Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show programına telefonla bağlanarak Kürt kentlerinde yaşanan sokağa çıkma yasaklarını anlatarak, “Çocuklar ölmesin” dediği için hakkında soruşturma açılan Ayşe Öğretmen (Çelik) ile Ayşe Öğretmene destek olmak için kendilerini ihbar eden 38 aydın sanatçı, gazeteci ve yazar ve Kanal D TV sorumlusu Kadir Turnalı’nın yargılandığı davanın karar duruşması Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmada, Ayşe Çelik ve kendisine destek veren gazeteci, aydın, yazar ve sanatçılar hazır bulundu.

ORTAK SAVUNMA YAPILDI

Duruşmada; 38 aydın, yazar ve sanatçı iddia makamının mütalaasına karşı ortak savunma yaptı. 38 kişi için ortak savunmayı yazar Oya Baydar okudu. Sanıklar adına yapılan ortak savunmanın satır başları şu şekilde:

“Bugün burada sanık olarak karşınızda bulunan Ayşe Çelik ve bu ortak savunmada imzası olan bizler, 2017 Türkiye’sinde barışı savunduğumuz, şiddete karşı çıktığımız, ‘çocuklar ölmesin, insanlar ölmesin, çocuklar aç susuz kalmasın’ çığlığına katıldığımız için ‘terör propagandası’ yapmakla yargılanıyoruz.

Ayşe Çelik hakkında, Güneydoğu’daki şiddetin en yoğun yaşandığı günlerde, bir televizyon programına bağlanarak, yüreğinde bir parça insan sevgisi taşıyan her vicdanlı insanın söyleyeceği ve de söylemesi gereken sözlerden dolayı dava açılması karşısında, onun sözlerine aynen katıldığımızı beyan ederek kendi hakkımızda suç duyurusunda bulunduk. Çünkü Ayşe Çelik’in, bir imdat çığlığı niteliğindeki sözleri, çoğumuzun yerinde tanık olduğu gerçekleri yansıtıyordu. Söylediklerinde ne terör övgüsü, ne de ölümlerin yıkımların müsebbiplerine dair en küçük bir gönderme vardı. Yürekten gelen bir barış çağrısıydı. Nitekim, stüdyodaki çok sayıda konuk bu sözleri içten alkışladı, program sunucusu da ‘Ayşe Öğretmen’i alkışlayalım’ diyerek, barış çığlığına katıldı.

‘OLMAYAN BİR SUÇU ÖVMEMİZ MÜMKÜ DEĞİL’

Ayşe Çelik’in örgütlü bir kampanya ile toplumsal linçe uğratılması ve tümüyle katıldığımız sözleri yüzünden hakkında dava açılması karşısında, onun yanında durmayı ahlaki ve vicdani görev belledik. Eğer insanı, hayatı, barışı savunmak suçsa bizi de aynı suçtan yargılayın dedik. Çünkü bunun suç olmadığını, aksine yurttaşlık ve insanlık görevi olduğunu biliyorduk. ‘Olmayan bir suç’u övmemiz de mümkün değildi.

1 Mart 2017 tarihindeki oturumda iddia makamı; Ayşe Çelik ile aynı sözcükler ve aynı kaygı, aynı vicdani duyarlılıkla; ‘İnsanların, çocukların ölmemesi için ses verin, duyun, görün’ diyen bizlerin beraatını, Ayşe Çelik’in ise ‘terör örgütü propagandası’ yapmaktan cezalandırılmasını istedi.

İddia makamının esasa ilişkin görüşündeki iki farklı değerlendirme hukuk mantığı açısından olduğu kadar hakkaniyet ve vicdan açısından da şaşırtıcı ve anlaşılmazdı.

‘İNSANİ VE VİCDANİ DUYARLILIK CEZALANDIRILAMAZ’

Bölgede yaşanan acılara, ölümlere, özellikle çocukların mağduriyetine karşı herkesi görmeye, duymaya ve bunların önlenmesi için o bölgede yaşayan insanlara el vermeye çağırmak ne hukuki ne de vicdani açıdan suç kabul edilebilir. İnsani ve vicdani duyarlılık cezalandırılamaz. Yasa koyucunun böyle bir abesle iştigali söz konusu olamaz.

En temel hak olan yaşam hakkının korunması kaygısı; insani, yöresel ve evrensel görenekler, ahlaki ve dini duyarlılıklarla birleşerek ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerinin, Kızılay, Kızılhaç ve benzeri yardım kuruluşlarının, nihayet Birleşmiş Milletler gibi tüm dünya devletlerini kapsayan örgütlerin kurulmasına neden olmuştur. Birleşmiş Milletler, milyonlarca insanın ölümüne yol açan Birinci ve İkinci Dünya savaşları sonrasında, 1945 yılında kurulmuş, 1948 yılında ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ yayınlanmış, 1950 yılında Türkiye’yi de bağlayan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi imzalanmıştır.

Bütün bu ulusal ve uluslararası örgütlenmelerin, bizim ülkemizin de taraf olduğu anlaşmaların ve taahhüt ettiğimiz yükümlülüklerin temelinde ve çıkış noktasında insan yaşamının korunması, insanın bedensel ve kültürel varlığını koruma ve geliştirme duyarlılığı ve ihtiyacı yatmaktadır. Tam da bu nedenle Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Güneydoğu’daki sivillerin, çocuk, kadın ve yaşlı insanların ölümüyle ilgili, devletin ‘yurttaşının yaşam hakkını koruma’ sorumluluğuna dikkat çeken raporlar hazırlamıştır. Bu sorumluluk ulusal hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara ciddi yükümlülükler getirmektedir. Hukukçular ve yargı mercileri de bu sorumluluk dışında kalamazlar.

BU SES SUÇ OLAMAZ’

Burada yargılanmakta olan Ayşe Çelik ve bizler; hiçbir zaman terörle, silahla, savaşla ilişkimiz olmadığı gibi, her zaman insan yaşamı ve barışın yanında saf tutmuş, bu tutumumuzu yazıyla, sözle, davranış ve eylemlerimizle çeşitli defalar ifade etmişizdir. Kendini ülkesinden, dünyadan, insandan, iç ve dış barışın korunmasından sorumlu hisseden yurttaşlarız. Bu sorumlulukla hareket edip, Ayşe Çelik’in yargılanmasına neden olan sözlerinden önce de gerçeği yerinde görmek ve oradaki insani drama dikkat çekebilmek için çoğumuz bölgeye gittik. Valilikle, mülki amirlerle, çeşitli devlet kuruluşları, sivil toplum örgütleri, bölgenin kanaat önderleri ile konuşarak ölümlerin, insani kayıpların önüne geçebilmek için elimizden geldiğince çabaladık. Ayşe Çelik’in feryadına sahip çıktık, çünkü sözlerinin yaşadığı, gördüğü tanığı olduğu acıları yansıttığını biliyorduk. O’nun sözlerinde herhangi bir örgütün övülmesinin ya da propagandasının öznesi, sıfatı, yüklemi yoktu, gerçeğin ifadesi vardı sadece. Gerçeğin sesine katıldık. Katıldığımız bu ses suç olamaz.

‘KARA LEKE OLARAK GEÇECEK’

Sayın Hakimler, bu davada, ne Ayşe Çelik ne de bizler, aslında barış talebi ve gerçekler yargılanıyor. O nedenle; hayatı ve barışı savunmayı suç olarak nitelendiren ve bu yönüyle, hem insanlık hem de Türkiye hukuk tarihine kara leke olarak geçecek bir karar vermeyeceğinizi umuyoruz.”

Duruşma, Ayşe Öğretmenin savunması yapması ile devam ediyor.

YARGILAMAYA KONU SÖZLER

Ayşe öğretmen, bağlandığı Beyaz Show programında şu ifadeleri kullanmıştı: “Türkiye’nin Güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Burada doğmamış çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor. Sanatçı olarak, insan olarak, bir şekilde siz de yaşananlara sessiz kalmamalısınız, bir şekilde ‘Dur’ demelisiniz. Burada yaşananlar ekranlarda, medyada çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın... Görün, duyun ve artık bize el verin. Yazık; insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın.”

YARGILANAN İSİMLER

Dava kapsamında Ayşe Öğretmen ile birlikte yargılananların isimleri şu şekilde: Avukat Ahmet Dindar, Fizikçi Ayşe Erzan Silier, Yazar Ayşegül Akış Devecioğlu, Grafiker Ayşenur İyidoğan, Avukat Bayram Bahri Belen, Yönetmen Dilek Gökçin, Gazeteci Ercan İpekçi, Avukat Ergin Cinmen, Sanatçı Ferhat Tunç, Nörolog Gençay Gürsoy, Avukat Gülşen Denizhan, İş İnsanı-Politikacı Gülseren Onanç, İş İnsanı Gürhan Ertür, Teknisyen Gürkan Develi, İş İnsanı Halim Bulutoğlu, Anaokul Yöneticisi İbrahim Akın, Avukat İbrahim Sinemillioğlu, Kanal D TV Kanal Sorumlusu Kadir Turnalı, Avukat Kemal Özgül, Sendikacı Mahmut Konuk, Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, Psikolog Mevlut Ülgen, Gazeteci Murat Çelikkan, Emekli Nazmiye Özen, Endüstri Mühendisi Nergiz Savran Ovacık, Şair Neşe Yaşın, Avukat Nil Özsoy Dindar, Oyuncu Orhan Alkaya, Tarihçi Orhan Silier, Yazar Oya Baydar, Emekli Perihan Pulat, Psikolog Pınar Önen, Müzisyen Şanar Yurdatapan, Antropolog Sibel Özbudun Demirer, Emekli Sendikacı Süleyman Eryılmaz, Araştırmacı-yazar Temel Demirer, Doktor Türkcan Baykal, Sanat Eleştirmeni Vecdi Sayar, Mühendis Vedi Üner Eyüboğlu.

(Kaynak: Evrensel)