Merkezi Paris’te bulunan Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu, Gezi direnişinin birinci yıldönümünde bir rapor yayımladı.

Eyleme katılanlara yönelik insan hakları ihlallerine vurgu yapılan raporda, güvenlik güçleri ve savcılara ağır eleştiriler yöneltildi. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nun "bir yılın ardından Gezi: Cadı avcılığı, emniyet görevlilerinin dokunulmazlığı, hak ve özgürlüklerin daralan alanı" başlıklı raporunda, "Türkiye bugüne kadar hiç karşılaşmadığı bir kriz ile karşı karşıya" ifadesi kullanıldı.

FIDH “Bir yılın ardından Gezi: Cadı avcılığı, emniyet görevlilerinin dokunulmazlığı, hak ve özgürlüklerin daralan alanları” başlıklı 30 sayfalık bir rapor hazırladı.

muhalefet.org'da yer alan habere göre FIDH'in Türkiye’de emniyet ve kamu yetkilileri ile Gezi olayı tanıkları ve sivil toplum örgütleriyle görüşerek hazırladığı raporda, “orantısız polis gücü kullanımıyla sokaklardaki şiddet içermeyen gösterilerin sistematik bir şekilde engellendiği” belirtildi.

Raporda, “Kalabalığı dağıtmak için kullanılması gereken göz yaşartıcı bomba kapsüllerinin, sistematik olarak göstericilere karşı öldürücü silah olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Bunun sonucu olarak da, protestoların başlangıcından bu yana, 15 yaşında bir çocuk da dahil olmak üzere 11 kişi hayatını kaybetmiş bulunuyor” ifadeleri yer aldı. Raporda, şu tespitlere yer verildi :

Bu bir yılda, adalet talep eden polis şiddeti kurbanları, davalarının mahkemeye taşınması ve adaletin yerini bulması konusunda cumhuriyet savcılarının bariz isteksiz yaklaşımıyla karşı karşıya kaldılar. Savcılar ve kamu yetkilileri insan hakları ihlallerinde bulunanların takibatı yönünde hiçbir irade sergilemiyor. Bunun sonucunda cezasızlık hali devam etmekte.

Öte yandan savcılar, barışçıl göstericilerin, medya mensuplarının, sosyal medya kullanıcılarının ve hatta yaralılara acil yardımda bulunan sağlık görevlilerinin peşine düşmek konusunda aktif bir kararlılık içinde. Gezi hareketine yönelik bu bastırma eylemi, sokakların ve mahkeme salonlarının ötesinde, hak ve özgürlükleri sınırlayan ve bütün gücü yürütmenin ellerine teslim eden yasal düzenlemelerle de kendini gösterdi. TBMM, yargıyı yürütmeye bağlayan, acil durumda ilk yardımı suç haline getiren, yürütmenin İnternet üzerindeki kontrolünü arttıran ve ifade ve bilgi alma özgürlüğünü daha da kısıtlayan yasaları kabul etti.

FIDH’in raportörü Antoine Michelin, “Güçlü delillere dayanarak hazırladığımız bu raporla Avrupa Konseyi’ne başvuru yapacağız. Türk makamlarından ve uluslararası topluluktan, Gezi protestoları sırasında yasaları uygulamakla görevli merciler tarafından işlenilen tüm insan hakları ihlali vakaları için uluslararası düzeyde denetlenen, bağımsız bir araştırma komisyonu kurulmasını talep edeceğiz” dedi. Michelin, “Konsey’in bu öneriyi reddetmesi için hiçbir gerekçe görmüyorum. Zira Avrupa Konseyi de 6 ay önce Gezi olaylarıyla ilgili bir heyet gönderdi. Onların da çalışması var” dedi.

Michelin, buna ilaveten, “Barışçıl gösterilere orantısız güçle karşılık verilmeye devam edildiği sürece, gösteri denetleme araçlarını satan ülkeler, Türkiye’ye satış ve ithalatını askıya almalı ve yasaklamalıdır. Bunun için de girişimlerde bulunacağız. Bahreyn’deki gösterilerde de aynı şey oldu. Güney Kore’ye, Bahreyn’e gaz satmaması çağrısı yaptık. Ve Güney Kore satışları durdurdu” diye konuştu.