Gazeteci Fehim Işık, Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılacak olan Suriye görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Işık, Rusya, İran ve Türkiye’nin Moskova görüşmelerinin ürünü olarak Suriye’de 30 Aralık’ta başlayan ateşkes kırık dökük de olsa sürüyor. ABD, yanıtını şimdiden kestiremeyeceğimiz bir davet bekliyor. Rusya nasıl bir tutum takınır bilinmez ama toplantılar süresince Esad ile Erdoğan’ın yan yana gelip ABD ve Kürt karşıtlığı üzerinden yeni bir ortaklığa adım atması da ihtimaller arasında duruyor” değerlendirmesinde bulundu.

Fehim Işık’ın Evrensel’de yayınlanan,Cenevre olmadı, Astana verelim” başlıklı yazısı şöyle:

Türkiye ve Rusya’nın girişimiyle 23 Ocak’ta Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılması planlanan Suriye Krizi’nin çözümüne yönelik toplantıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Türkiye’nin büyük umut bağladığı Astana toplantısı, Türk Dışişleri’nin imasına bakılırsa BM gözetimindeki Cenevre toplantılarının yerini alacak, en azından Cenevre’yi belirleyecek şekilde ikame ediliyor.

Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyüktür” sözünü hatırlarsınız. Bu sözle birlikte düşündüğümüzde, Türk Dışişleri’nin BM’nin başarısızlığını açığa vuracak bir hinlik peşinde olduğu da anlaşılır olabiliyor.

Tabi Rusya aynı noktada değil. Rusya’nın bakış açısı ile Türkiye’nin hince yaklaşımı arasında farklar olduğu belirgin. Rusya daha temkinli. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Bu görüşmeler, Cenevre de dahil olmak üzere başka formatların yerine geçmeyecek, onları tamamlayacak” diyor.

Astana toplantısına ABD’nin katılımı ile ilgili de belirsizlik var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın, geçtiğimiz günlerde ABD’nin Astana toplantısına davet edildiğini ve katılacağını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, bu açıklamayı doğrulamadı.

ABD herhangi bir davet almadığını söylemekle yetindi. Peşinden Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin toplantıya davet edileceğini söyledi.

Bu açıklamayı da Kremlin sözcüsü düzeltti. Sözcü Peskov, Astana’da düzenlenmesi planlanan Suriye görüşmeleri için ABD yönetimine davet gönderildiği yönündeki haberleri doğrulamadı. Görünen o ki bu yazı kaleme alınıncaya kadar ABD henüz bir davet almış değil.

Şu ana kadar bilinen şu: Rusya, İran ve Türkiye’nin Moskova görüşmelerinin ürünü olarak Suriye’de 30 Aralık’ta başlayan ateşkes kırık dökük de olsa sürüyor. Suriyeli muhalif gruplar olarak adlandırılan çoğu Türkiye destekli 24 grup toplantılara blok halinde katılacaklarını açıkladı.

ABD, yanıtını şimdiden kestiremeyeceğimiz bir davet bekliyor. Rusya nasıl bir tutum takınır bilinmez ama toplantılar süresince Esad ile Erdoğan’ın yan yana gelip ABD ve Kürt karşıtlığı üzerinden yeni bir ortaklığa adım atması da ihtimaller arasında duruyor.

Bilinenler ile hissedilenler arasında da fark var; o da şu: Türkiye, hem bölgedeki resmi varlığını, hem de desteklediği grupların varlığını Astana’da Rusya üzerinden tescil ettirmek istiyor.

Rusya ise Türkiye’nin uluslararası alanda giderek zayıflamasının bedeli olarak Nusra ve IŞİD’den arındırılmış Türkiye destekli muhalif grupları Türk askerlerinin bulunduğu Şehba bölgesine itmek ve akabinde Türkiye destekli muhaliflerden boşalan bölgeleri silahlı gruplardan temizleyerek Suriye rejimine teslim etmeyi amaçlıyor.

Yani Türkiye ve desteklediği gruplar, Cerablus, Azez ve Mare’den Bab’a uzanan hat ile yetinecek, bu hattaki gücü üzerinden pazarlık masasında olacak; Rusya’da Halep’te olduğu gibi İdlib başta olmak üzere Suriye’deki kentleri temizleyip bölgedeki kendi üslerinin kalıcı güvenliğini sağlayacak arayışlar içinde olacak.

Dikkat ederseniz Astana’ya ilişkin hesaplarda Rojava’daki özerk yönetiminin temsilcileri ile Demokratik Suriye Güçleri’nin özgürleştirdiği bölgeleri kontrol eden siyasi güçlerin temsiliyetinden hiç söz edilmiyor. Bunda Türkiye’nin payının olduğu açık.

Konuyla ilgili Rojava Özerk Yönetimi’ni tanıyan partiler ile bölgedeki siyasi aktörlerin açıklamaları var. Onlar, Suriye’nin önemli güçlerinden olan Kürtlerin dışlandığı, Suriyeli diğer halkların tanınmadığı bir toplantının sonuçlarının Cenevre’den farklı olamayacağının altını çizerek görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanacağını söylüyor.

Haksız da değiller.

Suriye krizine çözüm arayışında olan güçlerin, hegemonik esaslı, Suriye halklarından çok bölge devletlerinin ve küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bakış açısının sonuçlarını Cenevre’de yaşamışken hala aynı noktada olmaları da ayrı bir garabet.

Türkiye çöken politikalarını düzeltmek yerine yeni ince hesaplar peşinde. Rusya bunun farkında elbet. Elindeki bu önemli kozu da sonuna kadar kullanmaya niyetli.

Bakalım hesaplar tutacak mı?

***

Tüm bunlar tartışılırken Suriye hükümetinin Rusya’nın girişimiyle Rojavalı Kürt partilerinden bazılarıyla görüştüğü bilgileri kamuoyuna yansıdı. Kamışlo kentinde yaşayan akademisyen Ferid Sadun, Şam yönetimi ile federasyon talebinin önünü açacak görüşmeler yaptığını açıkladı. Bu görüşmelerin Rusya’nın girişimi ile yaşandığını da sözlerine ekledi.

Rusya’nın uzun zamandır Suriye’deki Kürtlerin neredeyse tüm partileri ile görüştüğünü biliyoruz. Görüşmelerin önemli bir kısmının Rusya’nın Suriye’deki Hmeymim Askeri Üssü’nde yapıldığı da biliniyor. Demokratik Suriye Meclisi Eş Başkanı İlham Ahmed de, geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yaptığı bir açıklamada bu görüşmeleri doğrulamıştı.

Elbet gelinen nokta Ferid Sadun’un açıkladığı gibi Rusya garantörlüğünde yapılan federasyon görüşmeleri değil. Bu yönüyle baktığımızda Sadun’un ya da beraberindeki bir kısım Kürt şahsiyetinin yaptığı görüşmeler tamamen anlamsız olmasa bile öyle basının büyüttüğü gibi federasyonun kabul edileceği görüşmelere de işaret etmiyor. Ancak bu girişimleri de dikkatle takip etmekte yarar var.