Türkiye’de aranan 21 kişilik ‘canlı bomba’ listesinde olan Mahmut Gazi Tatar isimli IŞİD militanı IŞİD’le AFAD kampında tanıştığını belirterek sınırdan IŞİD için açılan yoldan Suriye’ye geçtiklerini söyledi.

21 kişilik "canlı bomba" listesinde adı olan IŞİD'li Mahmut Gazi Tatar, YPG'nin Til Abyad operasyonunda tutuklandı. Tatar, ANF'ye konuştu: Türkiye'ye giriş çıkışlarda herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir. Rahat bir şekilde arkadaşlarımız Türkiye'ye girip çıkabiliyordu.

ANF Rojava muhabirleri, IŞİD'li Mahmut Gazi Tatar ile tutuklu olduğu cezaevinde konuştu.

Türkiye’de ‘canlı bomba’ olarak aranan Mahmut Gazi Tatar ile tutuklu olduğu cezaevinde yaptığı söyleşide Adıyaman’da IŞİD ile nasıl tanıştığını, Suriye’ye geçiş sürecini, Türkiye’den giden IŞİD elemanlarının Suriye ve Rojava’da nasıl bir ortamda kaldıklarını anlattı.

1991 Adıyamanlı doğumlu Mahmut Gazi Tatar, Adıyaman Üniversitesinde teknoloji bölümünde öğrenciyken AFAD kamplarında çalışmış. Ve hayatı orada değişmeye başlamış.

Mahmut Gazi Tatar’ın açıklamaları:

'AFAD KAMPINDA DAIŞ İLE TANIŞTIM'

DAİŞ ile tanışmam AFAD mülteci kampında oldu. AFAD'a ait mülteci kampında çalışmaya başladıktan sonra, Ahmet Korkmaz adında biri ile tanıştım. Tanışma bahanesiyle yanıma yaklaşan bu şahıs bir süre sonra bana nasihatlerde bulunmaya başladı. Ahmet Korkmaz kampta yemek şirketinde çalışıyor görünüyordu.

Zaman gittikçe iş ağırlaşmaya, Ahmet Korkmaz'ın da söylemleri değişmeye başlamıştı. Suriye mülteci kampındaki işlerimizde bitmişti. Uzun bir süre Ahmet Korkmaz ile görüşemedim. Daha sonra çarşıda Ahmet Korkmaz ile karşılaştım. Telefonumu alarak, 'Görüşelim' dedi.

'ÇAY OCAĞINDA BULUŞTUK'

Ahmet Korkmaz bana bir çay ocağının ismini vererek, 'Gel burada görüşelim' dedi. Bu çay ocağı, heykel meydanının arka tarafında, caminin arka tarafında bir iki defa orada İbrahim isminde biri ile görüşmüştüm. Ahmet Korkmaz bu görüşmelerimizde işi ağırlaştırmaya başlamıştı. 'İstersen gel bize burada ilmini artır' dedi.

Bu görüşmemizden sonra Ahmet Korkmaz'ın evine gitmeye başladım. Ahmet Korkmaz'ın evi mezarlık mahallesine yakın, müstakil daire idi. Ahmet Korkmaz evli Murat ve Ayşe adında iki çocuk babasıydı. Evine gidip gelmeler, görüşmeler üzerinden zaman gittikçe iş ağıra binmeye başladı. Artık açık bir şekilde 'Cihat'tan bahsetmeye başladı.

'İLK DÖNEMDE DAIŞ MEVZUSU YOKTU'

Bu tartışmalardan sonra namaza kılmaya, oruç tutmaya başladım. Kendimi düzelttiğimi düşünmüştüm. Daha sonraki süreçteki görüşmelerimizde ise bu defa 'Cihat' konusuna gelmeye başlamıştı. Cihat daha ağır basmaya başlamıştı. İlk dönemler DAIŞ mevzusu yoktu. Kobanê olayları bittikten sonra DAIŞ'i dillendirmeye, 'Cihat'a katılım söylemleri artmıştı.

'AHMET KORKMAZ'IN EVİNDE 5 AY EĞİTİM GÖRDÜK'

Ahmet Korkmaz ile daha çok mescitte buluşur konuşurduk. Din üzerine kimse ile aslında tartışmıyordu. Daha çok yemeğini dağıtırdı. Bende bu görüşmelerden sonra namaz kılmaya başladım. İşin aslı kamp bittikten sonra ortaya çıkmıştı.

Kamp işi bittikten sonra ben Yusuf, İbrahim, Mustafa, Heymen ile birlikte Ahmet Korkmaz'ın evine gitmeye başladık. Burada Ahmet Korkmaz bize 'Akide kitabı' kitabını verdi, 'Bu kitap üzerine eğitim göreceğiz' dedi. Kitaptan belli konuları bize verir, onları çalışır, ezberlerdik. Eğitim zamanın da Ahmet Korkmaz bize o konu hakkında sorular sorardı.

 Genelde akşamları 07.30-08.00 civarında gider, bir buçuk saat eğitim aldıktan sonra çayımızı içer dağılırdık. Bu program genelde haftada bir gün uygulanılırdı. Ahmet Korkmaz'ın evinde toplam 6 kişiydik ve aldığımız eğitim toplam beş ay sürmüştü.

Başka bizim gibi eğitim alanları tanımazı istemiyorlardı. Başkası ile görüşmeyin, bekarların evine gitmeyin ve telefon kullanmayın diye uyarırlardı. Bir işiniz olduğunda bana yada, İbrahim'e ulaşın, o bize ulaştırır, ben aracı seçilmişim derdi.

Eğitimlerin dışında bazı DAIŞ videolarını izledim. İdeolojik eğitimin yanında böylesi ruhsal olarak ta savaşa hazırlanıyorduk.

AHMET KORKMAZ ORTADAN KAYBOLUYOR

Bir ara Ahmet Korkmaz'ın arama kararı çıktığı söylenerek ortadan kaybolmuştu. Soyadını bilmediğim İbrahim adında biri ile arayarak 'Çay ocağına gel, görüşelim' dedi. Bu çay ocağına birkaç defa gitmiştim. Çay ocağına gittim, İbrahim ile görüştüm. Bana 'Ahmet Abi'nin arama kararı çıkmış' diyerek durumundan bahsetti.

Daha sonra İbrahim ile bir kez daha görüştüm. İbrahim bana Ahmet Korkmaz'ın 'İstiyorlarsa Suriye'ye gelebilirler. Burada savaş yok. Televizyondan göründüğü gibi değildir. Gelip bir aylık nöbet tutacak. Ondan sonra ona uygun bir iş verilecek' dedi.

İbrahim bana durumu açıkladı. Ve bana 'İstersen gidebilirsin' dedi. Ben de tamam diyerek kabul ettim. Benim bu tür kişi ve işlerle uğraştığımdan ailemin haberi yoktu. Benim DAIŞ'e katılacağımı bilselerdi, bırakmaz ev hapsine alırlardı.

İbrahim ile görüşmemizde 'İstersen gidebilirsin' ben de 'Tamam' demiştim. İbrahim bana yolu tarif etti.

İbrahim ile görüştükten sonra eve gittim, valizimi hazırladım ve bizim evin orda iki üç katlı bir inşaata sakladım. Akşam anne ve babama 'Ellerim şişiyor yarın ben hastaneye gideceğim beni uyandırın' dedim. Telefonu da ayarlamıştım. Sabah 4.30-05.00'de telefon çaldı. Kimseyi uyandırmadan namazımı kıldım, çıktım valizimi aldım. Antep'e oradan da Kilis'e geçtim.

ANTEP-KİLİS DURAĞI DAIŞ'E ÇALIŞIYOR!

İbrahim bana detaylı yol tarifi yaptı. İbrahim'in tarifine göre Antep'e gittim. Oradan da Kilis'e geçtim. Kilis durağının hemen yanında bir taksi durağı vardı. İbrahim'in bana tarif ettiği şey, 'Kilis'e gittiğinde orada taksiciler var. Bir taksiciye sor sana bir kaçakçı ayarlasın' dedi. İbrahim'in tarif ettiği şekilde taksicinin yanına gittim ve 'Suriye'ye geçeceğim, bana bir kaçakçı lazım' dedim. Taksici başta soğuk davranmıştı. Ama daha sonra birileri ile telefon ile görüştü.

Taksicinin aradığı bir Suriyeliydi. Geldi beni aldı. İki üç evin bulunduğu küçük bir yere götürdü. Götürüldüğüm evde 17 kişi daha DAİŞ'e katılmak için gelmişti. Bunlar içinde 2 de Kürt, diğerleri Türk'tü ve kim olduklarını bilmiyorum, çünkü hepsi sivil insanlar ve soru soramazdık. Bu iki kişi Kürtçe konuşuyorlardı. Gece buradan Cerablus sınır kapısının üst tarafındaki yola götürüldük.

‘SINIR GEÇİŞİNDE ASKER BİZE KARIŞMADI’

Kaçakçıların açtığı yollar vardı. Üst tarafta sivillerin geçtiği yol, alt tarafta ise DAIŞ'e katılmak için açılan bir yol vardı. Burası Türk askerlerine çok yakında ama kimse geçişimizde bize karışmadı. DAIŞ için açılan yoldan Suriye topraklarına girdik. Bizi Suriye topraklarında Ebubekir adında bir Türk karşıladıktan sonra bir iki km uzaklıkta bir köye götürdü.

Daha sonra Ebu Talha geldi. Bizimle biraz konuştuktan sonra bizi oradan alıp, El Bap'a götürdü. Yaklaşık bir hafta El Bap'ta kaldık. Buradan da askeri eğitim için Maskere götürdü. Askeri eğitimimiz 2 ay 10 gün sürdü.

'BİZİ ÖLÜME HAZIRLIYORLAR'

Eğitimin bitimine iki gün kala Ebu Talha bize, YPG'nin Siluk'e yaklaştığını söyledi. YPG ile savaşın devam ettiğini burada öğrendim. Ebu Talha bize askeri eğitim verdi ve aslen Anteplidir. İdeolojik olarak da 'Akide' üzerine eğitim Ebu Musa verdi.

Askeri eğitimimiz bittikten sonra Tabka'ya geldik. biat aldım. Genelde nereye gitmek istediklerini soruyorlar. Suriye'yi tercih edenler çok. Şam üzerine çok rivayet edilir onun için orayı tercih edenler oluyor.

TEL ABYAD'A GELDİM!’

Herkese nereye gitmek istediklerini soruyorlardı. Ben Halep ve Ambar istemiştim. Ama YPG Silük yakınlarına kadar gelmişti ve savaşçılar eğitimden sonra buralara gönderiliyordu. YPG Silük'ün tamamını almıştı. Ertesi gün Tel Ebyad'tan Rakka'ya çekileceklerini söylediler.

‘YPG YOLLARI TUTMUŞ, YÜRÜYEREK GEÇERİZ DEDİK!’

Bizlerde yola çıktık. Ancak YPG'nin yolları kontrol altına aldığını öğrendik. Daha sonra bizi Suriyeli Ensarların olduğu bir köyüne götürdüler. Arabadan indik ve 'Belki yürüyerek geçeriz' dedik. Ama arabalar tek tek gitmeye başladı. Benim geldiğim arabaya ise Ensarlar tek tek binmeye başladı, bana yer kalmadı. Herkes gitmeye başlamış, kendisini kurtarmıştı. Ama ben ve 11 Ensar kalmıştık. Bir ben yabancıydım, diğerleri Suriye'den DAIŞ'e katılmış Ensarlardı.

Akşam karanlığında yürüyerek geçecektik. Akşam 07.00'den sonra hava kararmaya başladığında yürümeye başladık. Köyden yeni çıkmıştık. Uçaklar bize üç tane roket fırlattı. Benle birlikte olanlardan 6 kişi öldü, biri de yaralandı. 4 kişi ise hiç durmadan kaçıp gitti. Açıkçası hayatımda öyle bir korkuya kapılmamıştım.

Geri dönmeye başladım. Ama üzerimdeki silah ve askeri tesisat beni ağırlaştırıyordu. Geldiğimiz köye dönerek bir hayvan barınağına girdim. Hayvan barınağına girmeden önce üstümdeki askeri kıyafetleri çıkardım attım. İplerin üzerinde olan bir eşofmanı giydim.

‘TEL ABYAD'A GERİ DÖNDÜM VE...’

Sabah köy halkı köye gelmişti. Ben de çıkıp etrafa baktım, YPG yolu tamamen kapatmış, gidecek bir yer yoktu, umudu kestim. Tel Ebyad'a doğru yürümeye başladım. YPG'ye teslim olursam en azındAn belki yaşamak için bir fırsat verirler diye düşünmeye başladım.

Tel Ebyad'a doğru yürümeye başlamıştım. Üst tarafta bir YPG tankı vardı. Beni görünce yanıma gelerek beni teslim aldılar. Biz Tel Ebyad'tan çıktığımız zaman şehrin içinde çok sayıda DAIŞ savaşçısı vardı. Bunların nereye gittiğini, Türk tarafına geçip, geçmediklerini tam bilmiyorum. Ama o kadar savaşçının yoldan Rakka'ya geçişi, oldukça zorlaşmıştı. Erken davranmamıza rağmen biz Rakka’ya geçemedik.

‘TÜRKİYE'YE GİRİŞ ÇIKIŞLARDA SORUN YOK, PETROL TİCARETİ VAR’

Türkiye'ye giriş çıkışlarda herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir. Rahat bir şekilde arkadaşlarımız Türkiye'ye girip çıkabiliyordu. Ticari olarak da Türkiye ile DAIŞ arasında petrol anlaşmaları vardır. Bunun ticaretini açık bir şekilde yapıyorlar.

DAIŞ KAYIPLARINI GİZLİYOR’

Savaşçılar, savaşın sonuçlarından asla haberdar olmuyor. Psikolojik olarak insanlarını, savaşçılarını korkutmamaya çalışıyorlar. Savaşta ölen savaşçılarının sayısını da aynı şekilde açıklamıyorlar. Uçaklar vurduğu zaman şunu söylerlerdi, 'Uçaklar varsa onların üstünde de rabbimiz var' diyorlardı. Bu şekilde bize moral vermeye çalışıyorlardı.

‘DAIŞ'E KATILDIĞIMA PİŞMANIM!’

Ben DAIŞ'e katıldığım için pişmanım. Hayatım mahvoldu. Bundan sonra benim bir yaşantım olur mu bilmiyorum? Buradan kalsam esirim.

‘YPG'DEN SADECE MERHAMET GÖRDÜM!’

Yakalandığım zaman, 'YPG beni işkence ile öldürür' diyordum. YPG'den bu tür bir muamele beklerdim. Karşılaştığım tek şey merhamet oldu. Söylenecek çok şey var, ama dile getiremiyorum.

Gençlere bu şunu söylemek isterim, bir işe kalkıştığımız zaman iyi düşünmemiz lazım. Daha sonra ne olacak diye iyi hesaplamamız gerekir. Tamam, cennet cehennem var. Ama cennet ve cehennemi kazanmak insanları öldürerek olmuyor. Gençler aklınızı başınıza alın. Kalkıştığınız bu işler hayatınıza mal olabilir. Ölüm kurtuluş, vallahi ölüm kurtuluş. Ama ölemediğiniz zaman hayatınız mahvoluyor. Sizi söyleyeceğim tek şey aklınızı başınıza alın!

Defalarca düşündüm, ben burada esirim, beni esir değişiminde verseler dahi, DAIŞ'ın bana 'mürtet' diyerek öldüreceğinden korkuyorum. Türkiye'ye gitsem yakalanacağım, cezaevine atılacağım. Benim bu durumumdan özellikle gençler ve Adıyaman insanları ders çıkarsın. Böyle bir işe kalkışmayın.