Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Cem Özatalay, Astana görüşmelerinde Kürtler yoksa başarı şansının da olamayacağını savundu.

Özatalay, "Astana’da askeri başarısı ve halk desteği olanlar söz söyleyebilecek. Türkiye’nin bir askeri başarısı yok. Yerel halktan da herhangi bir destek yok" dedi. 

Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Cem Özatalay, Türkiye’nin dış politikalarını dihaber'e değerlendirdi. Özatalay, 2002’de iktidara gelen AKP’nin Avrupa Birliği (AB) eksenli bir politikayla dış politika izlediğini söyledi. 2002-2007 yılları arasında AK Parti’nin AB'yi esas alan bir politika izlediğini ifade eden Özatalay, bu politikadan 2007’de Nicolas Sarkozy Fransa’da yönetime gelmesi, Almaya’da Angela Merkel’in Türkiye ile ilişkilerini soğutmaya başlaması ile Türkiye’nin AB ile sıkıntılar yaşamaya başladığını belirtti.

Dönemin Dışişleri Bakanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dış politika üzerine kaleme aldığı “Stratejik Derinlik" isimli kitaba atıfta bulunan Özatalay, bu anlayışın yeni Osmancılık politikasının anlayışı olduğunu söyledi. Özatalay, “Arap Baharı”ndan sonraki süreçte Türkiye'nin bölgede “alan genişletme” politikası yürüttüğünü ifade etti.

Doç. Dr. Cem Özatalay, DİHABER'den Yasin Kobulan, Sadiye Eser'in sorularını yanıtladı 

'TÜRKİYE'NİN SÜNNİSTAN POLİTİKASI 3 NEDENDEN DOLAYI BOZULDU'

Davutoğlu’nun itibarının 2013’ten sonra değer kaybettiğini ifade eden Özatalay, “Türkiye’nin ÖSO ile girdiği münasebetler onları o bölgede bir Sünnistan kurulması için, özellikle Suriye bölgesinde Sünnistan kurulması için çalışmaya başlaması, başta ÖSO ile başladı bu iş ki, ABD’nin de başta bu işe destek verdiğini biliyoruz. Bu şekilde düşe kalka ilerlerken bu politika, 3 nedenden dolayı bozulmaya başladı. İran’ın bu işe girmeye başlaması, bölgedeki Kürt halkının örgütlenmeye başlaması, kendi direniş cephesini örmeye başlaması ve en sonda Rusya’nın alana müdahale etmesiyle olaylar değişmeye başladı. Rusya’nın alana müdahalesi ile Davutoğlu’nun görevden düşürülmesi hemen hemen aynı tarihlere denk geliyor” dedi. "IŞİD ile ilişkilerin AKP’nin çıkmazlık içerisine düşmesi ile ortaya çıkmaya başladı” diyen Özatalay, “ÖSO ile ilişkiler yürümemeye başladı. Bu sırada ‘Kobanê düştü düşecek’ açıklaması ve Kobenê’de sergilenen Kürt halkının direnişinin kazanması işlerin terse dönmeye başlamasıdır Türkiye açısından. Davutoğlu politikası ile işlerin yürüyememeye başlaması ortaya çıktı” diye konuştu.

‘KIZIL ELMA YEŞİL ELMA OLDU’

Davutoğlu’nun politikalarının başarısız olduğunun ortaya çıkması ile Ergenekon davalarında tutuklu bulunanların cezaevlerinden çıkmasının aynı zamana denk geldiğini dile getiren Özatalay, “Daha Avrasyacı çizgi diyebileceğimiz ki, Avrasyacı çizgi 2007-2008’de kendisini siyaset alanına sokmaya çalışmıştı. Bunun önü Fethullah Gülen’ciler tarafından yapılan operasyonlarla kesilmişti. Olan hikaye Avrasyıcıların tekrardan ortaya çıkması ve Davutoğlu çizgisinin giderek tasfiye edilmesi, terk edilmesi süreci olarak düşünülebilinir. Bu noktada en kritik dönüşüm ise 15 Temmuz darbe girişimidir. Aslında darbenin başarısız olduğunu düşünmüyorum, çünkü darbenin esas olarak Gülen çizgisine yönelik olarak ordunun içerisindeki bir diğer klik tarafından yapıldığı izlenimi var.

Aslında darbeyi yapanlar Rusya’ya yakın, Avrasya çizgisine yakın kişiler ya da çıkışı orada gören Türk subaylarıydı. Zaten darbenin üzerinden bir ay geçmeden de Cerablus’a Fırat Kalkanı ismi verilen operasyon başlatıldı. Gülen’cileri tasfiye etmeyi amaçlayan kesimler Tayyip Erdoğan’ı darbe ile düşürmek istemediler. Bu kanat güçlü bir lider isteyerek, savaşa girmek istiyordu. O noktada Tayyip Erdoğan ile yeni bir anlaşmaya gittiler ve yeni bir ittifak oluştu. Kızıl Elmacı diyordu Avrasyacılar kendilerine, Tayyip Erdoğan ile kurdukları ilişki ile biraz Yeşil Elma oldu gibi. Bu yeni bir şey değil. Kobenê sürecinden beri olan bir yakınlaşmaydı. 15 Temmuz’dan sonra adı kondu artık” değerlendirmesinde bulundu.

‘RUSYA TÜRKİYE’Yİ NATO’YA KARŞI KOZ OLARAK KULLANIYOR’

Özatalay, Amerika’nın etkinliğini zayıflatmak için Rusya ile İran’ın Türkiye ile belli noktalarda iyi geçinmeye çalıştığını söyledi. Rusya’nın Türkiye ile dönemsel ilişkiler içinde olduğunu savunan Özatalay, Türkiye ile ilişkilerin Rusya tarafından NATO’ya karşı bir koz olarak kullanılmak istenileceğine vurgu yaptı. Özatalay, Türkiye’nin Bab’ta ısrar etmesinin nedeninin Suriye’ye dair kurulacak olan masada yer almak olduğunu söyledi. Bab operasyonu ile Türkiye’nin “ben de varım” demek istediğini ve ABD’den destek almayı hedeflediğini ifade eden Özatalay, ABD’den destek almanın ise gerçekleşmediğini kaydetti.

‘ABD’NİN DIŞ POLİTİKASINDA DEĞİŞİKLİK OLMAYACAK’

Türkiye’nin tek umudunun Donald Trump’ın ABD’nin başa gelmesi olduğunu ileri süren Özatalay, “ABD’nin sistemi Türkiye gibi değil, oturmuş bir sistemi var. Bu savaşın bütün Türkiye’yi içine alabileceği ve bölgesel güç kavgasının da üzerinden gerçekleşeceği bir olumsuz döneme doğru gidebilir Türkiye. Trump, her koşula göre söylemi değiştiren biri. ABD’nin dış politikasında bir değişiklik olmayacak. ABD’nin Kürt güçleri ile ittifakının devam edeceğini tahmin ediyorum” diye konuştu.

Özatalay, Rusya’nın Suriye’de etkinliğini arttırmasının nedenini ABD’nin Obama döneminde yürüttüğü dış politika siyasetinden kaynaklandığını dile getirdi. Özatalay, sürecin sonunda Türkiye’nin kendisinin de bir savaş alanına dönüşme riski taşıdığını vurgulayarak, iç politikadaki baskıların bunun göstergesi olduğunu ifade etti. 

‘TÜRKİYE HDP VE PYD İLE HAREKET ETSEYDİ KAZANIRDI’

Türkiye’nin PKK’ye dönük herhangi bir sınır ötesi operasyonu gerçekleştirmesi ihtimalini de Özatalay, bu tür bir operasyonun başarı şansının olmadığını ifade ederek, “Türkiye en sonunda o masaya oturacak. Bu masadaki kozlarını arttırmak için elinden geleni yapacak. Ama izlenen politika bu kozları artırmaya dönük değil. Tren kaçtı aslında. HDP ve PYD ile birlikte hareket edilseydi Türkiye kazanırdı” dedi.

‘SAVAŞAN UNSURLAR MASAYA OTURMADAN KİMİNLE ATEŞKES YAPACAKSINIZ’

Özatay, 23 Ocak’ta başlaması planlanan Astana görüşmelerine dair ise, Kürtlerin olmadığı bir görüşmenin başarı şansının olmadığını ileri sürerek, “Asıl savaşan unsurlar masaya oturmadan neyin ateşkesini yapacaksınız, kimlerle ateşkes yapacaksınız” diye sordu. Özatalay, Kürtlerin bölgesel aktör olarak masaya oturduğu zaman gerçek bir barışın sağlanabileceğini ifade ederek, “Bunun içinde Rakka’nın, Musul’un düşürülmesi beklenecek belki. Bunun ardından kalıcı bir masanın kurulması için görüşmeler başlanacak. Bu sürecin gerçekten zor olacağını düşünüyorum” diye konuştu.

‘KURULACAK MASADA TÜRKİYE'NİN AĞIRLIĞI OLMAYACAK'

Özatalay, Rusya ile Türkiye’nin ilişkisinin çok konjoktürel bir ilişki olduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin orada durmasını destekleyen bir ulusal güç yok, aynı şekilde yerel halk da buna destek vermiyor. Kurulacak olan bir masada Türkiye’nin ağırlığının olacağını düşünmüyorum. Esad ile belki görüşebilirler. Putin ile de aynı gerilimleri yaşadılar. Ama sonra gitti Putin’in karşısında ezile büzüle oturdu. Aynı şey Esad’ın karşısında da olur.

Astana’da Türkiye’de elini güçlendirmek isteyecek. Ancak Astana’da askeri başarısı ve halk desteği olanlar söz söyleyebilecek. Bu konuda Türkiye’nin orada söz söyleme koşulunu ben göremiyorum açıkçası. Türkiye’nin bir askeri başarısı yok. Yerel halktan da herhangi bir destek yok” değerlendirmesinde bulundu.

‘MİNBİC’E SALDIRININ TÜRKİYE’YE YANSIMASI KAÇINILMAZIDIR’

Türkiye’nin Minbic’e yönelmeyi deneyebileceğini ifade eden Özatalay, “Böyle bir savaş olması muhtemeldir. O operasyon işte bütün dengeleri alt üst edebilir. Oradaki Kürt ve Arap halkları ile karşı karşıya gelmesi çok muhtemeldir. O savaşın Türkiye’ye yansıması kaçınılmazdır aslında. Türkiye ABD ile karşı karşıya gelebilir. Bunu deneyecekler bence” diye konuştu.

Türkiye’nin yaşanan krizli dış politikadan çıkamayacağını dile getiren Özatalay, iktidarın değişmesinin bir ihtimal dış politikayı değiştirme ihtimali olduğunu söyledi.