BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Başbakan’ın üslubu, sesinin tonu, mimikleri ve mesajlarının içeriği bir fecaat. Sanki yüz yıllık Kürt sorununu çözmek isteyen başbakan değil. Burnundan kıl aldırmayan, kibirli, üst perdeden konuşan biri var karşımızda. Bu üslup Türkiye’yi yöneten birine yakışmıyor. Hele de cumhurbaşkanlığı asla yakışmıyor” diye konuştu.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e konuşan Demirtaş, “Bir siyasi partinin liderinden ‘O zat’ diye bahseden biri nasıl hepimizin cumhurbaşkanı olabilecek? Erdoğan için Çankaya yolları çok dikenli. Bu kadar kin ve nefretle, bu kadar hakaretle, o hedefe zor ulaşır” dedi.

Utku Çakırözer’in Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, “Masada Başka, Mikrofonda Başka Konuşuyorlar” başlıklı yazısı şöyle:

HDP ve BDP’li siyasetçilerin “Çözüm süreci yolunda gidiyor” şeklinde algılanan açıklamalarının ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’e yönelik sert sözleri kafaları karıştırdı. ‘Çözüm yakın’ ve ‘İpler kopuyor’ ikilemi ile karşı karşıya olduğumuz şu günlerde, HDP’nin ilk turdaki cumhurbaşkanı adayları arasında adı geçen sürecin önemli aktörlerinden BDP EŞ Genel Başkanı Demirtaş ile görüştük.

Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın kendisini de içeren son çıkışlarını şöyle değerlendiriyor:

“Başbakan’ın üslubu, sesinin tonu, mimikleri ve mesajlarının içeriği bir fecaat. Sanki yüz yıllık Kürt sorununu çözmek isteyen başbakan değil. Burnundan kıl aldırmayan, kibirli, üst perdeden konuşan biri var karşımızda. Bu üslup Türkiye’yi yöneten birine yakışmıyor. Hele de cumhurbaşkanlığı asla yakışmıyor. Bir siyasi partinin liderinden ‘O zat’ diye bahseden biri nasıl hepimizin cumhurbaşkanı olabilecek? Erdoğan için Çankaya yolları çok dikenli. Bu kadar kin ve nefretle, bu kadar hakaretle, o hedefe zor ulaşır.”

Masada başka, mikrofonda başka

“Bu meseleyi Türk ve Kürt halkının bilgisi dışında çözmek mümkün değil. Halk neler olduğunu bilmeden bu süreç yürümez. Ama bakıyoruz masada başka konuşuyorlar, mikrofonların önünde bambaşka. AKP heyeti bize hazırlıklar yaptıklarını söylüyor. Erdoğan ve Arınç ise çıkıp ‘Hayır böyle bir şey yok’ diyor. Hangisine inanacağız? Görüşmelerin şeffaf olması ve kamuoyuna bilgi verilmesi gerekli. İkircikli tutumdan kaçınılmalı. Yoksa bu süreç tıkanacak.”

Sürecin psikolojisi zehirleniyor

“Başbakan bir taraftan ‘Biz süreçten vazgeçmedik’ diyor, diğer yandan HDP/ BDP’ye hakaretler yağdırıyor. Hep başkalarının seviyesini eleştiriyor ama kendi seviyesi yerlerde. Bu üslup sorunu doğal olarak süreci zorluyor. Başbakan’ın etrafında kimse de sesini çıkaramadığı için, sürecin psikolojik ortamı sürekli zehirleniyor. Bu süreci, kafası karışık bir başbakan yüzünden heba edemeyiz.”

Demirtaş ile görüşmemizde çokça tartışılan ve Erdoğan’ın çok sert ifadelerle karşı çıktığı ‘sürecin siyasi boyutu’ meselesine de açıklık getirdi:

“Sırrı Bey’in (Süreyya Önder) söylediği ‘siyasi boyut’, BDP heyetinin AKP’li bakanlarla heyet halinde yaptığı görüşmelerdir. Daha önce bizim arkadaşlarımız hükümetten tek isimle konuşuyordu. Şimdi bu, HDP ile AKP arasında heyetler arası görüşmeye dönüşmüş durumda. Yoksa bizim ‘İmralı’ya siyasi heyet gidecek’ gibi bir iddiamız yok.”

Görüşmelerde hükümetin vaatleri konusunda da Demirtaş, “Terörle Mücadele Kanunu’nun kalkması, ifade özgülüğünün önünün açılması gibi vaatler veriyorlar, hazırlık var diyorlar. Biz de hızla yerine getirilmesini bekliyoruz” dedi.

Başbakan’ın, Demirtaş’a tepkisinin arkasında, BDP liderinin “Dağa kaçırılan çocuklar meselesinin ‘istihbarat’ tarafından yönlendirildiği” iddiası yatıyor. Demirtaş tartışma yaratan o sözünü şöyle izah etti:

“Görüştüğümüz ailelerin söylediği şu: ‘Oraya gelip televizyonlara konuşanlar arasında çocuğu dağa olmayanlar var.’ Ben onları kastediyorum. Yoksa, çocuğu dağa giden aileler var. Üzüntüleri, talepleri var. Bunları karşılamak için de çaba gösteriyoruz. Ama kimsenin tanımadığı ailelere kamera tutulup bize hakaret ettiriliyor. Bu bir psikolojik harekât.”

Demirtaş’ın ‘psikolojik harekât’ tezine göre hükümet şunu amaçlıyor:

“Erdoğan ‘Psikolojik üstünlüğü elde etme’ ve ‘Milliyetçi seçmene hitap etme’ çabası içinde. Olayı çözmek değil tırmandırmak istiyor. Dertleri gerçekten o çocukları dağdan indirmek olsa, bunu çok farklı hallederlerdi. Nitekim iki buçuk yıl PKK’nin elinde tutulan kaymakam örneği var. Kamuoyundan gizli onlarca görüşme yapıldıktan sonra iade edildi. Sonuç almak istenseydi, bu çocuklar için de böyle yapılabilirdi ama hükümetin konuşmalarıyla eylemleri arasında büyük çelişki var.”