15 Temmuz darbe girişiminin ardından, ‘FETÖ’nün medya yapılanmasına yönelik yapıldığı iddia edilen operasyon kapsamında tutuklanan gazeteciler Nazlı Ilıcak ile Ahmet-Mehmet Altan kardeşlerin de arasında olduğu 17 sanığın yargılanması devam ediyor.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada bugün akademisyen Mehmet Altan ifade verdi.

Savunma öncesinde mesleği sorulan Altan, “Üniversite hocasıydım, KHK ile atıldım. 1986 yılından 2006’ya kadar 20 yıl Sabah yazarıydım, sonra altı yıl Star başyazarıydım” dedi.

“Uyarı ve eleştiri yapan darbeci olur mu?” diye soran Altan, “‘Darbeyi önceden bildiğimiz’ iddiası bir niyet okuma, o niyetinde yanlış okuma çabası olarak karşımıza çıkıyor. Uyarı ve eleştiri yapan darbeci olur mu? Uyarı ile darbeye zemin mi hazırlanır? Darbenin önünü açan yasaları yapanlar mı darbeci, ben mi darbeciyim?” ifadelerini kullandı.

Ardından yargıç, iddianamenin ilgili kısmını okudu.

P24’ün aktardığına göre Altan’ın savunmasından satırbaşları şöyle:

Hukuk yerine algıyla başlatılan soruşturmada 283 gündür özgürlüğünden yoksun, düşünceleri yargılanan biri olarak karşınızdayım.

Devletin yaptırım gücü hukuktan koptuğunda orman yasaları devreye girer. Hukuk buharlaşır. 10 satırlık hukuk ve demokrasi hatırlatmasından dolayı kanıtsız, hukuksuz suçlamayı hâkim kabul etti.

Evrensel olma çabasında yazarlık gayreti, yerel olmayan akademisyenlik için önemli özellik, itiraz kültürüyle yıkanmaktır.

‘FETÖCÜ BİR DARBEDEN HABERDAR DEĞİLİM’

Dün ‘askerî vesayet’ andıçlamıştı, bugün aynısını siyasi vesayet yapıyor…

(Fransız düşünür Jean Jacques) Rousseau 254 yıl önce yazdıklarını bugün söylese kuşkusuz “Darbeyi biliyor, subliminal mesaj veriyor” iddiasıyla suçlanırdı. Benim de söylediğim anayasal düzen yürürlükteyken “Fiili durum var” diyenlere Rousseau’nun ikazlarını tekrarlamaktan ibaretti.

Tabii ki FETÖ’cü bir darbeden haberdar değildim.

DEMOKRASİNİN KATLEDİLİŞİNE ALKIŞ TUTMADIĞIM İÇİN BURADA OLDUĞUMUN BİLİNCİNDEYİM’

Demokrasinin katledilişine alkış tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim. Gözaltına alınmamdan bugüne kadarki yaşadıklarım düpedüz hürriyeti tahdit eylemidir, TCK 77’de tanımlanan suçun mağduruyum.

Bugün görüyorum ki hoşlanılmayan demokratlar, eleştiri yapan özgürlükçüler suç işlememelerine rağmen zorla susturuluyor.

Allah’ın lütfu olduğu söylenen bu dönem hoşa gitmeyen seslerin cezalandırılmasına yöneldi. Ben cezalandırılmak istenenlerdenim.

‘SİZE ÜÇ KİTABIMLA GELMEK İSTERDİM AMA SİLİVRİ’DEN ÇIKARKEN EL KOYDULAR’

Size bugün üç kitabımla gelmek isterdim ama Silivri’den çıkarken el koydular.

Sorguda, o tv programını sadece 14 Temmuz Perşembe günü değil her perşembe yaptığımızı söyledim. Sanki darbeden bir gün önce özellikle çıkmışız gibi algı operasyonu ayıp.

Darbe çağrışımlı ‘subliminal’ mesaj vermek diye bir suç yok ama bu suçlamayla bizi aldılar gözaltına, hâkimlik de bunu onadı.

Oturduğumuz yeri 1915’te aldık. 100 yıldır aynı yerde oturuyoruz. Oradan kimse kaçmadı. Sadece Kurtuluş Savaşı’na silah kaçırıldı.

Babam ve ağabeyim 600 kez yargılandı. Babam hukuktan başka şey konuşmazdı. Hukukçu bir babanın oğlu olarak böyle dava görmedim.

Örgüt üyesi olmakla tutuklandım. İddianamede sosyal yaşantım nedeniyle İslamcı örgüt üyesi olamayacağım noktasına gelindi. Sosyal yaşantım nedeniyle üye olamayacağım İslamcı terör örgütü, teokratik din devleti kursun diye yardım edeceğim öyle mi?

30 yılı aşkın akademisyen, 49 yıllık imza ve 40’ı aşkın kitabın yazarıyım. Medyada yazmazken nasıl darbenin medya ayağı oldum?

Yakın zamanda Darbeler Komisyonu’na çağrıldım. Resmî kabulle, teşekkürle. Ne oldu da birdenbire darbeci oldum?

Şiddet içermeyen ifade özgürlüğü bir suça konu edilebilir mi? Bu kadar bilinen bir adam gizli örgütle işbirliği yapar mı?

‘DARBEYİ ÖNCEDEN BİLENLERİ DEĞİL BİLMEYENLERİ ALDILAR’

Darbeyi önceden bilen o kadar insan var ki. Onları değil, bilmeyenleri aldılar. Üstelik darbeyi önceden bilme diye suç da yok.

Suç olmayan bir şeye karşı suçsuzum diye kendimi anlatmak zorunluluğunu hissediyorum. Bu da çok tuhaf bir durum.

İddianamenin bana yönelik çıkış noktası darbeyi önceden bildiğim. ‘Subliminal’ büyük gürültü çıkarınca uçtu gitti buharlaştı. Niye her hafta yapılan programı o güne özelmiş gibi sunuyorlar? Program her hafta olduğu gibi perşembe ve her haftaki saatinde yapılmıştır. Farklı gösterip kasıtlı çarpıtmanın anlamı nedir? Biz Türkiye’nin en krema beyin sahiplerini o programa çağırdık. Demokrasi, hukuk için biraz bir katkımız olur mu diye?

‘DARBENİN ÖNÜNÜ AÇAN YASALARI YAPANLAR MI DARBECİ, BEN Mİ DARBECİYİM?’

‘Darbeyi önceden bildiğimiz’ iddiası bir niyet okuma, o niyetinde yanlış okuma çabası olarak karşımıza çıkıyor. Uyarı ve eleştiri yapan darbeci olur mu? Uyarı ile darbeye zemin mi hazırlanır? Darbenin önünü açan yasaları yapanlar mı darbeci, ben mi darbeciyim?