Cumartesi Anneleri’nin 673’üncü haftasında kardeşi Rıdvan Karakoç için adalet talep eden Hasan Karakoç, “100 yıl, bin yıl da geçse bu davadan vazgeçmeyeceğiz. Torunların, annelerin elleri yakanızda olacaktır”  dedi. 

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 673’üncü kez Galatasaray Meydan’ında bir araya geldi.

Bu hafta 20 Şubat 1995’te İstanbul’da gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Rıdvan Karakoç için hakikat ve adalet talebinde bulunuldu. Eylemde ayrıca 7 Aralık 2016’da yaşamını yitiren anne Asiye Karakoç’un adalet mücadelesini bıraktığı yerden sürdürücüleri olduğu da belirtildi. 

21 Mart 1995’te gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesine ulaşılan Hasan Ocak’ın ağabeyi Hüseyin Ocak ilk olarak konuştu. Rıdvan Karakoç’un 23 yıllık süreçte hayatlarında önemli bir yer edindiğini söyleyen Ocak, “Beykoz Cumhuriyet Savcılığında Hasan’ın dosyasına bakarken, bir tanesini Kenan Bilgin’e benzetmiştim. Savcıya götürdüm Kenan Bilgin olduğunu söyledim. Hasan’ın defin işleri bittikten bir hafta sonra Kenan Bilgin olarak teşhis ettiğim kişinin parmak izlerinin Rıdvan’a ait olduğu ailesine bildirilmiş” diye ifade etti.

23 yıldır adalet arayışlarının devam ettiğini kaydeden Ocak, Asiye Annenin mücadelesinin sürdürücüleri olacaklarını kaydetti. 
 
‘DEĞİL 100 YIL BİN YIL DA GEÇSE...”
 
Daha sonra söz alan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç ise 23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda olduklarını ve birçok annenin yaşamını yitirişine şahit olduklarını kaydetti. Ülkeyi yönetenlerin sağır ve dilsizi oynadıklarını belirten Karakoç, “Dosya 23 yıldır adliyenin tozlu raflarında bekletiliyor ve hiç bir yol kat edilmemiş durumda. Dönem dönem savcılara soruyoruz. Ancak her gittiğimiz de savcıların değiştiğini görüyoruz. Hukuk devletiyseniz hukuku bu dosyalara da uygulamanız gerekiyor” dedi. Türkiye’de binlerce faili meçhul cinayetin olduğunu hatırlatan Karakoç, “Faili bellidir, fail devlettir” dedi.

Karakoç, “100 yıl, bin yıl da geçse bu davadan geçmeyeceğiz. Torunların annelerin elleri yakanızda olacaktır” sözleri ile konuşmasını sonlandırdı. 
 
‘FAİLLER HALA CEZASIZLIKLA KORUNUYOR’
 
Bu haftaki basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Gönül Sonbahar yaptı. Gözaltında kaybedilenlere ulaşmak istediklerini dile getiren Sonbahar, “İnsanlığa karşı işlenmiş bu ağır suçun faillerinin ve tüm sorumlularının yargılanarak cezalandırılmalarını istiyoruz” dedi. Günümüzde en temel hakları olan düşünce ve ifade özgürlüğünü kullananların, iktidarın politikalarını eleştirenlerin Türk ceza sistemindeki en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldığını aktaran Sonbahar, kayıpların faillerinin ise cezasızlıkla korunmaya devam ettiğini belirtti. Sonbahar, hukukun, adaletin ve demokrasinin olmadığı yerde hiç kimsenin yaşamı güvence altında olmadığını söyledi.

Rıdvan Karakoç’un gözaltında kaybedilişinin 23’üncü yılından iki yıl önce yaşamını yitiren Asiye Karakoç’un bıraktığı yerden “Rıdvan için, bütün kayıplarımız için adalet istiyoruz!” diyerek buluştuklarını dile getiren Sonbahar, “İstanbul’da yaşayan 34 yaşındaki Rıdvan Karakoç, 90’lı yıllarda Kürt siyasi partileri ile sanat ve kültür kurumlarında çalışmalar yürütüyordu. 1994 yılında gözaltındaki bir kişinin verdiği ifade doğrultusunda hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Bu kararın ardından Rıdvan Karakoç’u arayan polis, ailesinin evini abluka altına aldı. Sık sık evi basan polisler aile bireylerini darp ediyor, ‘Rıdvan gelip teslim olmazsa biz bulur öldürürüz’ diye tehdit ediyordu” dedi. 
 
‘110 GÜN SONRA CANSIZ BEDENİ BULUNDU’
 
Rıdvan Karakoç’un evine gitmediğini, avukat Eren Keskin ve ailesiyle iletişimde olduğunu belirten Sonbahar, bu haberleşmenin 15 Şubat 1995 tarihinden sonra kesildiğini söyledi.

Eve yapılan baskınların bu tarihten sonra son bulduğunu aktaran Sonbahar, Karakoç’tan da bir daha haber alınmadığını belirtti. Karakoç ailesinin çocukları için başvuru yapmadık yer bırakmadığını sözlerine ekleyen Sonbahar, “110 günlük ısrarlı bir aramanın sonunda, 3 Haziran 1995 tarihinde Rıdvan'ın cansız bedenine Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı. Böylece Rıdvan Karakoç'un işkence ile öldürülmüş bedeninin 2 Mart 1995 tarihinde Beykoz’da ormanlık alana atıldığı, ölü muayenesi sonrasında fotoğraflarının çekildiği, parmak izlerinin alındığı, 26 Mart 1995 tarihinde de Adli Tıp'a teslim edildiği gerçeği açığa çıktı. Savcılık dahil, tüm resmi kurumlardan geçen Rıdvan'ın cansız bedeni emniyette parmak izi olmasına rağmen ‘kimliği meçhul kişi’ olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedilmişti” dedi. 
 
‘ADALET İSTEMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
 
Suça ilişkin yeterli şüphe oluşmasına ve maddi hakikati açığa çıkartacak, faillerin yargılanmasını sağlayacak etkili bir soruşturmanın yürütülmediğini dile getiren Sonbahar, Karakoç Ailesi’nin hakikat ve adalete ulaşma girişimlerinin sonuçsuz bırakıldığını söyledi. 23 yıldır Beykoz Savcılığı’nın 1995/805 esas sayılı soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında hiçbir işlem yapılmadığını vurgulayan Sonbahar, “Rıdvan Karakoç için, gözaltında kaybedilenler için adalet istemeye devam edeceğiz” dedi.