Diyarbakır Barosu’nun Silvan İlçesi’nde yaptığı inceleme ardından Baro Başkanı Tahir Elçi, basın toplantısı düzenledi. Elçi; Tekel, Mescit ve Konak mahallelerinde 10 günden bu yana iletişim, su, elektrik, gıda, ilaç süt ve ekmek gibi temel yaşam gereksinimlerinin büyük bir sorun oluşturduğunu belirtti. 3 mahalleden binlerce insanın göç ettiğini ifade eden Elçi, şunları söyledi; “Orada dehşet verici silah sesi geliyordu. Helikopterler hareket halindeydi. Top benzeri sesler duyuyorduk. Silvan, diken üstünde.

Acil yardım kampanyası başlattık. özellikle battaniye kışlık giyecek ve kuru gıdaya acil ihtiyaç var. Halkımız Silvan halkıyla bu zor günlerde dayanışma sergilemelidir. Çok büyük acılar yaşanıyor. İnsanlar, çocuklar, siviller ölüyor ve yaralanıyor. Dün biz oradayken 3 masum sivil ağır bir biçimde yaralandı. Bunlardan 2’si çocuktu. Diyarbakır, 2 gün önce hayatını kaybeden Silvanlı Yakup Sinbağ’a ağladığı gibi çatışmada yaşamını yitiren Muğlalı Teğmen Altuğ Tek’e de ağlıyor, Konyalı polis memuru Arif Demir’e de ağlıyor. Bütün ölümler bizim ölümlerimiz. Bütün acılar bizim acılarımız, Türkiye’nin acısı. Umarım bu anlamsız, acıtan süreç bir an önce sona erer. Şu anda Silvan’da çok büyük bir çıkmaz var.”

‘48 SAATLİĞİNE, YÜRÜTÜLEN BU AĞIR ASKERİ OPERASYON DURDURULMALIDIR’

Silvan’ın toplumdan daha fazla ilgi ve dayanışma beklediğini belirten Elçi, Silvan’ın 3 mahallesindeki tablonun Kobani’den, Cizre’den daha farklı olmadığına ilişkin değerlendirmeler yapıldığını belirterek şöyle konuştu:

“Silvan’ın feryadını duymak lazım. Silvan halkının bunu hak etmediğini düşünüyoruz. Bu duruma son vermek, buradan bir çıkış bulmak gerekiyor. Diyarbakır Barosu olarak bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Yetkililere bu çağrıyı doğrudan ileteceğiz. Silvan’ın 3 mahallesinde 10 gündür askeri araç ve ağır silahlarla yürütülen ve Silvan halkının yaşamını tehlikeye atan bu ağır operasyonun en azından geçici bir biçimde; 48 saatliğine durdurulmasını talep ediyoruz. Silvan halkının yaşamı, güvenliği, geleceği gereği 48 saatliğine yürütülen bu ağır askeri operasyon durdurulmalıdır. Bu 48 saat içerisinde bu 3 mahallede bir süreder faaliyet yürüten silahlı gruplar da silahlı faaliyetlerine son vermelidir. Bu süre içinde ne kadar silahlı grup varsa Silvan’ın yerleşim merkezinden çekilmelidir. Bunun Silvan halkının da isteği olduğunu düşünüyoruz. Bu sadece Silvan için geçiçi bir çare olur. Bir bütün olarak bölge diken üstünde. Silahların yeniden devreye girdiği sürecin bir an önce sona ermesi ve bir kez daha silahların devreden çıkarılarak konuşmaya, diyaloga, masaya müzakereye dönülmesi gerekir. Bir an önce 21 Temmuz öncesi pozisyona herkes dönmelidir. Bu gidişat Türkiye toplumuna çok ağır bir bedel ödetecektir. Önümüze hiç hayal etmediğimiz ağır bir fatura koyacaktır. Silvan’da küçük silah seslerinden farklı patlama ve bomba sesleri yoğun bir şekilde geliyordu. Helikopterler de faaliyet içindeydi. Tam olarak hava araçlarından bir bombalama olup olmadığına ilişkin bir şey diyemeyiz. Buna bizzat tanık olmadık.”

‘BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE YAPILMIŞ ÇOK AĞIR BİR MÜDAHALE OLARAK GÖRÜYORUM’

 RTÜK tarafından kendi sözleri nedeniyle CNN Türk’e verilen ceza ile ilgili de değerlendirme yapan Tahir Elçi, kendi sözleri ve yaptığı tespit nedeniyle bu kanalın cezalandırılmasını doğru bulmadığını söyledi. Elçi, şöyle konuştu:

“Haksız ve adaletsiz bir cezalandırma olarak görüyorum. Basın ve ifade özgürlüğüne yapılmış çok ağır bir müdahale olarak görüyorum. Kabul edilemez bir durumdur. O karar hukukumuza, Anayasa’ya, yasalara, hem de taraf olduğumuz uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırıdır. Bu karar kesinlikle idari yargıdan dönecektir. Hukuka aykırı bir karardır. Oradan dönmezse Anayasa Mahkemesi’nden dönecektir. Anayasa Mahkemesi’nden sonuç çıkmazsa AİHM’den dönecektir. Ama ben Danıştay’dan bu kararın çok kısa bir sürede iptal olacağını düşünüyorum. Canlı yayın sırasında hukuki ve cezai sorumluluğunu almaya hazır olduğum, gözaltına alınarak tutuklama talebi ile götürüldüğüm yargıçlara o sözlerimin arkasındayım dediğim sözler nedeniyle etkili bir televizyon kanalının bu şekilde cezalandırılması, amacın o kavrama ilişkin olmadığını, amacın Türkiye’de medyanın, basının baskı altına alınmak olduğundan hiç bir şüphe druymuyorum. Bir Diyarbakır Milletvekili bu kararı daha çok MHP’li bazı üyelere dayandırmıştır. Bu doğru değildir. Ak Partili 3 RTÜK üyesinin oyu ve 2 MHP’li üyenin desteği ile bu karar çıkmıştır. Konuyu saptırma, başka yere çekme, sorumluluğu sadece MHP’ye atmanın bir anlamı yok. Türkiye’de basın, medya ve ifade özgürlüğü MHP’den daha fazla AK Parti’nin hedefi haline gelmiştir.”

“Haksız ve adaletsiz bir cezalandırma olarak görüyorum. Basın ve ifade özgürlüğüne yapılmış çok ağır bir müdahale olarak görüyorum. Kabul edilemez bir durumdur. O karar hukukumuza, Anayasa’ya, yasalara, hem de taraf olduğumuz uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırıdır. Bu karar kesinlikle idari yargıdan dönecektir. Hukuka aykırı bir karardır. Oradan dönmezse Anayasa Mahkemesi’nden dönecektir. Anayasa Mahkemesi’nden sonuç çıkmazsa AİHM’den dönecektir. Ama ben Danıştay’dan bu kararın çok kısa bir sürede iptal olacağını düşünüyorum. Canlı yayın sırasında hukuki ve cezai sorumluluğunu almaya hazır olduğum, gözaltına alınarak tutuklama talebi ile götürüldüğüm yargıçlara o sözlerimin arkasındayım dediğim sözler nedeniyle etkili bir televizyon kanalının bu şekilde cezalandırılması, amacın o kavrama ilişkin olmadığını, amacın Türkiye’de medyanın, basının baskı altına alınmak olduğundan hiç bir şüphe druymuyorum. Bir Diyarbakır Milletvekili bu kararı daha çok MHP’li bazı üyelere dayandırmıştır. Bu doğru değildir. Ak Partili 3 RTÜK üyesinin oyu ve 2 MHP’li üyenin desteği ile bu karar çıkmıştır. Konuyu saptırma, başka yere çekme, sorumluluğu sadece MHP’ye atmanın bir anlamı yok. Türkiye’de basın, medya ve ifade özgürlüğü MHP’den daha fazla AK Parti’nin hedefi haline gelmiştir.”  (Zete)