Sosyal medyadaki bir yorumu için hakkında 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme' soruşturması açılması 'düşünce özgürlüğü' adına büyük tepki topluyor.

 

İPEK İZCİ / Radikal

 

Fazıl Say’ın tartışma yaratan açıklamalarına alışığız. Sosyal medyayı belki de en iyi kullanan sanatçılardan biri. Dünya çapında bestecimiz, uluslararası başarıları kadar ve belki de daha çok ülkesinde gazetecilerin, sanatçıların ve siyasetçilerin taraf olduğu şiddetli tartışmalarla gündeme geliyor. Ama ilk kez, Fazıl Say’ın sosyal medyadaki bir yorumu mahkemelik olmuş durumda... Her şey Say’ın nisan ayında “Muezzin 22 saniyede okudu aksam ezanini yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne acelen var? Sevgili? Raki masasi?” tweet’iyle başladı. Bazı takipçilerinin kendisine attığı yanıtları ‘retweet’ eden Say, “irmaklarindan saraplar akacak diyorsun,cenneti ala meyhane midir?her muminine 2 huri verecegim diyosun,cenneti ala kerhane midir?” ve “bilmem farkettiniz mi ama nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi allahçı, bu bir paradoks mu?” iletilerini paylaşınca kıyamet koptu! Bu iletileri Fazıl Say’ın yazdığını zanneden bazı site kullanıcıları, sanatçıyı dine ve ezana hakaret ettiği gerekçesiyle çok sert eleştirdi. Tartışmalardan sonra Fazıl Say, “Evet dün gece burada yazılanlarda ironi vardı.. İroni ama hep vardı. Burada yazilanlarla alakası olmayan seyleri, demogoji yapanlar oldu”, “Cennet meyhanemi? Hayyam’in ya da Hayyam’a atfedilen bir dortluk. Ve retweet idi. hayret” yazmıştı.

 

Derken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, sanatçı Fazıl Say ‘ın Twitter’da yazdığı yazılarda, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçunu işlediği iddiasıyla açtığı soruşturmayı tamamladı. Fazıl Say‘ın suça konu olan tweet’lerine yer verilen iddianamede, Say hakkında, ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı’ iddiasıyla 1,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamenin kabul edilmesi halinde Fazıl Say hâkim karşısına çıkacak. İddianameyi gazeteci ve sanatçılara sorduk...

 

CÜNEYT ÖZDEMİR: Fazıl Say’a Twitter üzerinden dava açılması hepimiz için utanç vesilesi. Fazıl Say’ı belki en çok eleştirenlerden biri benim, gelin görün ki sadece Twitter’daki düşünceleri hatta düşünceleri bile sayılmaz retweet’leri yüzünden dava açılmasını kabullenmek mümkün değil. Bu davalar demokratik tartışmaları da noktalıyor. Oysa bırakın düşünceyi karşıt düşüncelerle eleştirebilelim. Beğenmediğiniz bir fikre, fikir ile karşı çıkalım. Bu tür davalar altımızdaki demokratik zemini kaydırıyor. Eleştiri hakkımızı elimizden alıyor. Bu noktada yapacağımız tek şey düşünce özgürlüğü çerçevesinde bu davada Fazıl Say’ı desteklemektir. Fazıl Say’ı eleştiri hakkımız dava sonrasına ertelenmiştir. Bu davayı açanlar, bu davanın açılmasına izin verenler uluslarası arenada önümüzdeki günlerde Türkiye’nin hak etmediği kadar güç durumda kalışını gördüklerinde umarım ne yaptıklarının farkına varırlar. En az gazetecilere yönelik davalar kadar ses getireceğinden emin olabilirsiniz.

 

LEVENT ÜZÜMCÜ: Bir insanın hayata dair görüşlerine katılmıyor olabilirsiniz ama Başbakan kürsülerden çıkıp bu ülkenin kendi gibi düşünmeyen her insanını aşağılayabilme yetkisine sahip gibi görüyor kendini. İnanışlarını, siyasi görüşlerini beğenmediği insanları çıkıp konuştuğu her yerden aşağılayabiliyor. Ve bu hakka sahipmiş gibi bir hava var Türkiye’de. Ben Başbakan aleyhine dava açmaya çalışıyorum ama hangi avukata sorsam, bana söyledikleri şey şu: “Bugün Türkiye’de bu Başbakan aleyhine karar verecek bir hâkim bulamazsınız”. Dünyaca ünlü bir Türk piyaniste -ki bu dünyaca ünlüyü laf olsun diye söylemiyorum- bu yapılan ayıptır. Dünyanın gözünde komik olmayı da bir tarafa bırakalım, yaşadığımız ülkede düştüğümüz hal, çocuklarımıza hesabını veremeyeceğimiz bir hal almış durumda...

 

GENCO ERKAL: İleri demokrasi denen, böyle birşey olsa gerek. İnsanların düşüncelerinden dolayı yargılanabildiği bir düzen, kabul edilir değil. Herhangi bir kişi, herhangi bir konuda görüşünü açıkladı diye, böyle bir soruşturmaya, yargılamaya hedef olması bile ülkemizde demokrasinin ne halde olduğunu açık bir göstergesi. Kabul edilir değil. Sadece Fazıl Say için değil, herhangi biri için de böyle bir davranışı kabul edebilmem mümkün değil...

 

GÜVENÇ DAĞÜSTÜN: Ben savcının bunu mahkemeye taşımayacağını düşünüyordum. Ama oldu ve şimdi mahkemenin bu dosyayı reddetmesini ve takipsizlik vermesini bekliyorum. Bu olmazsa da şaşırmayacağım ama... Çünkü Türkiye’de zaten sürekli olanlar artık bizi alıştırdı. Bir sürü masum insan, arkadaşlarımız içeride, Silivri’de. Ama Fazıl’ın böyle bir konudan dolayı herhangi bir mahkumiyetinin Türkiye’yi dünyanın gözü önünde bir kere daha rezil edeceğini düşünüyorum. Kaybeden bizler olmayacağız tabii ki, kaybeden bu mahkûmiyeti verenler ve ülkemiz olacak.

 

ORHAN ALKAYA: Tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, demokrasinin en büyük düşmanıdır. De Gaulle’ün Sartre için söylediği sözden alıntı yaparak söyleyeyim, Fazıl Say, Türkiye’dir. Türkiye’yi yargılamak da o kadar kolay olmaz. Ama tahammülsüzlüğün yaratacağı tahribat çok tehlikelidir.

 

NEDİM SABAN: Ünlüler Twitter’ı sadece görüş bildirdikleri bir mecra olarak değil, ilginç görüşleri paylaştıkları bir mecra olarak da kullanıyor. Bu topraklarda yaşamanın en keyifli yanlarından biri, çokrenklilik. Eskiden gazetelerimize, dergi ve televizyonlara yansıyan bu çeşitlilik şimdi sosyal medyaya yansıyor. Bu durumda insan retweet ettiklerinden sorumlu tutulamayacağı gibi, her paylaştığı tweet’ten de sorumlu olamaz. Kaldı ki, 140 harfle hiçbir devlet yıkılmaz, hiçbir din parçalanamaz. Din, Tanrı sevgisi, inanç özgürlüğü 140 karakterin çok daha ötesindedir. Her şeyin ötesinde, bir ateist de var olabilmeli bu topraklarda, en azından sanal ortamda anlayışlı olabilmeliyiz. Çok rahatsız oluyorsanız, yanıt yazar ya da bloklama yöntemi uygularsınız. Ben bu işin tamamen Fazıl Say’ı kıskanan, onun müziğini dinledikleri zaman keyfine varamayan kıskanç kesimlerin bir komplosu olduğuna inanıyorum. Söz konusu tweet’ler Fazıl Say yerine başka biri tarafından paylaşılsaydı, din, ahlak, vatanın elden gittiği söylenmeyecekti bence. Olay, aydın düşmanlığı ve yetenekli insan karşısında ne yapacağını bilememe sendromu…