İSTANBUL - UCLG MEWA Eşbaşkanı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, İstanbul’da devam eden 2. Asya Belediye Başkanları Forumu’nda “Yerel Yönetimlerin Barışa Katkısı ve Rolü” başlıklı bir sunum yaptı. Baydemir, “Tahran’da bir gencin boynuna ip geçirildiğinde Diyarbakır’da bir canımız alınıyor” dedi.

İlki 2008 yılında İran’ın başkenti Tahran’da yapılan forumun İstanbul Green Park Otel’deki ikinci toplantısı 1 Nisan günü başladı. Foruma; AMF Genel Sekreteri Mohammed Khodadi, Tahran Belediye Başkanı Mohammed Bagher Ghalibaf, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, UCLG MEWA Eşbaşkanı Osman Baydemir ile Bangkok, Tripoli, Seul, Tiflis, Gazze, Kabil, Hamadan, Plovdiv, Colombo, Hakkari ve diğer il ve ilçe belediye başkanları ile Asya ülkelerindeki şehirlerin belediye başkanları katıldı.

Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Ortadoğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) tarafından düzenlenen küresel finans krizinin Asya kentleri üzerindeki etkisinin ele alındığı 2. Asya Belediye Başkanları Forumu’nda bugün de “Kent Diplomasisi ve Kentlerarası İşbirliği” konulu oturum gerçekleşti.

Oturuma UCLG MEWA Eşbaşkanı Osman Baydemir, Tahran Belediyesi adına Dr. Hossein Kalkhorani ve Ankara Belediyesi adına Ramazan Kabasakal katıldı. Baydemir oturumda “Yerel Yönetimlerin Barışa Katkısı ve Rolü” başlıklı bir sunum yaptı.

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA GÜNDEMLER ORTAKLAŞIYOR

Baydemir, salonda bulunan konuklara, “Birlikte hareket etmemiz, kentlerimizi biraraya getirmemiz, diyalog kurmamız niye bu kadar önemli?” diye sordu ve cevabını yine kendisi verdi: “Çünkü kentlerin sorunları farklı şekillerde tezahür etse dahi, giderek küçülen, küreselleşen günümüz dünyasında kentsel gündemler giderek ortaklaşıyor, kentsel sorunlarımızın kökenleri ve çözüm yolları giderek daha da birbiriyle örtüşüyor. Birbirimize destek olabileceğimiz, birbirimizden öğrenebileceğimiz, birbirimizi güçlendirebileceğimiz birçok alan var.”

Baydemir, özellikle 21. yüzyılda halklar ve devletler arasında yaşanan çatışma ve gerginlik süreçlerindeki yapıcı rollerinin de etkisiyle, kentlerin günümüz dünyasının en önemli siyasi aktörlerinden biri haline geldiğini söyledi. Baydemir, “Örneğin yaptığımız güneş evleri, sosyal entegrasyon projeleri, çevre temizliği kampanyaları küçük gibi görünse de bu büyük sorunlara dair atılan etkin ilk adımlardır” dedi.

YERELDE BARIŞIN İNŞAASINI KURUYORUZ

Yerelde yaşanan bazı kentsel sorunların merkezi hükümet bürokrasisinin farklı önceliklerini veya uluslararası platformların gündemlerini bekleyemeyecek kadar acil olduğunu kaydeden Baydemir konuşmasını şöyle sürdürdü: “Örneğin merkezi hükümetin o an için ağırlıklı gündeminde olmasa dahi, kentimde yoksullukla boğuşan ailelere yönelik öncelikli hizmet politikaları geliştirerek onların gündelik hayatlarını kolaylaştırmak benim görevim. Kentsel yoksulluk, çarpık kentleşme, kentsel göç, kültürel gelişim gibi konular, belediye başkanları olarak bizim merkezi hükümetin kentimize ulaşmasını beklemeden, görev sorumluluğuyla hemen yaptığımız müdahaleler olmasa ilerde kangrenleşecek kentsel sorun alanları.”

Baydemir, günümüzde merkezi hükümetler ve yerel hükümetlerin birbirinin eksiklerini tamamlayan, işlerini kolaylaştıran, birbirine öncülük eden, bütünleyen bir karakterde olmak zorunda olduğunu ifade etti. Baydemir, “Biz kentlerimizdeki göç mağduru kırsal kesimle kentli nüfus arasında bağ kurmaya çalışırken, sosyal entegrasyon programları uygularken, vatandaşlarımızın haklarını savunurken, kan davalarının çözümüne aracılık ederken aslında her gün barışın yerelde inşasına katkıda bulunuyoruz” dedi.

ASYA VE ORTADOĞU KENTLERİ BİRBİRİNİN MAHALLESİDİR

Baydemir, medeniyet çatışması, dinler arası kutuplaşma, insan hakları ihlalleri, kültürel özgürlüklere yönelik kısıtlamalar, doğal felaketler ve ezilen halklardan sıkça bahsetmek zorunda kalınan zorlu bir tarihsel süreçten geçtiklerine dikkat çekti.

Baydemir, “Birbirimizin sevincine nasıl ortaksak, acısına da ortağız. Gazze’ye ambargo uygulandığında Diyarbakır kendisini tecrit edilmiş sayıyor. Tahran’da bir gencin boynuna ip geçirildiğinde Diyarbakır’da bir canımız alınıyor. Irak’ta, Sri Lanka’da, Afganistan’daki halkların yaşadığı, yaşamakta olduğu acılar Diyarbakır’ın da gününü karartıyor. Yani birinin bir yanı kanadığında diğer kent de acı çekiyor” diyerek, duygu dünyası olarak Asya ve Ortadoğu’da kentlerin birbirinin mahalleleri olduğu benzetmesini yaptı.

Baydemir, yerel halklar arasındaki diyalog, dayanışma ve anlayışı geliştirerek dünyada barış, kardeşlik, demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesine öncü olmanın gerekliliğine işaret ederek, yerel halkların birbirinden kopmalarına ve gelecek kuşakların birbirine yabancılaşmasına izin vermemek gerektiğini vurguladı.

BİRBİRİMİZE İHTİYACIMIZ VAR

Modern diplomasinin uluslararası ve ulusal kanunlar çerçevesinde yapıldığını ancak artık sadece ulusal hükümetlerin tekelinde de olmadığını kaydeden Baydemir, günümüz dünyasının kemikleşmiş sorunları karşısında barış, demokrasi ve insan hakları ideallerini gerçekleştirmek için her alanda, her düzeyde her zamankinden fazla diyalog, işbirliği ve koordinasyona ihtiyaç duyduklarını söyledi. Baydemir, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve merkezi hükümetler olarak aynı hedefe doğru farklı araçlarla, farklı şeritlerde giden aktörler gibi oldukları benzetmesini yaptı.

Baydemir konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kentsel diplomasinin temelinde, kentlerin tecrübesiyle, işlenen ve sakınılması gereken hatalarla, alınan derslerle bir diğerine yardımcı olabileceği gerçeği yatar. Kabil’de çatışma sürecinde ve sonrasında yapılan hataları, Kabil Belediye Başkanı’ndan daha iyi kim bilebilir? Çatışma süreci sonrasında Diyarbakır’da zorunlu göçten dolayı çekilen sıkıntıların, kadın ve çocukların içinde bulunduğu yoksulluğun, işsiz gençlerin karanlık dünyasının en yakın tanıklarından biri bizzat ben değil miyim? Gazze’deki çaresizliği, öfkeyi, haksızlığı Gazze Belediye Başkanı’ndan daha iyi kim anlatabilir? Bizim kentler olarak politikaları en doğru şekilde geliştirebilmek için birbirimize ihtiyacımız var.”

HALKIMIZDAN FEYZ ALALIM

Yöneticisi oldukları yerel halklardan feyz almaları gerektiğine özel vurgu yapan Baydemir, Mısır ve Tunus’ta yaşanan olayları hatırlatarak “Yerel halklarımıza asla tepeden bakmamalıyız. Onların gücünü, öngörüsünü, erdemini ve dolayısıyla barışın inşasındaki rolünü asla küçümsememeliyiz” diye konuştu.

Baydemir, şu anda Diyarbakır’da Hindistan, Endonezya, Çin, Japonya ve Tayvan’dan yüksek mimarların belediye çalışanları ile tarihi kent merkezi Suriçi’ni gezmekte olduklarını anımsattı. Bu mimarların bir kısmının Türkiye’ye gelmeden önce ilgili büyükelçilikten vize almakta dahi zorlandığını anlatan Baydemir, “Oysa benim Suriçi’nde kalabalık bir tarihi evde, kıt kanaat geçinmeye çalışan mahalle muhtarım hiç tanımadığı bu genç mimarları sokağında görünce avlusuna davet ederek çay ikram etti, onlara ‘Niye boşu boşuna otele para veriyorsunuz? Gelin benim evimde kalın, her zaman gelin, her zaman kalın, başımın üstünde yeriniz var’ dedi. Bu genç mimarlar Suriçi’nde yaşadıkları bu hadiseyi bana anlatırken gözleri hayranlıkla, memnuniyetle, sevgiyle ışıldıyordu. Bu basit hadise artık onların kendi ülkelerinde ailelerine, arkadaşlarına anlatacağı bir hikayedir. Emin olun muhtar da onlarla içtiği çayı, konuştuklarını tüm Diyarbakır’a anlatacaktır. Sormak isterim: Bu ala bir diplomasi örneği değil midir, bu dünya barışı için atılan naçizane ama etkili bir adım değil midir?” dedi.

YASAKLAR KENT İLİŞKİLERİNİ ETKİLİYOR

Baydemir, aslında kentler arası bu diyalogların, kentlerin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel aktörleri, kent yöneticilerinin diğer kentlerle ilişkisini kolaylaştıracak, mobilitesini artıracak mekanizmaların geliştirilmesinin gerektiğinin altını çizdi. Baydemir, “Örneğin kent aktörlerinin yatay ilişkisini sağlayacak pasaport ve vize uygulamalarını gözden geçirmek için çaba göstermeliyiz. Oysa tam tersine, Ortadoğu ve Asya’da seçilmiş belediye başkanlarının hareketliliğinin bizzat merkezi hükümetlerce kısıtlandığı süreçlerden geçiyoruz” dedi.

Kendisine bir yıldır uygulanan yurtdışına çıkış yasağını da hatırlatan Baydemir, “Bu toplantı İstanbul’da değil de Gazze’de, Tahran’da yapılıyor olsaydı aranızda olamayacak ve size hitap edemeyecektim” diye konuştu.

ANF