Cumhuriyet Gazetesi yazar, yönetici ve çalışanlarından oluşan 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı davada gözler ilk duruşmaya çevrildi. 

"FETÖ, DHKP-C ve PKK propagandası yaptığı" iddiasıyla tutuklanan Cumhuriyet gazetesi yazar, yönetici ve avukatları 24 Temmuz pazartesi günü ilk kez hakim karşısına çıkacak.

Tutuklu yazarların eşleri DW Türkçe’ye, Cumhuriyet Gazetesi'ne operasyon yapıldığı ekim ayından bu yana yaşanan süreci ve davadan beklentilerini anlattı.

“TABLONUN KENDİSİ BAŞLI BAŞINA BİR KARİKATÜR"

Cumhuriyet yazarlarına yöneltilen suçlamaların vicdan sahibi herkesi yaraladığını belirten Çizer Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart, hayatı boyunca şiddete, darbelere, teröre karşı kalemini oynatmış bir insanın darbecilerle aynı suçlamalara maruz kalmasının ülkesi adına büyük bir utanç olduğunu vurguladı. "Bu suçlama üzüntümü daha da artırıyor" diyen Kart, "Bu tablonun kendisi başlı başına bir karikatür. Bu kadarını Musa Kart bile çizemezdi" dedi.

Kart, basın ve ifade özgürlüğü açısından ülkenin geldiği yeri şu sözlerle özetledi:

"Musa, 11 sene önce Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin basın özgürlüğü ödülünü almıştı. Öyle bir noktaya geldik ki, Cemiyet, bu sene ödülü vermiyor. Dilerim, bu duruşma, Türkiye’nin Avrupa’da basın özgürlüğü sıralamasında, sonunculuktan kurtulmasının ilk işareti olur. Tek beklentim bu davanın, adalet duygusunun yeniden var olmasını sağlamak için çok iyi bir sebep olması."

“İKİNCİ BİR SÜRECE TAHAMMÜLÜZ YOK" 

Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden, IPI (Uluslararası Basın Örgütü) yönetim kurulu üyesi olan Kadri Gürsel’in eşi Nazire Gürsel ise tutukluluk sürecinin bu kadar uzun ve yıpratıcı olacağını tahmin etmediklerini belirtiyor. Gürsel, "Eşlerimizin 1 saat içinde apar topar delilsiz ve mesnetsiz suçlamalarla evlerinden alınmış olmalarına rağmen, sürecin bu kadar uzayacağını asla beklemiyorduk. Nedenine gelince biz Türk adaletine, yargısına güvenen, insanlar olarak yetiştirildik" dedi.

Tüm olumsuzluklara rağmen, eninde sonunda adaletin işleyeceğine güvendiklerini çünkü bu bilgilerle yetiştirildiklerini anlatan Gürsel, "Ancak 3 ay sonra bile bir iddianame yazılmaması, tutukluluklarının 6'ıncı ayında çıkan iddianamede elle tutulur, somut hiçbir kanıt olmaması ve iktidarın son derece mesnetsiz açıklamaları yargıya güvenimizi sıfırladı. Bu uzun hukuksuzluk sürecinde ne Anayasa Mahkemesi, ne yargıçlar derdimize derman oldu."

Bir gazetenin bütün beyin takımının hapse atılmasının ve 9 ay sonra ilk kez hâkim karşısına çıkarılacak olmasının dünyada örneğinin olmadığını vurgulayan Gürsel, "Maddi, manevi işkenceye dönüşen bu sürecin, 24 Temmuz’da başlayacak ve 4 gün sürecek mahkemeyle son bulmasını istiyoruz. Artık kesin olarak serbest bırakılmalarını bekliyoruz. Bu olmazsa, ikinci bir sürece tahammülümüz kalmamıştır. Ne toplumsal, ne siyasal ne maddi ne manevi yeni bir sürece tahammül kalmamıştır. Toplumun Suçlamalar delilsiz”

Cumhuriyet’in en eski yazarlarından Güray Öz’ün eşi Çağlayan Öz ise davayla ilgili beklentilerini sorduğumuzda, ‘normal koşullarda bir yargılama olacağı umudunu koruyarak, pazartesi günkü duruşmadan beraat beklediğini’ aktardı. Suçlamaların hepsinin delilsiz olduğunu belirten Öz, suçlamalara ilişkin örnekler de verdi:

"Güray’ın iki bylockçu ile görüştüğü iddia ediliyor. Bunlardan biri pideci çocuk, diğeri de telefonun eski sahibine ait. Güray devralmadan 2 sene önce yapılan bir konuşma. Avukatlarımız bu suçlamaları çürüteceği için davanın beraatla sonuçlanmasını bekliyorum. Diğer suçlamada tüm tutuklu Cumhuriyetçilere yapılan ‘gazetenin yayın çizgisini değiştirme’ suçlaması ki, böyle bir suç Ceza Kanunu’nda yok."

Kendi açısından 9 aylık süreci de anlatan Öz, başlangıçta büyük bir yanlışlık yapıldığını düşündüğünü ve umutla beklediğini aktararak, "Düzeltileceği umuduyla bekledim, çok haksız ve yanlış bir tutuklama bu. Güray hayat görüşü ve ideolojik olarak FETÖ terör örgütüyle ilişkisi olabilecek, en son insandır. Böyle bir suçlamaya kimse inanmaz ve yakıştıramaz" dedi.

“BEKLENTİM YOK AMA UMUDUM VAR"

Bundan 6 yıl önce Gülen yapılanması ile ilgili yazdığı 'Dokunan Yanar' kitabı nedeniyle 1 yıl hapis yatan gazeteci Ahmet Şık’ı yargılayan hakim şu anda aynı yapılanmanın üyeliğinden tutuklu bulunuyor. Şimdi ise yazdığı haberler nedeniyle Gülen yapılanmasına yardım suçlamasıyla tutuklanan Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık, "Burası bir hukuk devleti değil, bu çok net. Ahmet’in bu konudaki tespiti şöyleydi: ‘Bizim çıkmazımız şu, bir mafya ile hukukla mücadele ediyorum ama o hukuk çoktan mafyanın aparatı olmayı kabul etmiş.’ Ben de bu tespite aynen katılıyorum" dedi.

“GÜÇLÜYÜZ ÇÜNKÜ HAKLIYIZ" 

Hak savunucularının, halkın oyuyla seçilmiş milletvekillerinin hiçbir hukuki gerekçe olmadan, asılsız suçlamalarla siyasi esir olarak cezaevine atıldıklarını hatırlatan Şık, "Bu nedenle, 24 Temmuz’daki yargılamadan herhangi bir beklentim yok ama umudum var. Bu umut da, Türkiye’de hala demokrasi, özgürlük ve hukuk için mücadele eden insanlardan ve bedel ödemeyi göze alarak özgürlük, adalet mücadelesi veren Ahmet'in gazeteci arkadaşlarından kaynaklanıyor" dedi. Yonca Şık, "Haklı olduğumuz için güçlüyüz" diye konuştu.