İstanbul Küçükarmutlu’da evine yapılan baskın sırasında polis kurşunuyla katledilen 25 yaşındaki Dilek Doğan'ın katledilmesine ilişkin açılan davanın duruşması yarın görülecek.

Özlem Çiçek’in JINHA’da yer alan haberine göre, Doğan'ı katleden polis Yüksel Moğoltay hakkında açılan davanın duruşması yarın görülecek.

Davaya ilişkin bilgi veren Halkın Hukuk Bürosu'ndan ve aynı zamanda dava avukatı Ebru Timtik, kadın katliamlarının politik olduğunu belirtti. AKP'nin polise çok geniş yetkiler verdiğini ifade eden Ebru, "AKP hükümeti 'Polis Vazife ve Selahiyatları Kanunu'nda mevzuatla ilgili değişikliklerle polise geniş yetki verdi. Bu değişikliklerle birlikte hiç ihtiyaç yok iken polis gözatındaki herkesin parmak izini alma hakkına da sahip oldu" ifadelerini kullandı.

İnsan öldürmenin çok ağır bir suç olduğunu belirten dava avukatı Ebru Timtik, "O polis tutuklanmalıydı, görevine son verilmeliydi, silahına el konmalıydı. Fakat o katil polis elini kolunu sallıyor ve savcı onu korurken diğer polislere de 'Siz yapın biz sizin arkanızdayız' mesajını veriyor" dedi.

'GECE YARISI EV KEYFİ OLARAK BASILAMAZ'

Dilek Doğan'ın baskın düzenleyen polislere sadece 'ayağınıza galoş giyin' dediğini ve sonrasında katledildiğini aktaran Timtik, "Gece yarısı herhangi bir ev keyfi olarak basılamaz. Bu durum 'Mesken Masuniyeti' yasası ihlali oluyor. Burada ciddi bir yasal ihlal vardır. Kanun burada diyor ki 'Bir suçluyu takip ediyorsanız ve o eve girdiyse mecburiyetten suçun işlenmesini engellemek gerekçesiyle gece yarısı eve girersiniz.' Şu andaki mevcut kötü yasalar dahi bunu söylerken koydukları kanunlara en baştan devlet görevlileri uymuyor. Polisin Dilek'in evinde H.R.K'yi aradığını söylemesi de hukuki bir gerekçe olarak kabul edilemez" ifadelerinde bulundu.

'SAVCI POLİSİ KORUYOR'

Cizre'de katledilen kadın bedeninin teşhir edilmesini hatırlatan Ebru Timtik sözlerine şöyle devam etti: "Devlet nasıl ki Cizre'de katlettiği kadın bedenini teşhir edip korku yaratmak istediyse Dilek'in ailesi hakkında da soruşturma açarak korku yaratmak istedi. Devleti yaratmak istediği korku politikasıdır. Ancak devlet bunda başarılı olamadı ve Dilek'in ailesi ne olursa olsun katil polisin peşine düştü. Savcı kısa süre soruşturmayı bitirdi fakat aynı başarıyı dava açmada gösteremedi. Dava 'kasten öldürme' üzerinden açılmamış olması da katliamcı polisin korunmasından kaynaklıdır. İnsan öldürmek en ağır suçtur. O polis tutuklanmalıydı, görevine son verilmeliydi, silahına el konmalıydı. Fakat o katil polis elini kolunu sallıyor ve savcı onu korurken diğer polislere de 'Siz yapın biz sizin arkanızdayız' mesajını veriyor. Bu devlet siyasetinin devamı bir durum. Bunun aksini beklemesek de kanıksamış değiliz, peşine düşeceğiz."

'KADIN KATLİAMLARI ÜZERİNDEN KORKU YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR'

Kadın katliamları üzerinden devletin toplum üzerinde yaratmak istediği korkuya da değinen Timtik, "Bunu başaramazlar. Kadınlar bedenleri üzerlerinden namuslarını temsil etmiyor. Filistinli bir kadının göğüslerinin üzerinde sigara söndürülüyor. Kadın bunun kendisini aşağılamak için yapıldığını biliyor. Kapalı bir toplumdan gelen bu kadın mahkemede göğüslerini açıyor ve diyor ki 'Bakın göğüslerimde sigara söndürdüler. Benim namusumu kirletmeye çalıştılar. Ama benim namusum bu beden değil ki, bu toprak. İsrail askerleri bu topraklar üzerinde gezdikleri zaman benim namusum kirleniyor' diyor. Şimdi aynı şey bizler için de katledilen kadınlar için de geçerli. Bu beden bizim namusumuz değil. Biz inançlarımızla namusumuzu koruyoruz. İnsanlık onurunu koruduğumuz zaman namusumuzu koruduğumuzu düşünüyoruz. Bunun için mücadelenin haklı olması yeterli. O zaman insan kendini meşru hissediyor, böyle saldırılardan da korkmuyoruz. Bu açıdan faşizmin amacına ulaştığını düşünmüyorum. Bulaşmaması için de elimizden geleni yapacağız" şeklinde konuştu.