Saptama, arka yüzünde, "...devletin tüm kurumlarının Dink cinayetindeki rolünü sorguluyor" yazan 'Kırmızı Cuma' kitabının yazarı gazeteci Nedim Şener'e ait; nedeniyle birlikte.

Hrant Dink'in Agos Gazetesi önünde öldürülmesinin üstünden 4 yıl geçti.

Marguez'in 'Kırmızı Pazartesi' romanına atfen 'Kırmızı Cuma' adlı kitap, 4 yıl önce bir cuma günü işlenen cinayetle ilgili şok belge ve bilgiler içeriyor.

Kitabın yazarı Nedim Şener, NTV Ana Haber’de konuştu ve "Hükümet istese bu işi çözer mi?" sorusuna, "Artık çözemez. Şu anda bu olayın içindeki polisler etkili konumdalar, Başbakan’la çok yoğun ilişki içindeler ve çok özel operasyonlarla ilgili bilgi paylaşıyorlar; birbirleri hakkında çok şey biliyorlar. Başabakan bunlardan bazılarını görevden alırsa yarın kendisinin hukuki güvenliği kalmayabilir" yanıtını verdi.

"Bu kitap aslında devletin tüm kurumlarının Dink cinayetindeki rolünü sorguluyor."

Gazeteci Nedim Şener’e, cinayeti önceden haber veren polis ajanı sanık Erhan Tuncel'in cezaevinden yazdığı mektuptan: "Dink suikastının, Marquez'in 'Kırmızı Pazartesi' romanındaki gibi işleneceği herkes tarafından biliniyordu ama engellenmedi."

Ve ismi böyle ortaya çıkan 'Kırmızı Cuma' kitabını, Nedim Şener NTV Ana Haber’de anlattı:

Hükümet istese bu işi çözer mi?

"Artık çözemez. Daha önce istese olurdu ama... Şu anda bu olayın içindeki polisler etkili konumdalar, Başbakan’la çok yoğun ilişki içindeler ve çok özel operasyonlarla ilgili bilgi paylaşıyorlar; birbirleri hakkında çok şey biliyorlar. Böyle bir durumda Başabakan bunlardan bazılarını görevden alırsa yarın kendisinin hukuki güvenliği kalmayabilir.

Cinayetleri, Başbakan’ın imzasıyla suçlanan kişilerin çözmesini bekliyoruz... İçişleri Bakanı Beşir Atalay her konuda konuşuyor ama Türkiye’nin AİHM kararıyla alnını yere eğen bu dosya hakkında basın toplantısı yapmıyor. Yapsın, seve seve gider soru sorarız...

Yargıda ufak tefek kıpırdamalar var. (Rize Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine itirazı kabul etti. Böylece, aralarında dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Jandarma Alay Komutanı Ali Öz'ün de bulunduğu kamu görevlilerine yargı yolu açıldı) Böylece Trabzon’un kapağı açılıyor, umarız Ankara ve İstanbul için de böyle olur...

Ailenin yaptığı suç duyurusu var ve bu yetkililerin yargı önüne çıkması lazım ama benim umudum yok... Bu kararları uygulayacak olan eninde sonunda Başbakan’dır ama AİHM’e gönderilen savunma bir yana MİT’çilerle ilgili soruşturmaya izin vermemiş olması umutlarımızı kırıyor...

Ankara’daki gazetecilerden rica ediyorum. Başbakan’a sorulacak sorular konusunda yardımcı olmaya da hazırım. Oral Çalışlar, Başbakan’a "niye aydınlatmıyorsunuz?" diye sorduğunu ve "tehdit ediliyorum" yanıtını aldığını yazdı. Kimden tehdit alıyor; MİT mi, jandarma mı, polis mi yoksa... Bunların sorulması lazım..."

KİTAPTAN

"Yakalanmasaydım beni öldüreceklerdi" diyen tetikçi Ogün Samast, Başbakanlık müfettişlerine de, "Annemi, babamı son kez görüp teslim olmak için Trabzon'a gidiyordum, Samsun'da yakalandım, iyi ki yakalandım" diyor.

Nedim Şener, Samast'ın neden böyle dediğinin izini sürüyor ve Samast'ın cümlenin devamında "yoksa beni Giresun'da öldüreceklerdi" dediğini ancak bu cümlenin tutanağa geçmesini istemediğini, müfettişlerle bunun için anlaştığını ortaya çıkarıyor.

Şener, "Milliyetçi çevreye yakınlığı ile bilinen çete üyelerinin Ogün Samast'ı yakalamak için Samsun'a doğru yola çıktığını" da öğreniyor. Buna ilişkin bilgi notu dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay tarafından Başbakan ve dönemin İçişleri Bakanı'na ulaştırılması için Faruk Özak'a verilmiş.

‘Kırmızı Cuma'daki bir başka belge de İstanbul Emniyeti’nin, Hrant Dink'in tehdit edildiğinden haberi olmadığı savunmasını çürütüyor. Zira İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hakan Aydın Türkeli imzasını taşıyan 2 Mart 2004 tarihli belgede, Hrant Dink'in tehdit edildiği, can güvenliği olmadığı, bu nedenle Agos Gazetesi ve evinin önünde güvenlik tedbiri alınması gerektiği bildiriliyor.   

ntvmsnbc