Ermeni Kilisesi’nin başlıca iki ruhani merkezinden biri olan Lübnan’daki Kilikya Ermeni Katolikosluğu, Türkiye Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, Adana Kozan’daki Kilikya Manastırı’nın mülkiyetinin iadesini talep etti.

Kilikya Ermeni Katolikosluğu, 12’inci yüzyıldan 1921 tarihine dek tarihi Sis (Kozan) bölgesinde yer alan ve Katolikosluk makamına ait olan Saint Sophia Kilisesi, manastır külliyesi ile Katolikosluğa ait mülklerin iadesi için ilk hukuki girişimini yaptı.

New York Times gazetesinin haberine göre, Anayasa Mahkemesi’ne 27 Nisan Pazartesi günü yapılan başvuruyu hazırlayan hukukçular ekibinde Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi eski savcısı Payam Akhavan da bulunuyor.

New York Times’a konuşan Akhavan, başvuruyu, “Ermeni Kilisesi’nin 100 yıl önce el konulan mülklerinin iadesi için Türkiye hukuk sistemi kullanarak ortaya koyduğu emsalsiz bir çaba” olarak niteledi.

“İÇ HUKUK YOLLARI ETKİLİ OLMAYINCA AYM’YE BAŞVURDUK”

Davayı, İstanbul Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin 2010 yılında Ekümenik Patrikliğe iadesini sağlayan davada da yer alan avukat Cem Sofuoğlu üstlendi.

Davaya ilişkin olarak Hürriyet’e konuşan avukat Sofuoğlu, iç hukuk yolları tüketilmeden doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvurunun usul olarak doğru olup olmadığı konusunu ise dilekçede şöyle açıkladıklarını ifade etti:

“Kilikya Katolikosluğu’na ait manastır, kilise ve arazisine el konması süregiden bir ihlaldir. Müvekkilimin Kozan’daki manastır, kilise ve arazisine ulaşmasının hem çıkarılan yasal düzenlemelerle, hem de mal sahibi Ermenilerin ülkeye dönmeleri fiilen engellenerek, önüne geçilmiştir. Kozan’daki gayrimenkullerinin tapu kayıt bilgisi hakkında Kozan Tapu Kadastro Müdürlüğü’ne verdiğimiz dilekçe de, Türk Medeni Kanunu’nun 1020’nci maddesi uyarınca tapu sicilleri herkese açık olmasına rağmen, genelgeler çerçevesinde reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi zarar bakımından yetkili olup, bu nedenlerle iç hukuk yolları da etkili değildir.”

EMVAL-İ METRUKE YASALARIYLA MÜLKLERE EL KONULDU

Agos’un haberine göre, başvuruda, Kilikya Katolikosluğu’nun, 1915 Ermeni soykırımına kadar, yaklaşık olarak 700 yıl boyunca, Saint Sophia Manastırı’nı merkez alarak, özel bir hukuki kişiliği taşıyarak hukuken temsil edildiği belirtildi. Başvuruda, 1912’de yayınlanan resmi listelerde ve diğer belgelerde manastırın sahibinin Katolikosluk olduğunun açıkça belirtildiğine dikkat çekildi.

Dava dilekçesinde, 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu yetkilileri tarafından Katolikosluğun mülklerinin iade edilmesiyle varlığının açıkça teyit edildiği ve hukuki varlığının hiçbir zaman sona erdirilmediği vurgulandı.

ERMENİLERİN ÜLKEYE DÖNMESİ YASALARLA ENGELLENDİ

Lozan Antlaşması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiği vurgulanan dava dilekçesinde, Ermenilerin mülklerine el konulmasını sağlayan Emval-i Metruke yasalarına da dikkat çekildi:

“1915 yılında Ermeniler tarafından bırakılan mallar üzerinde tasarrufta bulunmak, çıkarılan Emval-i Metruke kanunlarıyla hem Osmanlı, hem de Cumhuriyet döneminde yasaklanmış olsa da, yine bu mevzuat, söz konusu malların veya bedellerinin Ermenilere geri verilmesini öngörmekteydi.

Emval-i Metruke mevzuatında, Ermenilerin malları üzerindeki mülkiyet haklarını tamamen kaybettiklerine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle hukuken mallarını geri alma hakları her an için mevcuttur.”

Dava dilekçesinde, mülkiyet hakkının ihlal edilmesinin devam eden bir ihlaller zinciri olduğu belirtilerek, yasal düzenlemeler ve filli engellerle Ermenilerin ülkeye dönmelerinin engellendiği, Tapu Genel Müdürlüğü’nün Ermenilerin gayrimenkulleri hakkında bilgi almasını yasaklayan genelgeler çıkarttığı belirtildi.

Kozan Tapu Kadastro Müdürlüğü’nden mülklere dair bilgi istendiği ancak bu dilekçenin reddedildiği de kaydedildi.

Açılan davada, üniversitelerden seçilecek bir bilirkişi heyetinin mülklerin sınırlarını tespit etmesi, ilgili belgelerin Tapu Kadastro Müdürlüğü’nden istenmesi, tespit edilen gayrimenkullerin tescil edilmesi, edilememesi halinde ise 100 milyon TL tazminat ödenmesi talep edildi.