SODES desteği ile Diyarbakır Valiliği Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Çocuk İstismarına Hayır!” projesi kapsamında ilde çocuklara yönelik hizmet üreten kurum ve kuruluşların uzmanlarına verilen 3 günlük eğitim programına başlandı. Eğitim programının açılışına Vali Mustafa Toprak, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, Dicle Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi’nden öğretim üyeleri ile çocuklarla ilgili çalışma yürüten 100’ün üzerinde profesyonel katıldı.

 

Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, sorumlu pozisyonda olan herkesin çocuklukta yaşanan travmanın ömür boyu bir gölge gibi kişiyi izlediğini unutmaması gerektiğini ve ona göre hareket etmesi gerektiğini söyledi.

 

“Çocukları kim ihmal ve istismar eder” diye soran Baydemir, bunun yanıtının ülke genelinde “hemen hemen herkes” olduğu yanıtını vererek “Hiç kimse, kurum ve kuruluş kusursuz değildir. O halde herkesin dayanışması, ortaklığı ve işbirliği ile ancak bu sorunla mücadele edebiliriz” dedi.

 

Mevzuat gereği 18 yaşın altındaki herkesin çocuk olduğunu ancak bölgede büyüme yaşının çok düşük olduğunu bildiren Baydemir, “Sosyal, siyasal ve ekonomik koşullardan dolayı çocuklarımız çocukluğunu yaşayamamaktadırlar” dedi. Bir anne-baba için çocuğu neyse belediye başkanı, vali veya politikacı için de o kentin çocuklarının aynı olması gerektiğini vurgulayan Baydemir, “Aksi takdirde vicdandan, ahlaktan söz etme şansı yoktur diyerek şöyle devam etti:

 

KİMSE VAHŞETTEN KENDİNİ SIYIRAMAZ

“Dolayısıyla bir baba olarak ifade etmem gerekirse Pozantı’daki çocukların benim çocuklarımdan ne farkı var? Bu bilinçle yaklaşabilirsek, böyle bir vahşetin bu ülkede hala yaşanıyor olmasının müsebbibi kimlerdir diye sorarsak hiç kimse kendisini bu vahşetten sıyıramaz. Sıyıramaz, sıyırmaması lazımdır. Ya da sıyırmasına müsaade etmememiz gerekiyor.”

 

Türkiye’nin tarafı olduğu bütün uluslar arası sözleşmelerden çekinceleri kaldırması gerektiğini belirten Baydemir, “Çekincesiz, şartsız, şurtsuz uluslar arası mevzuatı kendi mevzuatımız haline dönüştürmemiz gerekiyor” dedi.

 

OBJEKTİF SORUMLULUĞUMUZ VAR

Diyarbakır’da yapılan ilk alan araştırmasında 3500’ün üzerinde sokakta çalışan veya çalıştırılan çocuk bulunduğunu 2010’daki araştırma ise bu sayının 1600’e indiğini ve dolayısıyla sayıda düşüşe tanıklık ettiklerini belirten Baydemir, “Her bir vakayı ayrı ayrı incelediğimizde yoksulluk ve yoksunluktan kaynaklanıyor. Bütün alan araştırmaları bize gösteriyor ki yoksul ailenin çocukları çalışıyor veya çalıştırılıyor” şeklinde konuştu. “Peki bu insanlar neden yoksul” diye soran Baydemir, ekonomik bağlarından kopartılmış ve zorunlu göçe maruz bırakılmış ailelerin travma yaşadığına dikkat çekti. “Objektif olarak bu tablodan biz sorumluyuz” diyen Baydemir, “Otomatik olarak biz kendi mesuliyetimizi kabul edip yaklaşım gösterirsek ortaya koyacağımız politika bugünkü politikadan çok daha farklı olacaktır” şeklinde konuştu.

 

ÇOCUĞUN YERİ CEZAEVİ DEĞİLDİR

Birçok kez ifade ettiği bir hususu yeniden ifade etmek istediğini belirten Baydemir, “Çocuğun yeri sokakta eyleme katılmak değildir. Çocuğun yeri panzere taş atmak değildir. Çocuğun yeri okuldur, okul bahçesidir. Çocuğun yeri çocuk oyun gruplarıdır. Çocuğun elinde taş ve sopa değil kalem olmalıdır. Ben bunu doğru bulmuyorum” dedi.

 

Baydemir, “Ama bununla birlikte eline taş alan çocuğa, eline sopa alan çocuğa kurşun sıkmak o da doğru değildir, gaz sıkmak doğru değildir. Onu cezaevine koymak o da doğru değildir. Bir yanlışa daha büyük bir yanlışla yanıt vermek doğru değildir. İki yanlış bir doğru etmez. İki yanlış bir doğru etmemiş, etmez” diye konuştu ve şöyle devam etti:

 

“Pozantı çocuklarını ele aldığımızda başlangıcında aileden, tecavüze kadar herkes suçludur. O halde nasıl çözeceğiz bu durumu. Çocuk nasıl sokağa çıkıp taş atmaktan vazgeçer. Ve kurşun sıkılmaz çocuğa. Ve çocuk cezaevine konulmaz. Bütün bu süreci birlikte ele almak durumundayız. Birlikte ele almadığımızda olan çocuklarımıza olacaktır.”

 

BUGÜN ÇOCUKLAR YARIN BÜYÜYECEKLER

Baydemir travma yaşayanların gelecekte topluma olan maliyetine de şöyle dikkat çekti: “Çocuklar bugün çocuk, ama bu çocuklar yarın büyüyecektir. Pozantı’daki çocuklar yarın büyüyecektir. Ve onların alacağı kin, topluma karşı besleyeceği kin, bu iş için harcanacak kaynağın bin katı toplumdan alınacaktır. O halde herkes şapkasını çıkarıp düşünmesi gerekir. Bu manada devlete, hükümete, aynı zamanda yerel yönetimlere, tüm siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Çocuklarımızın aydınlık geleceği bizim ortak paydamız olsun. Öyle bir şey yapalım ki madde bağımlısı tek bir çocuğumuz kalmasın. Bu mümkündür.”

 

Toplantının yapıldığı Sümerpark Ortak Yaşam Alanı’na işaret eden Baydemir, “İçinde bulunduğumuz mekan toplamda 10 bin metrekarelik kapalı bir alanı oluşturuyor. Tamamı suistimal olmasın diye halkın hizmetine sunulmuştur. Ortak akılla yürütülecek çalışmalar için bütün dinamiklerin emrindedir” dedi.

 

ÇOCUK İZLEME MERKEZİ KURULMALI

Travmaya maruz kalmış çocukların adli süreçte yaşadığını her mercide anlatma zorunda kaldığını ve böylece travmayı tekrar tekrar yaşadığına dikkat çeken Baydemir, “Hukukçu kimliğimle söylüyorum, bu son derece haksızlıktır” diyerek Çocuk İzleme Merkezi’ne ihtiyaç bulunduğunu söyledi.

 

MAHALLELERDE ESRAR SATILIYOR

“Yüreğim sızlıyor” diyerek konuşmasını sürdüren Baydemir, “Diyarbakır’ın pek çok mahallesinde çocuklarımız esrar içiyor ya da esrar satılıyor, sattırılıyor” dedi ve mutlaka bununla çok sert bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Baydemir, “Diyarbakır’da hiçbir esrar satıcısı saygın değildir” diyerek kim esrar satıyorsa onunla mücadele etmeye hazır olduğunu belirtti.

 

İSTİSMARDA KİMSE MASUM DEĞİLDİR

“Çocuk istismarı nedir?” konulu broşürü gösteren Baydemir, “Bu belgenin içine konulmayan onlarca istismar alanı var. Cezaevine 12-13 yaşında konulan bir çocuğun, aydınlık geleceğini elinden aldığımızı unutmayalım” dedi. Baydemir, “Nedeni ne olursa olsun politik nedenlerle cezaevine koyduğumuz her çocuğun aydınlık geleceğini elinden alıyoruz. Şüphesiz ki onun cezaevine giden bütün sürecini de dikkate alarak söylüyorum; ailesinden başlayarak politik mekanizmalara kadar ve devlete kadar, devletin bütün mekanizmalarına kadar hiç kimse bu süreçte masum değildir” şeklinde konuşmasını tamamladı.