Dersim Katliamı kararının alındığı 4 Mayıs 1937 Dersim Tertelesi’nin 77’nci yılında, katliamda yaşamını yitirenler başta Dersim olmak üzere Türkiye ve Avrupa’da düzenlenen etkinliklerle anılacak. Üzerinden 77 yıl geçmesine rağmen katliama ait toplu mezarlar ortaya çıkmaya devam ederken, Av. Reyhan Helin Bulut, bugüne kadar Uluslararası Ceza Mahkemesine bireysel başvurular yapıldığını belirterek, “Artık Anayasa Mahkemesine başvuru yapılabilir” dedi.

Evrensel'de yer alan habere göre Dersim’de, 1938 Dersim Katliamı’nda yaşamını yitirenlere ait 30’a yakın toplu mezar ile 100 katliam noktası olduğu belirtilirken, günümüze kadar ulaşılan toplu mezarların açılması talepleri ise “zaman aşımı” engelline takıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve katliamda yaşamını yitirenlerin yakınlarının yeri tespit edilen toplu mezarların açılması ve katledilenlerin kimliklendirilmesi için Dersim Cumhuriyet Başsavcılığına yaptıkları başvurular, “zaman aşımı” gerekçesiyle reddedildi.

İHD Eski Temsilcisi Av. Barış Yıldırım’ın, Dersim merkeze bağlı Alacık (Roşnek) köyünde bulunan ve 1938 Katliamı’nda yaşamını yitirenlere ait olduğu belirtilen toplu mezarın açılması için 2011 yılında Dersim Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuru “zaman aşımı” gerekçesiyle reddedildi. Yıldırım’ın geçtiğimiz yıl Laç Deresi’nde bulunan ve katliamda yaşamını yitirenlere ait olduğu belirtilen kemiklerin kültürel pratiklere göre definlerinin sağlanması ve kimliklendirme işleminin yapılması için yaptığı başvuru hakkında da “zaman aşımı” gerekçe gösterilerek takipsizlik kararı verildi.

24 Kasım 2010’da ise Berlin’de yapılan Dersim Konferansı’nda katliamın Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) taşınması kararı alındı. Avukat Erdal Doğan, Dersim Katliamı’na ilişkin hazırladığı 225 sayfalık dilekçe ile 23 Kasım 2012’de Hollanda’nın Lahey Şehrinde bulunan UCM’ye başvurdu.

AYM YOLU AÇIK

Katliama ait toplu mezarların açılması için yapılan başvurulara ilişkin bilgi veren Av. Reyhan Helin Bulut, günümüze kadar yapılan bireysel başvuruların tamamının reddedildiğini söyledi. Bulut, “Konuyla ilgili UCM’ye yapılan başvurular var. Ancak Türkiye soykırım suçunu tanımıyor. Soykırım suçuyla ilgili yaptırım uygulanabilmesi için Türkiye’nin taraf olması gerekiyor” dedi. Bugüne kadar katliamla ilgili Anayasa Mahkemesine (AYM) yapılan herhangi bir başvurunu olmadığını söyleyen Bulut, konuyla ilgili AYM’ye başvurulabileceğine işaret etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Kasım 2011’de, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında, katliama ait raporları göstererek, “Devlet adına özür dilemek gerekiyorsa; böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum” sözleri yeni bir tartışmaya yol açtı. Resmi ağızdan dilenen “özür” ilk olma niteliği taşırken, geçen süre zarfında Bakanlar Kurulu kararıyla resmi özür dilenmedi. Dersim adının iadesi konusundaki tartışmalar sürerken, katliamda idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin halen açıklanmaması ve toplu mezarların açılması yönündeki talepler de reddedildi.

NE OLMUŞTU?


Dersim’de 1938 Katliamı’na giden süreç, 4 Mayıs 1937’de Mustafa Kemal başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunda alınan ve başında “Gayet gizlidir” ibaresi bulunan kararla başladı. “Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı” adı altında, resmi rakamlara göre 16 bin resmi olmayan rakamlara göre ise 70 bin Dersimlinin katledilmesi kararı alındı. 1937 yılına ait olan Dersim Katliamı kararı öncesinde, 1926 ile 1931 tarihleri arasında Dersim’e gönderilen ilk Mülkiye Müfettişlerinden Hamdi Bey hükümete sunmak için hazırladığı raporda, “Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbanbaşıdır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye yapmak, memleketin selameti için mutlaka lazımdır” ifadelerini kullanırken, dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’a sunulan bir başka raporda:

“Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı kuvvetlerin müdahalesi Dersim’e daha çok tesir yapar ve ıslahının esasını teşkil eder. Dersim evvela koloni gibi itibara alınmalı, Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli” şeklindeki ifadeler yer aldı. 1926’da başlayan süreç, 1934 İskan Kanunu ve 25 Aralık 1935’de çıkarılan “Tunceli Vilayeti’nin İdaresi Hakkında Kanun” ile Dersim adının Tunceli olarak değiştirilmesiyle devam etti. Dersim bölgesinde 1936 yılında kurulan umumi müfettişliğin başına getirilen Korgeneral Abdullah Alpdoğan’a “gerekli” gördüğü takdirde Dersim bölgesinde yaşayan aileleri başka yere gönderme yetkisi verilirken, Mustafa Kemal, 1 Kasım 1936’da yaptığı TBMM konuşmasında, Dersim’deki aşiretlerin varlığını Türkiye’nin en önemli iç sorunu olarak tanımladı. 1936’da karakol yapımlarıyla başlayan işgal süreci, 11 Haziran 1938’de başlayan katliamlarla devam etti. 1938’de “yasaklı bölge” ilan edilen Kutudere, Kırmızıdağ, Sin, Halvori, Aliboğazı, Laç bölgelerinde gelişen halk direnişi, toplu katliamlar yapılarak bastırıldı.