Sendika.Org muhabiri Murat Bay’ın, 8 gün süren ablukanın ardından Cizre’de, Cudi Mahallesi’nde, saldırıların gerekçesi haline getirilen hendeklerin bulunduğu bir barikatta Kürt gençleriyle konuştu. Cizre’ye dışarıdan gelmediklerini belirten ve yaşları 20 ila 25 arasında değişen gençler, yaşananları “Saray’ın savaşı” olarak nitelendiriyor ve buna karşı mahallelerini savunduklarını ifade ediyorlar.

"Cizre'de direnen gençlerle söyleşi: 'Kamu biziz ve kimse bizim güvenliğimizi bu şekilde sağlamasın'" başlıklı söyleşi dizisinde, Cizre'de, Cudi Mahallesi'nde, saldırıların gerekçesi haline getirilen hendeklerin bulunduğu barikattaki Kürt gençleriyle konuşa Murat Bay'ın söyleşi dizisinin ikincisi yayınlandı.

Daha önce "Masiro noktası" olarak adlandırılan bölgede Munzur isimli bir Kürt genci ile röportaj yapan Murat Bay, bu ikinci ve son bölümünde ise Cudi Mahallesi’nde adına "Dilan" denilen noktada nöbet tutan Heval isimli bir Kürt genci ile röportaj yaptı.

Cizre'de yaşayan 20'li yaşlardaki Heval, Sendika.Org muhabirine, "Valiyi, kaymakamı bir gün bu sokaklarda görmedik. Seçilmişleri içeriye atıyorlar, atanmışlar bu sokaklara inmeden bizleri nasıl yönetecek. O zaman kamu biziz ve kimse bizim güvenliğimizi bu şekilde sağlamasın. Biz kendi güvenliğimizi sağlarız," dedi. "Dilan noktası"nda mahallesini savunduğunu belirten Heval, "Burada ötelemeyi değil iç içe yaşamayı öğrendik ve mevzilerde yan yanayız. Kadın özgürlüğün en büyük hamlesidir," dedi.

İşte Cizre'deki barikatların ardındaki Kürt genci Heval'in Sendika.Org muhabiri Murat Bay'ın sorularına verdiği yanıtlar:

Heval, burada tam olarak neler yaşandı?

Devlet uzun zamandır burada savaş hazırlığı yapıyordu. Bizde kendi savunmamızı yaptık. Sürekli mahallelere baskınlar düzenleyen özel harekat polisleri, ev sahiplerini kendilerine siper yapıyorlardı.

İmralı’dan ilk mektup geldiğinde hendekler kapanacak diye, birkaçını kapattık. Ancak daha yarım saat geçmeden baskın oldu ve Ümit Kurt burada şehit düştü.

Biz hiçbir zaman savaşın tarafı olmadık ama çarşıda yakaladıkları insanları dövüyorlardı. Sonra da başka çaremiz kalmadı ve halk savunması gelişti.

Sokak çatışmaları sırasında ise davranışları DAİŞ gibiydi. Şu köşe başında yaşlı bir adamı kafasından vurdular, Bünyamin İrci’yi işkencede öldürdüler. Hayvanlarımızı bile öldürdüler… Nur Mahallesi’ni Cizre’nin zayıf halkası zannettiler ama orayı da alamadılar. Caddenin karşısına geliyorlar arada perdeler var birbirimizi görmüyoruz onlarda rastgele ateş ediyordu. Bütün sivillerin evleri delik deşik oldu. Bu savaş ahlakına sığmaz. Burada ölen özel harekatçıların üzerinden kimlik çıkmıyordu. Dünkü (13 Eylül) en son sokağa çıkma yasağını medya buraya yığdıkları tankları görmesin diye ilan ettiler. Bütün araçları o gün çektiler.

Kim var bu hendeklerin ardında?

Burası Dilan kadın noktasıdır, burada komuta kadınlardadır. Şu an yanımızda 8 çocuk babası gündüz işine gece nöbete gidiyor. Bu hendekleri kaldırırsak namusumuz bile kalmaz. Bütün dünya biliyor Cizre düşmeyecek bak şurada 6 çocuk annesi çocukları evde rahat uyusun diye nöbet tutuyor.

Barış için umudun var mı?

Bizler barış için her zaman hazırız ama sonucu ne olursa olsun her türlü halkımızı savunuruz. Ben burada tek başımayım ama biliyorum ki arkamda bir halk var.

Kadınlarla aynı mevzide olmak bir erkek olarak senin için neyi değiştirdi?

Burada ötelemeyi değil iç içe yaşamayı öğrendik ve mevzilerde yan yanayız. Kadın, özgürlüğün en büyük hamlesidir. Kadın ilk olarak ailesi ile mücadele ediyor. Aile de zaten devletin en küçük çekirdeğidir.

–Araya giren genç bir kadın– Burada amacımız erkek egemen zihniyeti mevzilerde de yıkmaktır. Kadın dünyanın her yerinde kadındır ve kadına karşı zulme sessiz kalmamalıdır. Devlet erkektir ve bu devletin politikalarına tepki göstermelidir.

Geleceğe dair beklentin nedir?

Özgür bir ülke. Türk devleti özgürlük talep eden herkese savaşı dayatıyor. Devlet şu an barış istemiyor. Bu durum bu şekilde devam ederse sonuna kadar savaşacağız ve özgürlüğü de barışı da getireceğiz. Burada bu milletin bu coğrafyadaki bütün halklarla sevgi bağı vardır. Bu savaş saraya karşıdır, biz başkanlığa karşı demokratik özyönetimi öneriyoruz. Bırakın Kürdistan’ı, Ege çiftçisi kendi zeytinini kendisi üretsin kendi pazarını belirlesin. Halklar kendisi üretsin kendisi yönetsin…

Polis kamu düzenini sağlamaya çalışıyor ama kamu biziz ve biz de onları bu şekilde istemiyoruz. Bize Ermeniler, Ermeni piçleri diye küfrettiklerini sandılar, Ermeniysek Ermeniyiz burada iki defa ırkçılık yapıyorlar. Biz diyoruz Ermeniler de Rumlar da hiçbir halk ötekileştirilmesin. Yani Kürdistan ismine de çok takılmayın bu sadece bir isimdir sonuçta. Burada devlet güçleriyle ya kardeşçe yaşayacağız ya da çekip gidecekler.

Seçimlerden önce günlük yaşam nasıldı burada?

Seçimlerden önce polislerle iç içe yaşıyorduk, siz burada. Hiç Türk olduğu için linç edilen gördünüz mü? İstanbul’daki çocuk sırf annesiyle telefonda Kürtçe konuştuğu için sokak ortasında bıçaklanarak öldürüldü. Bizim Türk halkıyla bir problemimiz yok ama bölücülüğü onlar yapıyorlar.

Açık söylüyorum bizim Türk bayrağıyla da ilgili bir sorunumuz yok. Birileri gelip bize ‘kesk u sor u zer’i (Sarı, kırmızı, yeşil-Kürdistan bayrağının renkleri) dayatsa ona da tepkimizi koyarız. Bu bayrak Türkleştirilirse bunu kabul etmeyiz bakın Çanakkale’de bizim de dedelerimiz yatıyor.

Peki Heval, bu olanları devlet yetkilileri görmüyor mu?

Valiyi, kaymakamı bir gün bu sokaklarda görmedik. Seçilmişleri içeriye atıyorlar, atanmışlar bu sokaklara inmeden bizleri nasıl yönetecek. O zaman kamu biziz ve kimse bizim güvenliğimizi bu şekilde sağlamasın. Biz kendi güvenliğimizi sağlarız. O vali çıkıp gelsin,  buraya bu halkın arasına gelsin. Devlet dediğin yerde iktidar olur biz devleti istemiyoruz. Halklar kendi kendini yönetsin.

AKP’li yetkililer Kürdistan’da sandık güvenliği olmadığını söylüyor. Peki bu doğru mu?

Benim oy kullandığım sandıktan 40 tane AKP oyu çıktı, sayıldı ve gitti insanların tercihidir saygı duyarız. HDP burada %92 oy aldı ama seçilmişler görevden alındı.

Peki senin gelecekten beklentilerin nedir?

Türk devleti uyguladığı rejim sadece Kürdistan’da değil Türkiye’nin her yerinde baskıcı. Bırakın insanlar istedikleri gibi yaşasınlar. Halka Ortadoğu’daki baskıcı başkanlık sistemi dayatılıyor oysa İsviçre’de kantonal sistem uygulanıyor al sana doğrudan demokrasi.

Son sözün nedir?

Türk polisi maaş alıyor onlara söylüyoruz para için insan öldürmeyin. Biz burada paralı askerler değiliz kendi halkımızı savunuyoruz. Kardeş kardeşi öldürmez. Gelsinler DAİŞ’e karşı da, emperyalizme karşı da aynı mevzilerde birlikte savaşalım.

Benim kardeşim askerliğini bitirdi. Orada artık nasıl hakarete uğradıysa geldikten bir hafta sonra PKK’ye katıldı. Yani ben diyorum bu insanlar PKK’ye neden katılıyor bunun sebepleri sorgulansın. O zaman her şey anlaşılacaktır.