Sevag Şahin Balıkçı 24 Nisan’ın 1915’in yıldönümünde, 24 Nisan 2011’de, zorunlu askerlik hizmetini yaptığı Batman’da öldürüldü. Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada olayın “şakalaşırken kazayla” meydana geldiğini duyurdu.

 

Ancak görgü tanıklarından biri, ilk ifadesini değiştirerek sanığın tüfeği Sevag’a doğrultarak ateş ettiğini gördüğünü söyledi. Buna rağmen mahkeme sanığın tutuksuz yargılanmaya devam edilmesine hükmetti.

 

Baştan beri bunun ırkçı bir nefret cinayeti olduğuna inanan Balıkçı ailesi ve aralarında Arat Dink, Ufuk Uras, İlkay Akkaya, Şanar Yurdatapan, Lale Mansur, Yasemin Göksu, Aydın Engin gibi isimlerin de yer aldığı SEVAG İÇİN ADALET GİRİŞİMİ, Cezayir Toplantı Salonu’nda bir açıklama yaptı.

 

SEVAG İÇİN ADALET GİRİŞİMİ ADINA KEREM KABADAYI’nın açıklaması şöyle:

 

Geçen yıl 24 Nisan’da zorunlu askerliğini yaptığı Batman Kozluk’taki Gümüşörgü Jandarma Karakolu’nda öldürülen Sevag Şahin Balıkçı için adalet istiyoruz. Sevag 9 ay önce aramızdan alındı. 9 aydır süren davasında adalet engellendi.

 

Sevag’ın hayatını korumakla sorumlu olan komutanlar, sorumluluklarını yerine getirmedikleri gibi tanıklar üzerinde baskı kurdu ve ifadelerini yönlendirdi.

 

Cinayetin ardından birbiriyle çelişen iki farklı tutanak düzenlendi. İlk tutanakta yer alan tanık ifadeleri birbiriyle çelişkili ve belirsizken, aynı gün içerisinde düzenlenen ikinci tutanakta yer alan ifadeler tek bir ağızdan söylenmiş gibiydi. Cinayet üzerine askeri yetkililer tarafından hazırlanan iki tutanak da Sevag’ın kasten değil, kaza sonucu hatta arkadaşıyla şakalaşırken vurulduğunu ileri sürüyordu.

 

Daha önceden verdiği ifadeyi değiştirerek geçen duruşmanın erken tarihe alınmasına yol açan bir tanık, “Komutanlar bizi topladılar” diyerek nasıl ifade vereceklerinin kendilerine söylendiğini açıkladı. Tanık, komutan tarafından hazırlanan tutanakların aksine, “Silahı doğrulttu ve tetiğe bastı” diyerek Sevag’ın öldürülmesinin bir kaza değil cinayet olduğunu söyledi ve bu ifade davanın seyrini değiştirdi.

 

Tutanak rezaleti gösteriyor ki Sevag’ın hayatını koruması gereken komutan, bunu yapmadığı gibi tanıklar üzerinde baskı kurmuş ve cinayeti örtbas etmeye kalkmıştır.

 

Katilin ailesi ve yakınları da tanıkları yönlendirdi.

 

Cinayetin tanıkları üzerinde baskı kuran sadece komutan değildi. Katilin ailesi ve yakınları da tanıklar üzerinde baskı kurdu. Vicdanı elvermeyen ve cinayeti gördüğünü itiraf eden tanık, katilin bir yakınının kendisini yönlendirdiğini söyledi.

 

27 Aralık’ta verdiği ifadede katilin tüfeğini doğrultarak Sevag’a ateş ettiğini itiraf eden tanık, 30 Ocak’ta katilin ailesinin kendisini yönlendirdiğini ancak olayı görmediğini söyledi. İfade ve mahkeme arasında geçen sürede ne oldu? Katilin yakınları devreye mi girdi? Bu olay, cinayet davasının tanıkları üzerinde çok yönlü baskının sürdüğüne işaret etmektedir.

 

Ortada bir cinayet varken, tanıklar baskıyla susturuluyorken mahkeme katili tutuklamaya gerek görmedi.

 

Sevag’ın kasten öldürüldüğü tanık ifadesiyle kayıtlara geçmişken, katil mahkeme heyetinin kararıyla tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. Sevag’ı aramızdan aldı, dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Cinayet işledi ama tutuklanmıyor.

 

 

Sevag Balıkçı ırkçı bir nefret cinayetine kurban edilmiştir.

 

Cinayet 24 Nisan’da, Ermeni Soykırımı’nın 96. yıldönümünde gerçekleşti. Sevag Ermeni olduğu için öldürüldü ve davasına müdahale edildi. Katili ve cinayeti örtbas etmek isteyenlere dokunulmadığı, bu ırkçı nefret cinayeti cezasız kaldığı sürece, Ermeni gençlerin hayatı tehdit altındadır. Sevag için adalet sağlanmadığı sürece nefret iklimi devam edecek ve yeni cinayetler işlenecektir.

 

Tanıkları baskı altına alanlar cezalandırılmalıdır. Katil tutuklanmalıdır. Irkçı cinayet hakkındaki tüm gerçekler açığa çıkarılmalıdır. Sevag’ın hayatını korumayanlar hesap vermelidir. 13 Şubat’ta Diyarbakır’da gerçekleşecek duruşmada Sevag için adaletin sağlanmasını istiyoruz.

 

Bu davanın takipçisiyiz. Adaleti engelleyenlerin karşısındayız.

 

Ufuk Uras'ın basın toplantısındaki konuşması:

 

Bugün Sevag için Adalet Girişimi olarak buradayız. Biliyorsunuz pazartesi Diyarbakır’da askeri mahkemede dava devam edecek. Bizler ırkçı cinayetlere, ırkçı nefrete karşı kamuoyu duyarlılığını yükseltmek için, Sevag için buradayız. Tek isteğimiz adalet ve gerçeklerin üzerinin örtülmemesi. Aldığımız kötü kokuları burada sizlerle paylaşmak istiyoruz.

 

Biz Sevag’ın katilinin elini kolunu sallayarak hala Elazığ sokaklarında dolaşmasını kabullenemiyoruz. Katilin gecikmeden tutuklanmasını, cinayeti yönlendiren tek bir kalıptan çıkmış ifadeleri de yönlendiren, belki de baskı kuran şebekenin ortaya çıkarılmasını istiyoruz.

 

Gerek cinayet tarihinin seçimi, gerek hedef alan kişinin kimliği münferit olmayan, kararlaştırılmış, örgütlenmiş bir cinayet olduğu gerçeğini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu karanlık şebekenin cinayeti karartmaya, üstünü örtmeye asla gücü yetmeyecektir. Bu taammüden cinayet karşısında ancak vicdansızların vicdanı rahat olabilir.

 

Bu nesil dindar mı tinerci mi olacak bilmiyorum ama katil bir nesil olmamasını istiyoruz. Potansiyel katilleri yaratan bu Ergenekon iklimini, azınlıkları misyonerleri hedef gösteren MGK kararlarını sorumlu buluyoruz.

 

Aslında askeri mahkemeler bu davalarda bizatihi taraftır. 40 yıl ceza alan Büyükanıt’ın “iyi çocuklarını” beraat ettiren bu askeri mahkemeler değil miydi? Kan dediğimiz vücuttaki sıvıdan başka övüncü olmayan bir toplum istemiyoruz biz. 1,5 milyon+Hrant+Sevag… Ama artı olmasını istemiyoruz. O yüzden AKP’siyle, CHP’siyle, MHP’siyle bugün de devam eden İttihat ve Terakki mirası ile yüzleşmenin en önemli yolunun Sevag davasının akibeti olduğunu, bu davanın adaletle vicdanları rahatlatacak bir şekilde sonuçlanması olduğunu biliyoruz.

 

Biliyorsunuz Egemen Bağış İsviçre’de “Soykırım yok, tutuklayın da görelim” demişti. Biz de “Burnunuzun dibinde cinayet var. Tutuklayın da görelim” diyoruz.