Alevi Açılımı'nı devam ettirmek isteyen hükümet, Alevilerle yapılan istişarelerden sonra yol haritası hazırladı. 

İlk adımda, cemevlerine ve Alevi inancının liderleri olan dedelere statü ve kamu yardımı yapılması hedeflendi. Ancak bu gibi yerlerin ve unvanların kullanımını yasaklayan Tekke ve Zaviyeler Kanunu' engeli ortaya çıktı. Açılımın önündeki engelleri kaldırmak için yeni bir hamle yapmaya karar verildi. Cumhuriyetin inkılapları arasında olan 88 yıllık Tekke ve Zaviyeler Kanunu'nun değiştirilmesi planlanıyor.

Mehmet Ali Berber'in Sabah gazetesinde yer alan haberine göre, yasal değişiklik ile "Alevi dedelerine yasal statü ve maaş, cemevlerine de kamu yardımı ile yasal statü kazandırılması" düşünülüyor. 1925'te yürürlüğe giren tek maddelik kanun, cami dışında tüm tekke, dergah, zaviyeyi kapatırken, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik gibi tüm unvanların kullanımını yasaklamıştı. Değişiklik ile bu yasak ortadan kalkmış olacak. Yasanın, Atatürk İnkılabı olmasından ve sembolik anlam taşımasından dolayı önce toplumsal olarak tartışılması planlanıyor. Destek için muhalefetin kapısını çalınacak ve Ekim ayında yüksek bir mutabakat ile yasalaşması için çalışılacak.

Türkiye'nin, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki tehditleri çoktan aştığını düşünen hükümet, yasa değişikliği ile mağduriyetleri kalkacak grupların da görüşlerinin alınmasını ve buna göre üzerinde mutabakat sağlanan farklı değişiklikleri de gündeme getirebilecek.

Konu ile ilgili Başbakan Yardımcısı Bekir Bozbağ: "Geçmişteki korkuları artık aştık. Bu kanun değiştirilmeden, yok sayılarak atılacak her adım yok hükmündedir" dedi. Alevi sorunlarının ana kaynağında Tekke ve Zaviyeler Kanunu olduğunu kaydeden Bozdağ, şunları söyledi: "Bu kanun, bütün tarikatlarla birlikte Alevi-Bektaşi geleneğini de yasakladı. Diğer sıfatlarla birlikte 'dedelik' sıfatının kullanılması da yasaklandı. Şimdi soruyorum. Kadiriler, Nakşiler, Mevleviler, Bektaşiler, şeyhler, dedeler, babalar müritler Türkiye'de var mı? Var. Kanuna rağmen bütün tarikatlar faaliyetlerini sürdürüyor. Bu kanunun sembolik anlamı var. Şer'i hukuktan laik hukuka geçilen o dönemde, çok büyük bir kıymet taşıyabilir ve sembolik bir anlamı da bulunabilir. Ancak artık Türkiye, bu korkuları üzerinden atmış bir ülke. Bunu kaldırmak değil ama sorunun çözümüne yardımcı olacak şekilde değişimini konuşmakta fayda var. Bu kanun yok sayılarak, açılımda atılacak her adım eksik kalacaktır, yok

ŞEYH SAİD İSYANINDAN SONRA YASALAŞTI

13 Aralık 1925'te yürürlüğe giren "Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Kanunu" "Devrim yasaları" arasında yer alan. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasakladı. Padişahlara ait ya da bir tarikata çıkar sağlamaya yönelik tüm türbeler kapatılmış, türbedarlıklar kaldırılmıştır. Şeyh Said ve isyancıları yargılayan Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, karar metninde, "Şeyhlerin tekke ve zaviyelerde kendilerine Allah süsü vererek halkı kendilerine taptırmak gibi fiiller işlediğinin anlaşıldığını" bildirmiş ve yargı bölgesi içindeki tekke ve zaviyeleri kapatmıştı. Bu gelişme, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanun çıkışını hızlandırdı. Yasada, 1950'de yapılan değişiklik ile türbelerin bir bölümünün Milli Eğitim Bakanlığı onayı ile açılmasına olanak sağlandı. İkinci değişiklik olarak da 1990'da çıkan yasa ise türbelerin açılması için Bakanlar Kurulu onayının alınması şartı ortadan kaldırıldı, Kültür Bakanlığı'nın onayı yeterli görüldü.