İç Güvenlik Yasa Tasarısı’nın Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi önümüzdeki haftaya ertelendi.

Polise geniş yetkiler  veren tasarıya ilişkin tartışmalar sürerken, tasarıya bir tepki de Polis Akademisi eski öğretim üyelerinden Tuğrul Özşengül'den geldi. Tasarıya bir polis gözüyle bakan Özşengül, genişletilen yetkilerle beraber polisleri kahramanlığa iten iktidar dilinin polisleri canavarlaştırabileceğini belirtiyor. Özşengül, ayrıca, Polis Akademileri'nin kapatılması konusuna da tepkili.

"AMAÇ GÖSTERİLERİ YASAKLAMAK"

BirGün'den Yılmaz Demir'e konuşan Özşengül, tasarının Kobani’de yaşananların baz alınarak geliştirildiğini söylerken, “Yasada adı geçen birçok şey zaten suçtu ama cezalarını artırarak ağır müeyyideler koymak, böylece de caydırıcı olmayı planlıyorlar” dedi. Olaylara göre kanun değiştirmenin doğru olmadığını söyleyen Özşengül yapılmak istenenin toplumsal olaylar ve gösterileri yasaklamaya yönelik bir çalışma olduğunu belirtti.

SİLAH KULLANMA YETKİSİ AMİRDEN ALINIP POLİSE VERİLİYOR

Her sokağa çıkana potansiyel suçlu gözüyle bakıldığını anlatan Özşengül, bu tasarıyla özellikle amirin emrine bağlı olan silah kullanma ve ateş etme yetkisinin polise verilmesinin getirildiğini ve bu durumun endişe verici olduğunu belirtti.

OKMEYDANI'NI HATIRLATTI

Gaz tabancalarında bile problem yaşandığını ve insanların öldüğünü söyleyen Özşengül şunları söyledi: “Her ölüm toplumda travmalara yol açıyor. Aynı polisin silah kullandığı zaman durumu hayal edebiliyor musunuz? Kim alacak bu sorumluluğu? Okmeydanı’nı hatırlayın. Polis silah kullandı ve öldü adam. Adamın (Uğur Kurt) alakası bile yoktu olaylarla. Sonuç olarak mevcut  yetkilerin artırılmasına ihtiyaç yok. Olayların yönetilmesinde daha sakin davranmak gerek.”

Hükümet tarafından polisin ajite edildiğini de sözlerine ekleyen Özşengül bu durumun önlenmesi gerektiğini ve bu konuda cezaları artırmanın insanları sindirmeye yönelteceğinin altını çizdi.

"İNFAZI POLİS SOKAKTA YAPIYOR"

Tuğrul Özşengül, Polis Akademileri'nin kapatılmasına ilişkin ise şunları söyledi:

“Bizim açımızdan en üzücü olan ise eğitim kurumlarının kapatılmış olması, akademi ve kolejin.  Gaz tabancalarını kullanırken bile ben yalvarıyordum, ‘Kafasını kaldırın biraz. Kalabalığın önüne, arkasına düşürün, üstüne atmayın, yazık insanlar ölüyor, kör oluyor’ diyerek. 'Bu ciddi bir silah. Önemsenmeyecek bir silah değil. Cebinizdeki silahtan daha etkili. Kullanırken biraz vicdanlı olun. Ömür boyu hesap veremezsiniz, öbür tarafta da' dememe rağmen bir kısım öğrenci 'Ama hocam onlar da bilmem ne' diyerek hareket ediyordu.

"Sokağa çıkan insanın vatan haini, düşman olduğu gibi bir algı var. Bu da, eğitim müfredatı ile değil toplumun kültürü ile ilgili. Yoksa eğitim insan haklarına çok uygun, çok demokratikti. Dünyada nasılsa bizde de öyleydi. İşkence ile mücadelede önemli adımlar atıldı mesela. Ama kaba kuvvet kullanarak, silahların maksadı dışında kullanılmasıyla işkence bu sefer sokağa taşındı. İnfazı sokakta yapıyor polis. Bir yandan da polis provoke ediliyor, 'kahraman polis' dedikçe o da kahramanlık ediyor. Üstüne, polis dışarıda zor şartlarda çalışıyor. Böylece polis canavarlaşıyor. Hıncını karşısındakinden çıkartıyor. Yönetimsel olarak büyük problemler çıkıyor. İş, sokaktakilerin kavgası haline dönüşüyor.

"POLİS 'AFERİN' ALMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPABİLİR"

"Yetki önemli de değil, onu kullanacak insanların doğru ve vicdanlı kullanması önemli. Siz polise küçük bir cop da verseniz, aferin almak için her şeyi yapabilir. Sonra sadece amirlerinden de değil, Bakanı’ndan, Başbakanı’na, Cumhurbaşkanı’na kadar ‘aferin’ almak ister. Siz söylemlerinizle, olaylara bakışınızla polisi canavarlaştırabiliyorsunuz. Cumhurbaşkanı, Başbakan çıkıp sokaktaki adama  ‘Vatan haini’ dediği vakit, polis de onu ortadan kaldırmaya gidiyor. Çıkıp ‘Darbe’ dediğin zaman, bu sefer haddini aşan bir güçle savaşıyor. Sadece gaz atması gerekirken, fişeğini adamın kafasına atmayı planlıyor."