Prof. Adem Sözüer: Tasarıya göre, örneğin kırsal kesimde 14- 16 yaşında düğün dernek yapılarak bir araya getirilen çocuklardan erkek olana 16 yıldan 30 yıla kadar ceza verilebilecek…

Yeni cinsel suçlar tasarısını değerlendiren İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Ceza Hukuku ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Adem Sözüer, Yargıtay’da perde arkasında bazı hâkim ve savcıların “Tecavüzcüyle evlenme geri gelsin, sorunlar çözülür” önerisinde bulunduğunu söyledi. Adem Sözüer, hükümetin şu ana kadar bu önerilere sıcak bakmadığını ifade etti.

Hürriyet gazetesinden Emel Armutçu’nun haberine göre, cinsel suçlar tasarısının komisyon çalışmalarına da katılan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Ceza Hukuku ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Adem Sözüer, şu anda tartışılan tasarıyla bazı cezaların daha da artacağını hatırlatarak, “Tasarıya göre, örneğin kırsal kesimde 14- 16 yaşında düğün dernek yapılarak bir araya getirilen çocuklardan erkek olana 16 yıldan 30 yıla kadar ceza verilebilecek. Yaş nedeniyle indirim yapılsa bile çocuk 10 yıla yakın cezaevinde kalacak. Yargıtay ceza genel kurulu içtihadıyla bu yol açıldı maalesef” diyor.

PERDE ARKASINDA OLANLAR

Prof. Özüer’e göre, bu yanlış içtihadı değiştirecek düzenlemeye Yargıtay karşı çıkıyor ve perde arkasında da bazı hâkim ve savcılar “Tecavüzcüyle evlenme geri gelsin, sorunlar çözülür” önerisini yineliyor. Hükümetin şu ana kadar bu önerilere sıcak bakmadığını ifade eden Özüer, “Ancak...” diyor: “Şu anki tasarıda cebir tehdit hile olmaksızın, 15- 18 yaşlarındaki akranlar arasındaki cinsel davranışlara getirilen cezalar, dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Bu tasarının TBMM Genel Kurulu’nda düzeltilmesi gerekir. Aksi takdirde bu yanlış düzeltilsin diye tecavüzcüyle evlenme arka kapıdan gelebilir!” Kadınları ve çocukları cinsel şiddetten koruyacağız, diye çıkılan bir yolun sonunda tecavüze uğrayıp üstüne bir de o kişiyle evlendirilmek gibi akıl almaz bir noktaya varılabilir mi, hep birlikte göreceğiz.

‘HANGİ BİRİNİZE KORUMA VERELİM’

2014’ün ilk 5 ayında 113 kadın öldürüldü. Kadına ve çocuklara yönelik şiddet sürüyor. Fatma Şahin’in Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı döneminde, kadın örgütlerinin katılımıyla oluşturulan, ancak önemli bir kısmı tırpanlanarak Meclis’ten geçen 6284 Sayılı Şiddeti Önleme Yasası’nı izlemeye alan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın raporu, kadınların şiddet kadar, ondan korunmak için uğraşırken bürokrasiyle de mücadele etmek zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Mor Çatı, “Erkek şiddeti azalmıyor, çünkü en önemli yasa hâlâ kağıt üzerinde” diyor.

Rapora göre izlemenin yapıldığı süreçte, şiddet gören kadınlar 6284 sayılı yasadan çoğunlukla yararlanabildi; ancak gerekli desteği alamayan kadınlar da oldu.

SEVGİLİNİ ALIRSAN!

Örneğin, uzaklaştırma talebinde bulunan bir kadın, savcı tarafından “Bir tokat için uzaklaştırma mı verilir” denilerek reddedildi, bir başkası, “Ben nerden bileyim şiddet gördüğünü belki de kocanı uzaklaştırıp sevgilini eve alacaksın” cümlesiyle geri çevrildi. Yasa, şiddeti fiziksel olduğu kadar, duygusal, psikolojik, sosyal, cinsel, ekonomik tüm halleriyle geniş bir şekilde tanımlıyor ve hepsi için koruma tedbirleri öngörüyor. Rapor, buna rağmen, polisin fiziksel şiddet bulgularının olmadığı durumlarda konuyu ciddiye almadığını ortaya koyuyor.

Mor Çatı raporu, “Polis koruması hizmeti talep eden birçok kadın bu hizmetten kısıtlı olarak faydalanabildi ya da hiç faydalanamadı” diyor. Mağdurlar, “Senin gibi bir sürü kadın var, hangi birinize koruma verelim” tepkisiyle karşılaştıklarını belirtiyor. Kanun koyucuların kendilerini suçlayıcı tavırlarından şikayet edenlerin sayısı da bir hayli fazla. Hayati tehlike içinde olan kadınların kimlik değiştirmesi ise eziyete dönüşebiliyor. Gizlilik de tam sağlanamıyor. Sığınma evleri ise nicelik ve nitelik olarak yetersizler.