Cumhuriyet yazarı Ali Sürmen, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki gerilime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sirmen,  “Abdullah Bey, “Tayyip kardeşi”ni açıkça karşısına almamak konusunda zaten her zaman dikkatliydi, tutum değiştiren, isim vermeden de olsa eski Cumhurbaşkanı’nı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayığına binmekle suçlayan yeni Cumhurbaşkanı’dır. Halefin de, selefin de davranışları AKP tabanına yöneliktir. Gerginlik politikasının, kavganın tırmanmasının AKP tabanı açısından kendi işine daha çok yarayacağını düşünüyor görünen Tayyip Bey, çok büyük bir sürpriz olmazsa ipleri germeyi sürdürecek” dedi.

Sirmen’in Cumhuriyet’te “Muhalefet de AKP mi olacak?” başlık yazısının bir bölümü şöyle:

Söz konusu edilen senaryolardan biri de Abdullah Gül’ün, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkması.

Abdullah Gül’ün “Tayyip Bey’e hayır” cephesinin adayı olarak çıkabilmesi halinde şansının hiç de yabana atılır türden olmayacağı kesindir.

“Hayır Cephesi”nin ortak aday olarak Abdullah Bey üzerinde birleştiği bir mücadeleden Tayyip Bey’in zaferle çıkabilmesi için bütün AKP tabanının desteğini tek fire bile vermeden kendi yanında tutmayı başarması, ayrıca seçime kadar geçen zamanda eski MHP tabanındaki desteğini de artırması şart olacaktır.

Oysa aynı durumda zafer için Abdullah Bey’e AKP tabanından gelecek çok küçük bir destek bile yeterli olacaktır.

Abdullah Bey’in Tayyip Bey karşısına yeni seçimlerde rakip olarak dikilmesi halinde, iktidarı da muhalefeti de aynı partinin iki önde gelen kurucusunun temsil ettiği “AKP’nin alternatifi yine AKP” kabilinden garip bir durum ortaya çıkacaktır.

Diğer partilerin bu duruma ne derecede sıcak bakacaklarını şimdiden söylemek güçtür.

Kesin olan bir şey varsa, o da böyle bir formülün tutabilmesinin “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun!” düşüncesinin Türkiye’ye iyice egemen olması ve “bu durumda aslında ne değişmiş olacak ki” sorusunun zihinlerin iyice gerisine itilmiş hale gelmesi gerekecektir.

Bugünkü Türkiye siyasi ortamında, bu tür bir gelişme imkânsız değildir.

Bu senaryonun yaşama geçmesini engelleyebilmek için Tayyip Bey’in iç ve dış şer odaklarına, her türlü ihanete tek başına karşı koyan lider görüntüsünü yayarak, hem AKP’yi içindeki hoşnutsuzları da yanına çekerek kemikleştirmek ve hem de, onun dışında kalan seçmenlerde, bir kez daha “bölünmeye, teröre, kaosa ve emperyalizme karşı tek çare güçlü lider Tayyip” algısını oluşturması gerekmektedir. Haziran 2015 seçimlerini izleyen dönemde olanlar bu algının oluşturulmasının bedelinin ağır olduğunu göstermiştir.

Görülüyor ki Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’ın karşısına “Hayır Cephesi”nin adayı olarak çıkması, imkânsız değilse bile zor koşulların bir araya gelmesini gerektirecek olması bakımından güçtür.

Bu durumda, Sayın Gül’ün, birçok çevreyi çileden çıkaran “ihtiyatlılığı”nı koruyarak, iplerin kopma noktasına gelmemesine özen göstermesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Ama eleştiri bile değil, en ufak uyarıya karşı dahi, gittikçe daha tahammülsüz hale gelen Erdoğan’ın ortamı gerici ve ayrıştırıcı tavrı Abdullah Gül’ün itidal politikasını sürdürmesine ne kadar yardımcı olur, bilinmez.

NE OLMUŞTU?

Gül, sivillere yargı zırhı getiren KHK hakkında 696 sayılı KHK konusunda sosyal medya hesabı Twitter'dan şunları yazmıştı:

"15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne karşı arkasına bakmadan sokağa çıkıp direnen kahraman vatandaşlarımızı koruma amacıyla çıkartıldığını düşündüğüm 696 sayılı KHK'nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir. İlerde hepimizi üzecek olaylara ve gelişmelere fırsat vermemek için gözden geçirileceğini ümit ediyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gül'e yanıtı ise şöyleydi: "Muğlaklıktan bahsetmesi üzücü, neye dayanarak böyle bir muğlaklıktan bahsediyorsunuz? Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir"

Gül’ün 696 Sayılı KHK ile ilgili eleştirilerine yönelik eleştirilerine tepki gösteren Erdoğan’ın "Nasıl olur da Bay Kemal'in kayığına binersiniz, yazıklar olsun" ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan’a yanıt veren Gül, “Gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim” dedi.

İktidardan KHK'ye dair yapılan açıklamalarda "yargı zırhı"nın yalnızca 15-16 Temmuz 2016 günlerini kapsadığı belirtilmişti.

Kaynak: Cumhuriyet