TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, 4 Mayıs 2017 tarihinde Silopi’de polis panzerinin neden olduğu iki çocuğun ölümlü kazasıyla hazırlanan rapor görüşmelerinde Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Adem Çakıcı’nın sözleriyle oldukça gerildi. 

Kazayı yapan polis memurunun gerekli olan eğitimi almadığını ancak 8-9 aydır panzer kullandığını anlatan Akıcı, “Eğitimli olsaydı biz burada mahcubiyet taşımazdık, en azından ‘Eğitimlerini verdik’ derdik, kaza için şu konuştuklarımızın yüzde 50’si gitmişti yani. Ama her şeyde bir hayır vardır, biz kendi adımıza nasibimizi aldık” deyince komisyonda soğuk bir hava esti.

Hülya Karabağlı'nın T24'te yer alan haberin göre, Komisyonun AKP’li Üyelerinden Nurettin Yaşar, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Adem Çakıcı’ya, “Biz devletiz. Devlet ‘Her şeyde bir hayır vardır’ demez, devlet önlemini alır. Devlet ‘Eğitimli de olsaydı bu kaza kaçınılmazdı’ demez. Siz emniyetçisiniz” diye çıkıştı. Bunun üzerine yeniden söz alan Çakıcı, sözlerinin ders çıkarma anlamında spontane çıktığını belirttikten sonra herkesten özür diledi.

"POLİSİMİZİN EĞİİTMLİ OLMASI GEREKMEZ Mİ?"

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun Silopi Raporu’nu görüştüğü dün yapılan toplantısı tutanaklara şöyle yansıdı:

ORHAN ATALAY (Ardahan) –Benim şahsi, vicdani kanaatim, evet, burada, Dicle’nin kenarında 2 yavru öldürülmüş, kaza sonucu ölmüş, kasıt yoktur fakat ciddi bir ihmal vardır. Yani mesela 24 bin polise bu eğitim verildi deniliyor. Bu araçlar 1994 model ağır araçlar, arazi son derece riskli. Yani en ufak bir arızada direksiyonu kilitlendiğinde, stop ettiğinde bu aracı durdurma imkânınız yok. Allah korusun, kitlesel bir eylemde bu aracın bir kitleye daldığını düşünün. Sonra oluşacak manzaranın altından kalkmak ne kadar mümkün; izah etmek, ikna etmek ne kadar mümkün? 24 bin polisimiz varsa, bu eğitimi almışsa…

28 bin olsun. Nasıl oluyor, Silopi’de ve orada aldığımız, Emniyetten aldığımız bilgilere göre –aşağı yukarı her yerde aynı- bu aracı kullanmak için eğitim almış insanların sayısı oradaki mevcut araç sayısının yarısına tekabül ediyor? Yani Silopi’de 4 tane panzer var, bunun asgari düzeyde dahi olsa eğitimini almış 2 kişi var. Hâlbuki bu araçların hem eski oluşları hem son derece ağır oluşları 15-16 tonluk araçlar- nedeniyle teknik bilgi dâhi l olmak üzere en azından araç sayısının iki katı kadar iyi nitelikli, eğitimli polisimizin olması gerekmez mi?

EMNİYET GENEL MÜDÜR YARDIMCISI ADEM ÇAKICI – Yok, şu anda o konuyla ilgili hazırlıklı gelmedik ama şüphesiz, periyodik olarak, rutindir bizim işlemlerimiz, bu tür kazalarda müfettiş görevlendiriyoruz. Bazen mülkiye müfettişi, polis müfettişi birlikte gidiyorlar, teknik konu olduğu zaman da sadece polis müfettişi gidiyor. İki müfettiş arkadaşımız bu konuyla ilgili görevlendirildi ve görevlerini tamamladılar.

Onun dışında, genel anlamda, biraz tekrar olacak ama periyodik bakımlarımız yapılıyor, elimizde de bilgiler var, Sayın Başkan Vekilimiz de herhâlde bilgi sahibi. Tabii ki rutin denetim yapılsa da panzerle ilgili, daha sonraki bilirkişi incelemesinde de panzerde arıza yok, yani panzerden kaynaklı arıza yok.

Ondan sayın vekilimin sorusuna geçmek istiyorum. Ben de geçmişte Çevik Kuvvet müdürlüğü yaptım. Özellikle Çevik Kuvvet te kullanılan bir panzerdi bu, “Dragon’ dediğimiz, bizim zamanımızda yeniydi, şimdi eski hâle geldi. Bu panzer de bu arkadaşın anlık kararıyla ilgili bir şey yani psikolojik olarak panik konusuyla. Benim de kişisel kanaatim yani eğitimsizliği savunma gibi algılanmasın, sekiz dokuz aydır bunu kullanmış arkadaş, eğitimli de olsaydı oradaki psikolojik karar yeteneğine bağlı bir hareketti. Yani o anda ne yapabilirdi? Sizler de sürücüsünüz, bazen öyle durumlar var ki hiçbir şey yapamayacağınız durumlar da oluyor, o an kararsızlık yaşanıyor, şöyle mi yapsam, böyle mi yapsam, anlık şeyler.

"AMA HER ŞEY DE VARDIR BİŞR HAYIR"

Yani ben de değişecek çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum ama tabii ki bu eğitimin olmaması anlamına gelmiyor, şüphesiz ki eğitim olacaktı. En azından şunu konuşmazdık, eğitimli olsaydı biz burada mahcubiyet taşımazdık, en azından “Eğitimlerini verdik.” derdik, kaza için şu konuştuklarımızın yüzde 50’si gitmişti yani. Ama her şeyde bir hayır vardır, biz kendi adımıza nasibimizi aldık, ilk günden beri, kaza gününden beri, hem lokal bazda, hangi ilde böyle bir sorun yaşıyoruz… Dedik ya “Güneydoğu konusunda hassasiyetimiz var.” Hem müfettişler anlamında hem de eğitim kadrosu, özellikle özel harekâtımız hemen arkadaşların çoğunluğunu eğitime alıyor. Bunda da aynı şekilde, Şırnak bazında hemen eğitime başladık. Şu anda arkadaşların bir kısmı yine diğer illerde, yerel yani “Yerinde eğitim.” dediğimiz kısma devam ediyorlar. Yani eğitim programımız var, periyodik program, onun dışında bu tür olaylar sonrasında da hemen lokal eğitim programını uyguluyoruz. Bazı vekillerimiz söyledi, tabii, ben onu söylemek istemiyorum, bir değişim süreci yaşıyoruz teşkilatta, o değişim sürecine ayak uydurmaya çalışıyoruz.

Yani sonuçta yeni katılan arkadaşlarımız da becerikli ama tecrübe anlamında biraz daha zaman gerekiyor, eğitim gerekiyor, onu da elimizden geldiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz. Yine, sayın vekilimin dediği gibi, şimdi, yine “Yanlış mazeret.” diyeceksiniz ama o anlamda lütfen şey yapmayın. Yani şimdi, “Lice’de şu vardı.”, “Panzer burada vardı.” falan filan… Keşke Türkiye'de olmasa kaza oranı ama mercek altına alırsak panzerleri…

Yani bizde bu var, bir konuyu mercek altına alıyoruz. “Şurada da şu vardı.”, “Burada da bu vardı.” deyince, çoğaltabiliriz yani o zaman görev yapamaz duruma düşeceğiz sonuçta ama şundan emin olabilirsiniz: Güvenlik güçleri olarak, hem eğitim konusunda arkadaşları… Her olaydan sonra da biz vatandaştan daha çok üzülüyoruz, “Niye oldu?” diye sorguluyoruz, hem arkadaşları şeye sokuyoruz “Niye yaptınız?” falan, o güvenlik şeyinde onları da strese sokuyoruz, gerekli tedbirlerimizi artırıyoruz ama olunca da oluyor yani şimdi diyeceksiniz ki “Mazeret mi?” ama yaptığımıza emin olabilirsiniz. Yani belki inandırıcılığı anlamında artık sayın vekillerimize bırakıyorum o konuyu ama elimizden geldiği ölçüde bu tür olayları… Çünkü biz yaşıyoruz. Basına yansıdığı zaman biz diyoruz ki: “Niye oldu?” O sorgulamayı zaten biz fazlasıyla yaşıyoruz.