Mukaddes Erdoğdu Çelik

Her şey birden bire tersine dönmeye başlamış gibi. Görünen ya da bilhassa gösterilmek istenen bu.

Ortadoğu cangılının merkez direniş gücü Kürt halk hareketine, yeni bir savaş biçimi dayatılıyor. Özgür yaşam alanları yaratma girişimlerini hazmedemeyen bütün gerici güçler kan kusuyor. Kobane'de IŞİD çeteleri, Türkiye sınırının içinde devletin polis asker barikatları; gaz, gözaltı ve kurşunla saldırıyı hiç kesmeyerek IŞİD'in baş yardımcısı olmaktaydı zaten. Derken birden sokağa, daha önce cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “zor tutuyoruz” dediği sivil kılıklı çeteler salındı. Nerede Kobane katliamına karşı halk gösterisi varsa oraya; sopayla, satırla sınırsız bir intikamcılıkla saldırıya geçtiler. Çetelerin yanında polis ekipleri, panzer ve tomaları, yetmedi asker bölükleri, sokağa çıkma yasakları, polis işkenceleri, linç çeteleri elele Kürtlere karşı yeni bir savaş başlatmış durumdalar.

Dün Irak'ta, Suriye'de besleyip büyüttüğü katliam çetelerine sırtını dyamış bir hükümet ve Türk devlet gerçeği karşımızdaki. Kobane için yüreği yananlara gaz ve ateş yollamakla yetinmeyen bir Hükümetbaşı ve IŞİD çetelerini kutsayan bir cumhurbaşı ile karşı karşıyayız. Çeteler saldırıken, Suriyeli Arap göçmenlerle secdeye duran cumhurbaşkanı, Kürtlerin katledilmesi emrine milyonları ortak etmeye çalışmıştır. Sadece TC yasalarına karşı değil. insanlık suçudur bu. Şimdi Karadeniz'de dolaşıp gerici kitle hareketlerini ateşleyecek vaazlar vermektedir cumhurbaşkanı. Kara gericilk merkezleri bizzat devlet yetkilerinin eliyle.Fazla değil birkaç gün içinde ırkçı intikamcılık seferleri başlayacak muhtemelen.

Gezi günlerinde ve aylarında olduğu gibi başladı ama daha da geliştiriyor. Sokaklar caddeler ve meydanlar polis asker güçleri yanında, ırkçı faşist katliam çeteleriyle doluyor durmadan. Dövüyorlar, linç ediyorlar, yakıyor yıkıyor, bütün kalkları inançları tehdit ediyor ve insanlığı bir kez daha karanlığa çekmeye uğraşıyorlar. Anlatmakla bitmeyecek insanlık suçları düzeneği hazırlanıyor gözlerimizin önünde, sokaklarımızda, cadde ve nefes alanlarımızda, ev ve işyerlerimizin içine, okullara dalacak zamanı kollayarak.

Baştaki soruya geleyim: Neden ve niye şimdi?

Hatırlayalım. Daha iki ay önce cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Sokaklarda, meydanlarda, toplantılarda, evlerde insanca, tüm halklar, tüm inançlar, tüm kimlikler birarada yaşama düşünü umudunu, projesini ve pratiğini büyüten HDP ve tüm demokrasi güçleri tüm toplummun güven merkezi haline geliyordu. Adaları da  güven duygusuna ihtiyacın simgesi olarak parlayan, Kürt siyasetinden gelen Selahattin Demirtaş'tı. HDP ve Demirtaş cumhurbaşkanlığı makamını alamadı ama büyük insanlık yürüyüşünün öncüleri, güven duygusunun ve barışın gerçeğe dönüşeceği merkez olduğunu halklara gösterdi. Gelişmenin ardında 45 yıllık kestisiz devrimci yurtsever emek; kaznımlar, zaferler ve bedeller vardı.

Bu toprakların bütün ezilenleri, gadre uğramış halkları Kürtlerle, Kürt devrimi ile Türkiye devrimini birleştirmeye gönüllülüğünü gösteriyordu, hem de açık açık. Artık Türkiye toplumunun geneli Kürtlerle demokratik bir çözüm gerekliliğine inancını geliştirmiş ve iradesini ortaya koymaya başlamıştı. Bu topraklarda halkların ulaştığı en açık bilinci ve eylem hali buydu. Şimdi hükümet ve devlet yetkililerinin faturayı HDP'ye kesmeye çalışmasının nedeni bu bilinçten ve eyleyişinden korkularıdır.

Halk düşmanları, açık gizli sömürgeciler, faşist ve ırkçılar, bütün zamanların kara düzencilerine asıl korkutan buydu. Tüm insanlık tarihinin karayüzleri olarak bu gelişmeden büyük korkuya kapıldılar. Kobane'de Türk devletinin açık desteğiyle devreye IŞİD'in devreye girmesi de bu gelişmeden korkunu sonucuydu ama işte Türkiye'nin emekçileri aydınları, ezilen halkları dayanışma eylemleriyle hükümet ve devlet politikalarını boşa düşürüyorlardı.

Irkçılık, Kürt düşmanlığı, IŞİD'de sivrilen kadın düşmanlığı bu dayanışmaya da dayanamadı, şişti de şişti ve nihayet Kobane'ye destek eylemlerinde patladı. Doğrusu, devlet ve hükümet eliyle  patlatıldı; bilinçli, hedefli ve bir merkezden düğmeye basılmış gibi. Kobane'ye destek eylemleri, eylem biçimlerinde ortaya çıkan kimi durumlar kara gericiliğinin elinde bir daha kirli savaş gerekçesi yapıldı. Tam bir provokasyon planı olarak devreye sökuldu. 12 Martlar, 12 Eylüller de ja vu; bir kez daha karşımızda.

Şimdi bu plan, hükümetin kararlarında, cumhurbaşının dilinde, devletin polis ve asker kuvvetlerinin eliyle sivil faşist çeteler daha da örgütlenerek, sokağa dökülerek demokrasi, özgürlük, adalet ve kardeşlik güçlerinin, plan ve pratiklerinin boğulması var ve her gün halka halka büyütülüyor. Emperyalist planlar, NATO, Bm hepsi bu kara planın birer parçası olarak işliyor, pusu kuruyor ve kara gericilik güçlerinin eline koz olarak geliyor. Avrupa'nın Hitler faşizmine teslim oluşu da böyle başlamış ve gelişmişti. Avrupa burjuvazisi büyüyen özgürlük ve sosyalizm dalgasına karşı Hitler faşizminin ipine sarılmış ve onu sosyalizm dünyasını yok etmekle görevlendirmişti. Sonunda o kan deryasında önce kendi boğuldu, sosyalist insan direnişini sayesinde Hitlerin yenilişini gördü.

Yani bugün IŞİD çetelerini önce Kobane'de destekleyenler, sonra Türkiye sokaklarına kardşlerini çıkaranlar aynı kara gericilik, aynı akıbete müstehak olacaktır. Bugün kendini güçlü hisseden AKP hükümeti de bu sondan kurtulamayacak ama bu arada Kürt düşmanlığından nemalanacağını sananlar da aynı akıbete uğrayacaktır. Bunda şüpheye hiç mahal yok. Kürtler uzun zamandır bu topraklarda onurlu diriliş ve direnileri temsil deiyor, bedel ödemekten korku duymuyorlar. Komünistler, devrimcilere gelince, onlar hiç olmazsa bu topraklarda yüz yıldır direniş ve feda bayrağını, insanlığın bütün değerlerine sahip çıkmayı, halkları kardeşlikte buluşturmayı kendine iş edinenler, zorlu sınavların alnı ak başı dik gönüllüleri.

Bir de dışarıda seyirci ve hakem rolünde duranlar var. O eylem olmaz, bu slogan sarmaz bizi edalarında ısrar edenler. Gözleriniz hiç olmazsa televizyon ekranlarından akan poliz, asker, başbakan, cumhurunbaşı zulmünü düşmanlığını seçsin. Ünlü bir söz vardır, yine 2. dünya savaşının kana boğduğu Avrupa'dan, bir tarafsız zavallının dilinden düşmüş; önce komünistleri, yahudileri götürdüler bana sıra gelince, savunacak kimse kalmamıştı.

Hayat böyledir işte... Bugün Kürt direniyor Kobane'de; tüm insani değerler, tüm insanlık gövdesini gözü, yüreği. Bu gerçeği görüp gardını almalı herkes.

Dün 9 Ekim'di. 15 yıl önce emperyalist ve Türk gericiliği Öcalan'ı direniş kalesinden çıkarmaya girişmişti. Aynı günden 32 yıl önce insanlığın enternasyonal bayrağı Che'yi emperyalizm ve Bolivya gericiliği katletmişti. Che; dayanışma 'halkların inceliğidir' diyen insandır. 34 yıl önce önceki gün. Ankara'da, 12 Eylül karanlığına karşı, özgür ve kardeşçe şafaklar için; yaşasın devrim, yaşasın sosyalim diye haykıran Necdet Adalı'mız vardı. İnsanlığın mayasında bu görkemli direnişler vardır. Kobane, Rojava ve Kürt direnişi bu mayadan gelmektedir. Bugünkü haliyle bütün gericiliği, kirli savaşları bunlara dayanarak altedeceğiz. Haklılar, ezilenler, özgürlük sevdalıları kazanacak. Ne kadar çabuk bu safta yer alırsak o kadr çabuk yeneceğiz kara gericiliği bütün güçleriyle.