Miraç Zeynep Özkartal/MİLLİYET

 

Can Dündar bu kuşağın öyküsünü Deniz Gezmiş’i anlatan yeni belgeseliyle taşıyor bugüne: “Delikanlım / İyi Bak Yıldızlara”...

 

Dündar “Ülkenin kurtuluşu için can vermiş bir kuşağın bugünkü Türkiye’ye katlanması çok zor” diyor ve ekliyor: “Bugünü görünce diyorum ki, iyi ki yaşamamışlar...”

 

Yarın 6 Mayıs. Denizler’in; Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarının 40. Yıldönümü. Onlar, Can Dündar’ın sözleriyle “dünyayı değiştirmek uğruna meydanlara, dağlara, idam sehpalarına çıkan; daha adil bir dünya için isyan eden, yürüyen, dövüşen, öldürülen, yenilmeyen bir kuşak”.

 

Can Dündar bu kuşağın öyküsünü Deniz Gezmiş’i anlatan yeni belgeseliyle taşıyor bugüne: “Delikanlım/ İyi Bak Yıldızlara”.

 

İlk gösterim, yarın saat 20.00’de Ataşehir’deki Deniz Gezmiş parkında yapılacak. Can Dündar’ın, devrimin ateşini daima yüreğinde taşıyanların konuştuğu belgeselle aynı anda bir de kitabı çıktı. Son 40 yılın “gidişatı”nın özeti sanki; “Aşk devrimcidir” diye başlayan ve adı “Aşka Veda” olan bir kitap. Belgesel de, kitap da bugünden itibaren raflarda.

 

Bu belgeselin hikayesi ne?

Bora Gezmiş’in fikriydi. “Ben sürekli üniversitelere panellere gidiyorum, keşke elimizde onlara gösterecek bir kayıt olsa” dedi. Ben de insanlara “Bu yeryüzünde idealleri uğruna ölenler vardı” demek istedim.

 

Deniz Gezmiş’i suçlu, anarşist ya da terörist olarak görenlerin fikrini bu belgeselle değiştirebileceğinize inanıyor musunuz?

Ben böyle düşünenlerin azaldıklarına inanıyorum. Türkiye’nin en yaygın isimlerinden biri Deniz; bu bir tesadüf olamaz. Mehmet, Muhammed kadar Deniz var bu ülkede. Bunun kalbi sadakat göstergesi olduğuna inanıyorum. Bugünlerde terörist değil darbeci suçlamasını öne almak lazım. Bence daha ağır bir suçlama. Hiç hak etmiyor.

 

Arkadaşı Hacı Tonak diyor ki, “Türkiye Denizler’e karşı o tavrı almakla bütün bir geleceği kaybetti”. Sizce de Denizler’in idamı ülke için bir kırılma noktası mı?

Menderesler’e öyle yapmasalardı... Şeyh Sait isyanı öyle bastırılmasaydı... Ne kadar geriye gidersen tarih o kadar hatalar silsilesi olarak görülebilir. Konuştuklarımdan biri dedi ki, “Neredeyse isim isim saptayıp dönemin bütün önde gelenlerini öldürdüler.” Bu bir katliam aslında. Belli ki ibret olsun diye yapılıyor. O ibret ne sonuç verdi? Bugün hakikaten inançsız, ütopyası olmayan bir kuşak geldi.

 

68 YENİLDİ, ŞİMDİ BEDELİNİ ÖDÜYOR

Bugün kimse dünyayı değiştirmek istemiyor mu?

Yenildi 68. O yenilginin bedellerini ödüyoruz bence. 12 Mart ve 12 Eylül’de bunun çok pahalı olduğunu gösterdiler. O ideallere gönül vermiş olanlar, kendi çocuklarını “Aman sakın bulaşma” diye yetiştirdiler. Kolay değil evladını ateşe atmak... O çocuklar bugün Türkiye’de yönetime geliyor.

 

Hep söylenir, “Denizler yaşasaydı”... Sizce ne olurdu?

“Deniz yaşasaydı” cümlesi hemen arkasından şununla tamamlanıyor: “Ama yaşayamazdı.” Evet, yaşayamazdı. Hiçbir koşulu yok içinde bulunduğu durumda hayatta kalmasının. Beni belgeselde en çok etkileyen cümlelerden biri Ertuğrul Kürkçü’nün: “Deniz dedi ki, askerler gelecek, herkesi toplayıp koğuşlarına koyacak. Birisi ‘Bizim koğuş hangisi olacak?’ ‘Bizim koğuşumuz olmayacak’ dedi Deniz; ‘Biz öleceğiz çünkü...’” Bugünü görünce biraz da şunu hissediyorsun, iyi ki yaşamamışlar...

 

EZEREK BAŞ EDERİM DÜŞÜNCESİ

O dönem çok yakınlarında olanların, bir anlamda “geride kalanların” bugününü gördünüz. Ne değişmiş onlarda?

Bu ülkenin kurtuluşu için bu kadar can vermiş bir kuşağın bugünkü Türkiye’ye katlanması çok zor. Aynı devrim inancını taşıyorlar; ama bir yenilmişlik hissi de var. Kolay değil; kuşaktaşları ABD’de başkan ya da Fransa’da bakan oldu. Bazı toplumlar o isyanı içine alabildi, dönüştü. Türkiye bunu beceremedi. Ezerek baş ederim diye düşündü. Kendi geleceğini ezmiş oldu. Bugün yakınıyorlar ya, “Gençler ülkesine sahip çıkmıyor” diye... Ne bekliyordun ki? Çocuğunu bu kadar döven bir babanın yaşlılığımda bana niye bakmıyor diye ağlamaya hakkı yok.

 

DENİZ İDAMINI PROVA ETTİ

“Belgesele koymadığım bir hikaye var. Deniz Mamak’ta bir tabure koyup asılırken nasıl yapacağını prova ediyor. Asıldıktan sonra doğal refleksler oluyor; çırpınmak ya da kirlenmek, neyse... Onlar olmasın diye neler yapabileceklerini konuşuyorlar. 20’li yaşların başındaki çocukların bunları konuştuğunu insanların algılaması için ya o yaşlarını hatırlaması lazım ya da o yaşta çocuk sahibi olması lazım. Ben Erdal Eren’in idamının ne anlama geldiğini, oğlum 17 yaşına gelince çok daha net anladım. O zaman teninize değiyor.”

 

FOTOĞRAF ÇEKTİRMEYE BİLE VAKTİ OLMAMIŞ BİR NESİL

“Ben İsmet İnönü’nün hayatını da belgesel yaptım; nerede 90 yıllık bir hayat, nerede 24 yıl... O kadar kısacık bir hayat ki aslında, dolu dolu yaşanmış... Montaj yaparken konuşursun, “Gençlik fotoğrafını ver, orta yaş fotoğrafını ver...” Burada hiç öyle bir şansımız olmadı. Fotoğraf çektirmeye bile vakti olmamış bir nesilden söz ediyoruz. Elimizdeki görüntüler, sağ olsun Türk emniyeti onu yakından izlediği için polisin kaydettikleri...”