Tutuklu DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşmasında serbest bırakıldı.

Partisinin açıklama ve etkinliklerinde yapmış olduğu konuşmalar nedeniyle 6 aydır tutuklu olan DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, hakkında 15 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması için sürgün edildiği Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'nden Diyarbakır getirildi.

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma öncesi, adliye içinde ve çevresinde yoğun önlem alındı.

Yüksek ve avukatlarının hazır bulunduğu duruşmaya, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP milletvekilleri Nursel Aydoğan, Feleknas Uca, Meral Danış Beştaş, Ertuğrul Kürkçü, Ferhat Encu, Dilek Öcalan, İngiltere Parlamentosu Milletvekili Kate Osamar, İngiltere'nin en büyük sendikası olan Unit'in Başkanı Simon Dubbins, Siirt Belediye Eş Başkanı Tuncer Bakırhan gibi isimlerin yanı sıra DBP, HDP ve KJA yöneticileri de katıldı.

Mahkeme heyeti, OHAL kapsamında çıkarılan KHK'yi gerekçe göstererek duruşma salonunda hazır bulunan onlarca avukattan sadece 3'ünün savunma yapmasını ve diğerlerinin izleyici bölümüne geçmesini istedi.

Avukatların karara yaptığı itirazın kabul edilmemesi üzerine avukatlar Nuri Özmen, Mesut Beştaş ve Sevda Çelik Özbingöl, Yüksek'in savunmasını üstlendi.

Kimlik tespiti ve iddianamenin özetinin okunması ardından Yüksek savunmasını yaptı.

'DEMOKRATİK ÖZERKLİK TÜZÜĞÜMÜZDEDİR'

İddianamede kendisine yöneltilen bütün suçlamaları reddeden Yüksek, "Ben Anayasal çerçevede kurulan siyasi partinin eş genel başkanıyım. Her ne kadar demokrasi açısından sıkıntılı olsa da bu anayasa kapsamında kurulmuş, 103 belediyesi, kitle gücü olan bir siyasi partinin eş genel başkanıyım. Partinin tüzüğü ve politikası çerçevesinde bölgedeki gelişmeler hakkında çeşitli görüş ve düşüncelerimi beyan ettim. Suçlamaya konu olan demokratik özerklik, partimizin tüzüğünde ve programında yer almaktadır. Parti tüzükleri parti açısından anayasa niteliğindedir. Demokratik özerklik Türkiye'nin üniter bütünlüğü içinde idari ve siyasi bir önermedir. Bu nedenle partimize açılmış bir dava bulunmamaktadır. Parti tüzüğümüz ve programımız Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay tarafından denetleniyor" dedi.

'DÜŞÜNCE AÇIKLAMAK SUÇ DEĞİLDİR'

Parti faaliyetleri kapsamında yaptığı konuşmaların suç delili olarak gösterilmesi hakkında da savunmada bulunan Yüksek, şöyle devam etti: "Konuşmalarımda hükümete yönelik eleştiriler söz konusudur. Düşüncelerimi açıklamanın suç olmadığını düşünüyorum. Türkiye ciddi çatışmalı bir dönemden geçti bu süreçle ilgili olarak eleştiriler yaptım. Ama özellikle çabaladığımız konu sivillerin zarar görmemesi konusudur. Konuşmalarımda yaşam koridorlarının açılması, sivillerin tahliye edilmesi konularına değindim, insanların ölümüne dikkat çekmek istedim. Bu konudaki görüş ve önerilerimi açıkladım. Parti binasının hukuksuz bir şekilde aranmasına ilişkin yaptığımız eleştiriler suçlama olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de çok partili bir hayatın gerçekleşmesi ve siyasi düşüncelerin özgürce ifade etmesi için bu dava beraatla sonuçlanması gerekmektedir. Aksi halde çok partili sistem içinde düşünce özgürlüğü vardır diyemeyiz. Ev ve iş yeri aramalarına ilişkin de DBP Disiplin Kurulu'na yazılan bir evrakı suç delili olarak göstermek iddianamenin ciddiyetini gösteriyor. Beraatımı talep ediyorum. Suçlamaları reddediyorum."

Yüksek'in savunmasını bitirmesi ardından duruşma savcısı, Yüksek'e jammer cihazını neden yanında bulunduğu yönünde soru sordu.

Yüksek de "Yanımda öyle bir cihaz bulundurmadım. Buna dair bir bilgim de yok. Ancak bulundurulması da suç değil. Bu suç unsuru değil" yanıtı verdi.

SAVCI TUTUKLAMA İSTEDİ

Yüksek'in ardından davaya ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı, kuvvetli suç şüphesini gerekçe göstererek Yüksek'in tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.

Ardından söz alan Avukat Nuri Özmen, siyasi partilerin demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsuru olduğunu belirterek, bir siyasi parti başkanının cebir ve şiddet içermeyen düşüncelerini açıklamasının suç sayılamayacağını ifade etti.

Özmen, müvekkilinin, yaptığı açıklamaların parti, tüzük ve programı çerçevesinde yaptığını belirtti. Savcının iddianameyi şişirip kabartarak, müvekkilinin suç işlemiş algısı yaratmayı amaçladığını ifade eden Özmen, Yüksek'in yaptığı açıklamaların düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Avukat Sevda Çelik Özbingöl ise, savcının iddianameyi "kes-yapıştır" şeklinde hazırladığını belirterek, iddianamenin siyasi yönünün hukuki yönünde daha ağır olduğuna dikkat çekti.

'FETÖ İDDİANAMELERİNE BENZİYOR'

Avukat Mesut Beştaş da, iddianameyi hazırlayan savcının konuları dağıtarak iddianameyi hazırladığını ifade ederek, iddianamenin sadece sonuç kısmının savcıya ait olduğuna söyledi. Yüksek'in siyasi parti başkanı olduğu konusunda iddianamenin hiçbir yerinde geçmediğini aktaran Beştaş, "Bu iddianame FETÖ soruşturması kapsamında görevden alınan savcıların hazırladığı iddianamelerin aynısıdır" dedi.

'PARTİ BAŞKANI SUSTURULURSA KİM KONUŞACAK'

Yüksek'in katıldığı gösteri ve yürüyüşlerin suç sayılmasına tepki gösteren Beştaş, "Bir partini eş başkanını susturmaya çalışırsak bu ülkede kim konuşacak? Cumhurbaşkanını gece yarıları yaptığı halk toplantılara müdahale edilmiyorsa Yüksek'in yaptığı açıklamalara müdahale edilmemeli" dedi.

Yüksek'in açıklamalarda yaptığı "direniş" çağrısının suç olarak görülmesine de değinen Beştaş, "Askerin 15 Temmuz darbe girişimi ardından bu ülkenin en önemli övünç kaynağı halkın darbeye karşı sokağa çıkıp direnmesidir. Hükümet bunu Çin'e, Avrupa'ya her yere anlatıyor. Günümüzde en çok yükselen değer demokrasiyi koruyan direniştir. Cizre'yi bombalayanlar darbe girişiminde Meclis'i bombaladı. Hükümet Cizre bodrumlarındaki vahşeti engellemiş olsaydı Meclis'in bombalanması engellenebilinirdi" ifadelerini kullandı.

Savunmaların ardından kısa bir ara veren mahkemeye heyeti, Yüksek'in tahliyesine karar vererek duruşmayı 27 Aralık'a erteledi.

(Kaynak: DİHA)