Ağrı, Batman, Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Erzurum, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Şırnak, Dersim ve Van barosu, "Tutuklu ve hükümlülerin tedavi süreçlerinde yaşadıkları sorunlara ilişkin inceleme ön raporu"nu açıkladı.

Rapor, Barolar Birliği'nde düzenlenen basın toplantısında kamuoyu ile paylaşıldı.

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin bilgilerin alınmasının ardından bölge illerinde bulunan barolardan oluşturulan heyet, 29 Kasım'da Metris 2 Nolu R Tipi Cezaevi, Silivri Cezaevi ve Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde bulunan toplam 12 tutuklu ile görüşme yapılmasının planlandığı belirtildi. Raporda, heyetin, Mehmet Mesut Tanrıkulu ve Hasan Kaçar ile "hastanede" oldukları gerekçesi ile görüşemedikleri bilgisine yer verildi.

Raporda, cezaevlerinde tedavi süreçlerinde yaşanan hak ihlalleri şöyle sıralandı:

-İstanbul'da sürekli olarak tutulan hasta tutuklu ve hükümlülerin hastaneye gitme ve muayene taleplerine uzun bir süre cevap verilmemekte, genellikle talepten 3 gün sonra hastaneye götürülme işleminin gerçekleştiği, bu durumun hastaların sağlık durumunu tehlikeye attığı, özellikle bazı ileri tıbbi tetkikler bakımından, ağır ve acil hastalık durumuna rağmen 3-4 ay gibi uzun bir süre sonra işlem yapma sırasının verildiği tespit edilmiştir.

-Hasta tutuklu ve hükümlülerin infaz kurumlarının ambulans yerine uygunsuz ring araçları ile sağlık merkezlerine götürüldükleri, burada muayene ve diğer tıbbi işlemlerin beklenmesi sırasında ağır hastaların bile ring araçlarında bekletildikleri, çoğu kez bir takım prosedürel işlemler nedeniyle herhangi bir muayene ve tetkik yapılmadan ağır hastaların gereksiz olarak ve gün boyunca ring araçlarında tutuldukları tespit edilmiştir.

-Ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin İstanbul Protokolü hükümlerine ve bu konudaki mevzuata aykırı şekilde, genellikle elleri kelepçeli şekilde muayene ve diğer tıbbi işlemlerinin yapıldığı, tıbbi etik kurallarına ve hasta haklarına aykırı şekilde bu durumun çoğu kez hekimlerin isteği ile uygulandığını, özellikle bu ayrımcı uygulamanın bazı hekimlerin hastanın etnik kökeni veya aleyhindeki suçlamanın niteliğine göre yapıldığı izlenmiştir.

-Özellikle Kürt hasta tutuklu ve hükümlülerin muayene ve tedavi işlemleri sırasında bazı doktorlar tarafından etnik kökenleri ve yargılandıkları davalara ilişkin sorulara maruz kaldıkları, buna göre ayrımcı saiklerle tedavilerinin yapılmadığı örneğin, 64 yaşında olan kalp ve damar hastalığı ve beyin tümörü nedeniyle tedavi görmekte olan tutuklu Osman Akdağ, Silivri Devlet Hastanesinde muayene işlemleri sırasında, kelepçeli muayene itirazı üzerine ilgili doktorun, 'ben nasıl istersem öyle muayene ederim, git BDP'li milletvekilleri seni tedavi etsin' biçiminde sözler sarf ettiğini ifade etmiştir. Başka bir hasta tutuklu olan ve bir gözü tamamen diğer gözü yüzde 95 görme yetisini kaybetmiş Sevim Er, göz muayenesi sırasında kendisine okutulmak istenen yazıyı görmediğini beyan etmesine rağmen doktor tarafından kendisine 'yalan söylüyorsun, görüyorsun' denilerek hiçbir tedavi yapılmaksızın cezaevine geri gönderildiği bu nedenle tamamen kör olma riski ile karşı karşıya kaldığını belirtilmiştir. Yapılan görüşmelerde buna benzer uygulamaların diğer hastaların tedavisi sırasında da sıklıkla yaşandığı hasta-hekim arasındaki güven ilişkisinin ciddi şekilde zedelendiği tespit edilmiştir.

-Yine Metris R Tipi Kapalı Cezaevi'nde tedavisi yapılan felçli, konuşamayan 57 yaşındaki Salih Tuğrul'un tek başına ihtiyaçlarını karşılayamadığı, yardıma muhtaç halde olduğu gözlemlenmiş, bu hastaya yine aynı yerde tedavi gören ve kendisi de açık kalp ameliyatı geçiren 62 yaşındaki Hayrettin Beştaş tarafından bakıldığı tespit edilmiştir.

-Cezaevi koşulları ve hastaya uygun yemek verilmemesi nedeni ile hastaların durumlarının daha da ağırlaştığı, Bakırköy Cezaevi'nde şebeke sularının paslı aktığı bu durumun beyanlarına göre saç dökülmesi ve vücutta yaralara sebebiyet verdiği belirtilmiştir.

-Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yatan ve ağır hasta hükümlü Hasan Kaçar'a vasi tayin edilmemesi nedeniyle hiçbir hukuksal yardımdan faydalanamadığı tespit edilmiştir.

-Tutuklu ve hükümlülere çoğu kere gerekçesiz ve keyfi bir biçimde disiplin cezalarının verildiği, ağır hasta tutuklulara bile disiplin cezalarının ölçüsüz bir şekilde uygulandığı tespit edilmiştir.

-Uzun ve zorlu nakil, hastaneye sevk ve adli tıp incelemesi sonunda verilen, sağlık bakımından cezaevinde tutulmasının uygun olmadığı biçimindeki Adli Tıp raporlarına rağmen, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması Hakkındaki Kanununun 16. Maddesindeki "toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmaması" şartına dayanılarak kolluk ve savcılıkların keyfi kararlarıyla ölümcül hastaların bile infazın ertelenmesi yoluna gidilmemektedir."

Yaşananların yaşam hakkı ihlali olduğu kaydedilen raporda, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın gerekli incelemeleri yapması ve tedbir alması gerektiği belirtildi. Bu anlamda Türk Tabipler Birliği'nce de gerekli işlemlerin yapılması istendi.

Raporda, şu taleplerin acilen yerine getirilmesi istendi: "Hasta tutukluların maruz kaldıkları ayırımcı uygulamalar ve aksayan tedavi süreçleri nedeniyle yaşadıkları güven sorunu bakımından bağımsız bir hekim heyeti tarafından sağlık durumlarının tespitini talep ediyoruz. Tüm hasta tutukluların infaz ve tedavi koşullarının iyileştirilerek, ağır ve yaşamı tehlikede olan hasta tutukluların infazlarının durdurularak derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz." (ETHA)