Hrant Dink'in gazeteci arkadaşlarından Aydın Engin, Dink'in iki halkın barışmasını sağlayacak bir çizgiyi çok başarıyla savunduğu için milliyetçiler tarafından sevilmeyen bir figür olduğunu anlattı. Engin, Dink'in devlet tarafından hedef seçilmesinin nedenini ise Dink'in ikna ediciliğine bağladı.

İSTANBUL (ETHA / Dicle Müftüoğlu)- Hrant Dink tam 5 yıl önce katledildi. Tetikçilerinin yargılandığı davada sona gelinirken, Hrant Dink'in arkadaşlarından Aydın Engin, "Bununla yetinmemizi bekliyorlar, yetinmeyeceğiz" dedi.

Hrant'ın dostlarından Aydın Engin ile Hrant'ı, ölümüne giden yolu ve sonrasını konuştuk.

Eski bir TKP'li olan Aydın Engin, Hrant Dink'le tanışmalarını şöyle anlattı: "12 Eylül sırasında yurt dışına kaçtım. 12 yıl Almanya'da kaldım daha sonra da, Özal Affı ile bir süre hapis yatarsam normal hayatıma dönebilirdim. 70-80 gün yatmam gerekiyordu, onun için Türkiye'ye döndüm. Beni havaalanında aradan uzun yıllar geçtiği için artık tanımadığım insanlar ve gencecik insanlar karşıladı. Oradan hapishaneye gidecektim, çok ayaküstü bir karşılama olacaktı. O sırada uzun boylu çok yakışıklı biri 'Merhaba, benim adım Hrant Dink. Sadece hoş geldiniz demek istedim. Sizi özledik' dedi. Çok duygulu bir tanışma oldu aramızda."

Hapisten çıktıktan sonra Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışan Aydın Engin, bu süreçte Dink ile dostluklarının kurulduğunu ve Agos'un kurulma sürecine katıldığını aktardı.

'HRANT SOSYALİST BİR ERMENİYDİ'

Agos'ta danışman olarak çalıştığını belirten Engin, "Danışmanlık ücretim ise Hrant'la haftada bir rakı içmekti. Öyle ödüyordu borcunu bana, paraları yoktu. Zaten para söz konusu olamaz. O sırada daha iyi tanıdım. Agos'ta yazmamı istedi. Git gide gelişen bir dostluktan söz ediyorum. Haftada bir gün buluşup içerseniz, Ermeni sorunundan, -Hrant bir sosyalistti. Ermeniler arasında sosyalist olan çok vardır ama ben sosyalistim diye açıklayan çok azdır. Yürek ister. Hrant'ta da o vardı- sosyalizmden konuşurduk. Daha sıkı bir dostluğumuz oldu" dedi.

DEVLET 1915'İ GİZLEMEYİ BAŞARMIŞ

"Hrant için saatler boyunca konuşulur" diyen Engin, şöyle devam etti: "Beraber toplantılara giderdik, Hrant'ın olduğu yerde Ermeni sorunu konuşulur, benim pek bilmediğim bir konuydu. Benim gibi kıdemli bir gazetecinin bile ayrıntılarını bilmediği bir konudur Ermeni sorunu. Devletimiz bunu çok iyi örtmeyi başarmıştır. Bu konuda büyük bir alkışı hak ediyor. 1915'te ne olduğunun cevabını Türkler-Kürtler bilmiyordu, ayrıntı hele hiç bilmiyorlardı. Hrant'ın Ermeni sorunuyla ilgili kendine özgü düşünceleri büyük önem taşıyordu."

ULUSALCILAR BİLE AYAKTA ALKIŞLADI

Hrant Dink'in, görüşleri nedeniyle Diaspora'da bile bazen hoş karşılanmadığını aktaran Engin, "İki halkın barışmasını sağlayacak bir çizgiyi çok başarıyla savunduğu için milliyetçiler tarafından sevilmeyen bir figürdü" dedi.

Engin, Hrant Dink'in ulusalcılar tarafından bile nasıl ayakta alkışlandığını şöyle anlattı: Antalya'da bir toplantıda bir tuzak hazırlanmıştı. Ulusalcı kesimler orada bir toplantı düzenlediler ve Hrant'ı çağırdılar. Üniversiteden genç kadın ve erkek dinleyiciler getirildi. Ellerine bayramlarda çocuklara verilen çubuktan saplı bayraklar verildi. Amaç; Hrant Dink'in konuşmasından sonra ulusalcı, milliyetçi bir gösteri yapmaktı. Orada Hrant'ı 'Hrant' yapan yanı öne çıktı. Öyle bir konuşma yaptı ki ellerine bayrak tutuşturulan gençler bayrakları yere bırakıp Hrant Dink'i ayakta alkışladılar. Bu da iki halkın barışına gidebilecek bir yolu ve sahiden onur kırıcı olmayan bir barışı ve kalıcı bir barışın taşlarını döşeme konusundaki inanılmaz gücünü gösterir. Bir Ermeni ama ben Türkçe'yi onun kadar iyi kullanamam, hele konuşurken harikulade konuşurdu."

'AGOS SUSARSA HRANT O ZAMAN ÖLDÜRÜLMÜŞ OLUR'

19 Ocak günü Ahmet Şık'ın kendisini aradığını ve ağlayarak 'Abi Hrant'ı öldürdüler' dediğini anlatan Engin, o günü şöyle anlattı: "Ölüm haberini aldığımız andan itibaren Hrant'ın arkadaşları olarak Agos'a koştuk. Ümit Kıvanç'la aynı anda gittik. İkimiz aynı şeyi düşünmüştük. 'Agos susarsa Hrant o zaman öldürülmüş olur.' Bize düşen de mutfağı bilen insanlar olarak bunu devam ettirmekti. Bu koşullarda işbaşı yaptık. Güzel anıdır, karşılaştığımızda bunu hatırlarız. Ermeni arkadaşlarımız çok şaşkın, çok üzgündü. Hrant'sız bir Agos hazırlamaya hazır değillerdi. Ümit, ben ve birkaç arkadaşımız tam 3,5 gün o kapıdan içeri girdiğimiz andan itibaren pabuçlarımızı dahi çıkartmadık, hiç uyumadık. Bir yandan gazeteyi çalıştık bir yandan da cenaze törenine katkıda bulunmaya çalıştık. O dönemde öyle denk geldi biraz yaşlı olduğum için Agos'un ve ailenin sözcülüğünü yapmamı istediler."

CENAZE TÖRENİ KIRILMA NOKTASIYDI

1960'lardan bu yana tüm önemli ve kitlesel mitinglere katıldığını aktaran Aydın Engin, Hrant'ın cenazesinin hayatında gördüğü en büyük eylem olduğunu ve oraya katılan insanların tamamının gönüllü olarak katılmasının önemli olduğunu söyledi.

Hrant Dink'i uğurlama töreninin bir kırılma noktası olduğunu belirten Engin, "Türkiye'de demokrasi savaşında, özgürlük savaşında milliyetçiliğe karşı kavgamızda Hrant'ın cenaze töreninin çok anlamlı olduğunu düşünüyorum" dedi.

Engin, o gün bir araya gelenlerin başka olay karşısında aynı gönüllükle bir araya gelemediklerini de ekledi ve "Bu bizim kusurumuz" dedi.

Engin, cenaze törenine dair bir anısını da anlattı: "Hepsini izlemedim ama şunu söyleyebilirim, Unkapanı köprüsünde hep balık tutanlar vardır. Oradan yürüyüş kolu geçerken onlar döndüler ve alkışladılar. Bu basit bir olaydır, ama yürüyüş kolu köprüyü geçtiği zaman orada balık tutan 2-3 kişi kalmıştı. Onun çok anlamlı olduğunu düşünüyorum."

'KANLI ÇORBADA TUZU BULUNANLAR YARGILANMALI'

Hrant Dink'in öldürülmesi sürecine giden yolun taşlarının adım adım döşendiğini ifade eden Engin, "Devlet cesaret gösteremedi ve 'bu tetikçilerle yetinin' dedi. Biz de yetirmeyeceğiz. 5 yılın sonunda karar açıklanacak ama sonuç karşında Hrant'ın katilleri yargılanmamış olacak. Bu kanlı çorbada az ya da çok tuzu bulunan herkes yarılanmalı" dedi.