Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş bugünkü yazısında merak edilen gelişmeleri ele aldı:

 

Salı günkü Meclis açılışında cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşanacak. BDP’nin Meclis’i boykot kararından sonra CHP yönetimi de tutuklu vekiller konusunda bir gelişme olmazsa yemin etmeme kararında…

Gergin bir seçim atmosferinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi yarın 24’inci yasama yılına cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir protesto eylemi ile giriyor olacak.

CHP yönetimi dün ve bugün, mahkeme kararıyla Meclis’e gelmeleri engellenen tutuklu vekiller Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın durumunu masaya yatırarak TBMM açılış günü ve sonrasında nasıl bir tavır takınacağını tartışıyor.

Ancak CHP, Balbay ve Haberal’i almadan Meclis’e gitmemeye kararlı. Dün akşam saatleri itibariyle parti üst yönetimi ve genel merkezde ağırlık kazanan eğilim, Haberal ve Balbay’ın serbest bırakılması yolunda somut bir adım atılmaması durumunda Meclis’teki yemin törenine katılmamaktı.

Haberal ve Balbay’ın tutukluluk durumlarıyla ilgili yeni bir formül ya da yargı kararı çıkmaması durumunda, CHP’li vekiller Salı günü Meclis’te bulunacak ancak 24’üncü yasama yılı başlangıcında yemin etmeyecek.

Dün Milliyet’in görüştüğü üst düzey CHP’li yetkililer, partinin “Bu iki vekili arkada bırakıp yola devam etme” niyetinde olmadığının altını çizdi. Genel Merkez’den isimler, Balbay ve Haberal’ın tutukluluğunu “namus meselesi” olarak tanımlarken, BDP Hatip Dicle ve KCK davasından yargılanan vekillere sahip çıkarken CHP’nin de pasif direniş gösterme niyetinde olmadığını söylediler.

Dün görüştüğüm CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da “Önce üst mahkemenin kararını bekleyeceğiz. Bugün yarın sorun çözülürse lafımız yok. Ama bu anormal yapı devam ederse sessiz kalamayız” sözleriyle anamuhalefet partisinin Meclis açılış töreninde “sert” bir muhalefet sergilemeye hazır olduğunun ipuçlarını verdi.

Partinin nihai kararı, bugünkü MYK toplantısında netleşecek. Ancak Milliyet’in görüştüğü üst düzey CHP’li yetkililer, dün gece itibariyle ağırlıklı eğilimin Salı günü saat 15:00’deki yemin töreninde yemin etmemek olduğunu doğruladı.

Salı öğleden sonra 15:00’a kadar Balbay ve Haberal’la ilgili yargı ya da hükümetten somut bir öneri gelmemesi durumunda CHP’de sadece en yaşlı üye olarak Oktay Ekşi milletvekili yeminini edecek ve prosedür gereği geçici Meclis Başkanı olacak. Ekşi’nin başkalık kürsüsüne oturmasından sonra Meclis’te en genç iki vekilinin katılımıyla geçici başkanlık divanı oluşturulacak ve yemin töreni başlayacak.

Ancak CHP’lilerin de BDP’liler gibi yemin etmemesi bekleniyor.

MECLİS’İ KİLİTLER

Aslında CHP’nin bu protestosu, “sembolik”. Meclis tüzüğü gereği o gün yemin etmeyen vekiller daha ileri bir tarih ya da sonbaharda Meclis çalışmaları başladığı zaman yemin edebilir.

Ancak CHP’nin tutumunun, sembollerin ötesinde ciddi siyasi sonuçları var.

TBMM’nin cumhuriyet tarihinde ilk kez yeni döneme iki kritik partinin protesto eylemiyle giriyor olması, Meclis açısından görülmemeiş bir sıkıntı. Bu tablo Meclis’in meşruiyetine gölge düşürmese de, “tutuklu vekiller” sorunu çözülmeden TBMM çalışmalarının “normalleşmeyeceği” anlamına geliyor.

BDP’nin boykotu ve ardından CHP’nin yemin protestosu, “tutuklu vekiller” krizi çözülene kadar Meclis’in “kilitlemesi” anlamına geliyor.

KILIÇDAROĞLU: SESSİZ KALMAYIZ

Dün “tutuklu vekiller” kriziyle ilgili CHP’nin önündeki seçeneklerin ne olduğunu sormak için CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aradım.

Kılıçdaroğlu, seçimlere kadar çok koşturdu, yoruldu, hemen ardından Deniz Baykal-Önder Sav ekibinin salvolarını bertaraf etti ve şimdi de “tutuklu vekiller” kriziyle karşı karşıya. Öncelikle “Arada hiç dinlenebildiniz mi?” diye sordum Hayır, henüz tatile gidememiş.

Dün Ayaş’ta bir festivalde gazetecilere “550 milletvekilinin orada olması gerekiyor... İlk sınavımızı Salı günü parlamentoda vereceğiz. Demokrasi ve özgürlük sınavımızı verirken, demokrasinin ve özgürlüğün y anında yüreklice duran herkesi parlamentoda, ortak düşü nceye, ortak eyleme çağırıyoruz” demişti. Bu sözler, partisinin Haberal ve Balbay’sız devam etmeme niyetinde olduğunun ipuçlarını veriyor.

CHP’nin ne yapacağını sordum. Cevabı satır aralarında gizliydi: “Sabırla hükümetin bu sorunu çözmesini bekliyoruz. Bu demokrasi tarihimizin en ciddi krizlerinden biri. Seçimler gelenlerin parlamentoda yemin etmelerine izin verilmiyor. Hükümet hep halk iradesi diyor. Ancak halk geliyor, o iradeyi tecelli ettiriyor ve iki yargıç hayır çıkmazlar diyor. Hangi gerekçeyle engelleniyor? Halkın iradesi mi siyasallaştırılmış yargı iradesini mi kabul edeceğiz?”

CHP liderine “ortak eylem” sözünden ne kast ettiğini sordum. “Halkla birlikte ortak bir tavır koyacağız. Bu tavır demokrasi gereğidir. Tabii ki önce mahkeme kararını bekleyeceğiz. Bugün yarın çıkarsa sorun çözülürse lafımız yok. Ama b u durumu görmezden gelirsek, bugüne kadarki demokrasi mücadelemizi reddetmiş oluruz. Bu anormal yapı devam ederse sessiz kalamayız.” dedi.

Kılıçdaroğlu, BDP ve MHP’yle ortak hareket etmediklerini söylese de şöyle devam etti: “Biz olaya sadece CHP’li milletvekilleri olarak bakmıyor. Bu bir demokrasi olayı. Bu anlayışımız belli. Diğer partiler tarafından nasıl algılanır bilmiyorum ama demokrasi istiyorsak bu vekillerin Meclis’e girmesi gerekiyor. Gelip yemin etmelerini engelleyecek bir hüküm yok.”

CHP lideri tutuklu vekillerin durumunu basit bir yargı kararı olarak görmüyor çünkü yargının siyasallaştığı, Ergenekon davasının siyasi irade tarafından etkilendiği görüşünde: “Bu siyasi bir dava. Kararlar önce siyasi otorite tarafından alınıyor sonra mahkeme gelemezler diyor.”

OSMAN KAVALA: ÖLÜM RİSKİ YARATAN BİR MÜDAHALE

Dün Hatip Dicle ve tutuklu vekillere destek için İstanbul’da yapılan mitingde BDP’li vekillerle birlikte polisten biber gazı yiyenlerden biri de, Osman Kavala’ydı. Bir zamanlar “kızıl milyarder” diye de anılan Kavala, Papermoon’da puro tüttürmektense yıllardır Türkiye’deki demokrasi mücadelesinde ön saflarda yer almayı seçen sıradışı işadamlarından.

Yine de bir sivil toplum gönüllüsü olarak dünkü eyleme giderken “biber gazı” müdahalesi beklemiyormuş. Yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Açıkçası ortada bir taşkınlık ya da şiddet de yoktu. Polis birden gaza başladı. Yaşlılar, kadınlar ve çocukların olduğu bir yerde son derece ölçüsüz ve solunum hastaları için ölüm riski yaratan bir müdahale.”

Peki nasıl bir his biber gazı? “Ciğerleri mahvediyor ve garip bir biçimde vücudumda da yanma var. Birkaç yıl önce 1 Mayıs’ta da DİSK’in bahçesinde biber gazına maruz kalmıştım ama bu seferki çok daha güçlü.”

Kavala ve yanındakiler bir dükkana sığınarak gazdan kurtulmuş, ancak siyasetteki “tutuklu vekiller” krizi hala devam ediyor. Osman Kavala, “Başbakan’ın bir an önce bu krizin aşılması için gerekli yasal ve anayasal değişikliklerin yapılacağını taahhüt etmesi gerekiyor” diyor.