyle bakalım Saib bey! Artık kuzu filan kalmadı. Ne olurdu Edirne'de 101 sene verseydiniz?" Şeyh Sait devamla, "boynuzsuz keçinin ahını boynuzludan alırlar" dedi, sehpaya çıktı ve son sözü; "fena yaptık, bundan sonra iyi olur inşallah" dedi

Yazılanlara bakılırsa Şeyh Sait'le Kemalistleri temsilen hakim Saib bey arasında gizli bir anlaşma yapılmış. Şeyh Sait'ten savunmasını yumuşatmasını isterler eğer yumuşatırsa idam yerine 101 sene ceza ile kurtulabileceğini söylerler. Şeyh Sait savunmasını yumuşatır ama yine de idam edilir.

1938 DERSİM HAREKATI

1938 Dersim harekatında da yaşananlar bundan farklı değildir. Direnişin önderi Seyit Rıza, Türk güvenlik güçleriyle görüşme yapmak üzere çağrıldığı Erzincan'da tutuklanır. Kendisine verilen söz tutulmadığı gibi oğlu Hüseyin ve 11 Kürt isyancıyla birlikte idama mahkum edilirler. İdamları Elazığ buğday meydanında infaz edilirken Seyit Rıza yanında bulunan Türk yetkililerine dönerek, "Ben sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim, bu bana ders oldu. Ben de size boyun eğmedim, bu da size ders olsun" der.

Şimdi şöyle 200 yıllık dağdan inme ve indirmelere baktığımızda durum Kürtler adına hiç iç açıcı değil. Osmanlı döneminde ele geçirilen Kürt önderleri genellikle Osmanlıya bağlı Girit, Şam ve Mekke gibi yerlere sürgüne gönderilirken, Cumhuriyet döneminde sürgün yerine isyancı Kürt önderleri idam edilmişlerdir.

Eğer yukarıdaki dağdan inişlere-indirilişlere bakılırsa hiçbirinde yasal güvence yok. Ne Osmanlı ne de T.C. hükümetleri dağa çıkmış isyancı Kürt önderlerini siyaseten muhatap kabul etmiyor. Sert yöntemlerle isyanlar bastırılıyor, bastıramadıklarını ise çeşitli vaatlerle kandırmaya çalışmışlardır. İsyancılara sözler verilmiş ama bunlar tutulmayan, yerine getirilmeyen sözlerdir. İki yüzyıllık tarihsel süreçte sanki tarih her defasında tekerrür ettirilmiştir.

Durum böyle olunca, geçmiş Kürt isyanlarının deneyimlerini olumlu örnek olarak alamıyoruz. Son 30 yıldır da PKK’nin silahlı direnişi karşısında devletin geçmişteki gibi sert yöntemlerle sonuç almaya çalıştığını ama bir netice alamadığını görmekteyiz. Bugün AKP hükümetinin zaman zaman sorunu uzlaşıyla çözme girişimleri olsa da, PKK’nin dağdan nasıl indirileceği konusunda somut bir modelin oluşmadığı ve yaşanan geçmiş deneyimlere bakıldığında ise bunun kolay olamayacağı görülüyor…