Kemal GÖKTAŞ
http://kemal-goktas.blogspot.com/

İçişleri Bakanlığı'nın Hrant Dink'in öldürülmesi ile ilgili olarak Danıştay'a verdiği temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü savunmalar tartışma yarattı. Bakanlığın temyiz dilekçesinde yer verilen bilgilere göre Dink'in ölüm tehdidi altında olduğuna ilişkin resmi yazışmalar 2004 yılından bu yana yapılıyordu. Bakanlık buna rağmen Dink'in korunmamasını "koruma istemedi, istihbarat birimlerinden de korunması için resmi yazı gelmedi" gerekçesiyle açıklamaya çalıştı. Bakanlığın savunmasında daha önce gerçek olmadığı ortaya çıkan bazı bilgilere de yer verilmedi dikkat çekti. Dilekçede, Dink'e yönelik eylem yapacağı Trabzon Emniyeti'nden İstanbul Emniyeti'ne bildirilen Yasin Hayal'in, yanında kalacağı belirtilen ağabeyi Osman Hayal'in o tarihte İstanbul'da olmadığı ileri sürüldü. Oysa polislerin Osman Hayal'in çalıştığı belirtilen fırında tahkikat yapmadıkları, sahte evrak düzenleyerek tahkikat yapmış gibi gösterdikleri müfettiş incelemesi ile ortaya çıkmıştı. Temyiz dilekçesinin altında imzası olan İçişleri Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Murat Koca'nın ise daha sonra İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olduğu ortaya çıktı. Koca, "Biz bir savunma hazırlarken olayın argümanları ilgili birimlerce değerlendirilir" dedi.

34 YIL ÖNCEKİ YARGITAY KARARI İLE SAVUNMA

AİHM'e geçen yıl hükümet adına sunulan savunmanın gördüğü tepkiye rağmen, İçişleri Bakanlığı'nın 28 Ocak 2011 tarihli savunma dilekçesinde benzer ifadeler kullanması dikkat çekti.
Bakanlığın, Hrant Dink'in kardeşleri Hosrof ve Yervant Dink'in açtığı tazminat davasında İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin verdiği 100 bin TL manevi tazminat ödenmesine ilişkin kararına karşı Danıştay'a sunduğu temyiz dilekçesinde 1977 tarihli bir Yargıtay kararına atfen manevi tazminatın sembolik değerde olması gerektiği savunularak mahkemenin davacılara 100 bin TL ödenmesine ilişkin kararındaki miktarın "fahiş" olduğu iddia edildi.

İdare Mahkemesi'nin İçişleri Bakanlığı'nı Hrant Dink'in yaşama hakkının korunmasında ağır hizmet kusuru işlediği yönündeki kararına karşı çıkılan temyiz dilekçesinde Dink'i korumaya yönelik olduğu iddia edilen şu 'tedbirlere' yer verildi:
* Ülkü Ocaklarının Agos önünde yaptığı basın açıklaması sonrasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne 26 Şubat 2004'de bilgi verdi.

POLİS, DİNK'İN HAYATININ TEHLİKEDE OLDUĞU 3 YIL ÖNCE BİLDİRMİŞ

* Hrant Dink'in ikamet ve işyeri adreslerine yönelik İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü'nce 2 Mart 2004 tarihli yazıda "Agos gazetesi bürosu ve Hrant Dink'ie yönelik herhangi bir müessif olayın meydana gelmemesi için yukarıda adresi yazılı gazete bürosu ve Hrant Dink'in ikamet ettiği yerin çevresinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması" denilerek Bakırköy-Şişli ilçe emniyet müdürlükleri ile TEM Şube Müdürlüğü'nden gerekli emniyet tedbirlerinin aldırılması istendi. Akabinde Şişli Emniyet Müdürlüğü'nün 4 Mart 2004 tarihli yazısı ile Agos gazetesinin bulunduğu adres civarında zaman zaman uygulama yapılmak suretiyle gerekli emniyet tedbirleri alındı.

(İçişleri'nin verdiği bu bilgi, polisin Dink'in hayatının tehlikede olduğunu 3 yıl öncesinden bildiğini ortaya koydu. Bu bilginin bir başka önemi ise İstanbul Emniyeti'nden cinayet davasının görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen resmi yazılarla çelişmesi. Mahkeme, 1 Mayıs 2008 tarihinde, Emniyet Müdürlüğü'nden "Hrant Dink'in öldürülmesinden önceki günlerde tehdit alıp almadığını" sormuştu. Bu yazıya 24 Haziran 2008'de cevap gönderen dönemin İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer "Dink'in öldürülmeden önceki günlerde tehdit aldığını teyid eden herhangi bir bilgiye ulaşılmamıştır" ifadesini kullanmıştı. Dönemin TEM Şube Müdürü Selim Kutkan da 9 Temmuz 2008'de Dink'in tehdit edildiğine dair herhangi bir bilgi olmadığını iddia etmişti. )

* Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü'nün 17 Şubat 2006 tarihli yazısının konusu Yasin Hayal olup, yazıda bahsedilen ağabeyi Osman Hayal ile ilgili gerekli teknik ve fiziki çalışmalar yapıldı. Bahse konu tarihte Osman Hayal'in İstanbul'da bulunmadığı tespit edildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nce gerekli tahkikat raporu düzenlenerek Trabzon İl'ine şifahi bilgi verildi.

(Polislerin Osman Hayal'in çalıştığı belirtilen fırında tahkikat yapmadıkları, sahte evrak düzenleyerek tahkikat yapmış gibi gösterdikleri müfettiş inlecelemesi ile ortaya çıkmıştı. Müfettiş raporuna göre görevli iki polis tahkikat yaptıklarını iddia ettikleri tarihte bir kişinin istihbari amaçlı takibini yapıyordu.)

* Asılsız Ermeni İddiaları ile Mücadele Federasyonu'nun Agos gazetesi önünde 8 Mart 2004 tarihinde yaptığı basın açıklaması ile ilgili EKKM (Emniyet Komuta Kontrol Merkezi) Şube Müdürlüğü tarafından emniyet tedbirlerinin alındı.
* Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in 12 Şubat 2007 tarihli ifadesinde Agos önündeki gösteri ve Hrant Dink'in İstanbul Valiliği'ne çağrılmasından bir hafta sonra evlerine 4-5 polisin geldiği, polislerin 'herhangi bir tedirginlik hissederseniz bizi arayın' dedikleri şeklindeki iddiası ile ilgili olarak bir bilgi ve belgeye rastlanmadı.
* Hrant Dink hakkında açılan davanın duruşması sırasında ve sonrasında şahsına karşı yapılan filii saldırı, tehdit ve hakaretlere karşı gerekli emniyet tedbirleri aldırıldı.

KONSOLOSLUTK ÖNÜNDEKİ EYLEMLERDE ÖNLEM ALINMIŞ!

Bakanlığın en dikkat çeken savunmalarından birisi ise Fransa'da soykırım tasarısının görüşüldüğü 2006 yılı Ekim ayında Fransız Konsolosluğu önünde yapılan eylemlere ilişkin güvenlik tedbirlerinin alındığına ilişkin yazışmalardan örnekler verilmesi oldu. Bu konunun Hrant Dink'in hayatını korumak ile ne ilgisi olduğu ise "Böylece Ermeni vatandaşlarımıza yönelik provokatif eylemler engellenmiş oldu" ifadesiyle açıklanmaya çalışıldı. Temyiz dilekçesinde ayrıca azınlıklara yönelik eylem ihbarlarından sonra alınan genel tedbirler de sıralandı. Savunmada Koruma Şube Müdürlüğü Yönetmeliği'nden alıntı yapılarak Hrant Dink'in koruma istemediği ve istihbari birimlerden korunması zaruri görüldüğüne dair resmi bir yazı olmadığı belirtildi.

"İLGİLİ BİRİMLERCE DEĞERLENDİRİLİR"

Temyiz dilekçesinin altında imzası bulunan dönemin Bakanlık 1. Hukuk Müşaviri, Müsteşar Yardımcısı Murat Koca ise VATAN'ın konuya ilişkin sorusuna "Binlerce dava savunuyoruz. Tabii bu konunun hassas olduğunun farkındayım. Biz bir savunma hazırlarken olayın argümanları ilgili birimlerce değerlendirilir. Şu anda görev değişikliğim oldu, o yüzden bu konuda bir yorum yapmayacağım. Eleştiri yapmak sizin hakkınız ama ben bir şey demeyeceğim" yanıtını verdi.

DAVUTOĞLU “RUHUMA BİRÇOK KRİZDEN, ORUÇTAN BİLE AĞIR GELDİ ” DEMİŞTİ

İçişleri'nin temyiz dilekçesi, AİHM savunmasını yeniden gündeme getirdi. Hrant Dink ’in öldürülmeden önce 301. maddeden aldığı mahkumiyet nedeniyle AİHM ’e yaptığı başvuru, ailesinin öldürüldükten sonra yaptığı başvurularla birlikte görüşülmüştü. Hükümet, Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan savunmayı Dışişleri Bakanlığı’nın onayı ile AİHM ’e göndermişti. Savunmada Hrant Dink ’e verilen ceza Almanya’nın bir Nazi liderine verdiği cezayla savunulmuştu. Savunmada, İçişleri Bakanlığı’nın savunmasına benzer biçimde cinayette devletin hiçbir sorumluluğu olmadığı ileri sürülmüş ve bütün kusur Dink ’in koruma istememesine yıkılmaya çalışılmıştı.
Savunmanın 13 Ağustos 2010 ’da VATAN’da yayınlanmasından sonra bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Savunmayı gazeteden okuduğu anı “Ruhuma birçok krizden ağır geldi, oruçtan bile ağır geldi. İçime sindiremedim ” sözleriyle anlatmıştı. Dışişleri Bakanlığı, bu savunmanın gördüğü tepkiler nedeniyle düşünce özgürlüğüne ilişkin davalara savunma göndermeme kararı alındığını açıklamıştı.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Dink ’in kardeşi Hosrof Dink ’le özel bir görüşme yapmış ve ardından cinayeti araştırması için Devlet Denetleme Kurulu’na talimat vermişti. Bütün bunlara rağmen vahim savunmadan tam bir yıl sonra, benzer bir savunmanın İçişleri Bakanlığı tarafından Danıştay ’a sunulması Dink ailesinin de tepkisini çekti.

MAHKEME'DEN ÇARPICI GEREKÇE:  "İÇİŞLERİ, DİNK'İN YAŞAM HAKKININ KORUNMASINDA AĞIR KUSURLU"

İstanbul 10. İdare Mahkemesi davada verdiği kararda İçişleri Bakanlığı'nın sorumluluğunu şu çarpıcı gerekçeyle anlatmıştı:
"İstanbul Emniyeti'ne Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldürme planları hazırladığı, bu kişinin daha önce yaptıklarından ötürü sözkonusu eylemi yapabilecek bir yapıya sahip olduğu 17 Şubat 2006 tarihli yazıyla resmi olarak bildirildiği, Agos gazetesinde yayınlanan aşırı milliyetçi grupların tepkisine yol açan makaleler nedeniyle Hrant Dink'in hedef haline geldiği, somut koşullarda Hrant Dink'in kendisinin talebini beklemeden koruma tedbirlerini alınması gerektiği halde gereğinin yerine getirilmediği, yapılanların sadece yazışma safhasında kalıp korumaya yönelik tedbirlerin alınmasına ilişkin aşamaya geçilmediği, dolayısıyla Hrant Dink'in yaşama hakkının korunmasında idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır."