Anayasa Mahkemesi, CHP’nin Olağanüstü Hal’e (OHAL) ilişkin 668 ve 669 sayılı KHK'nın iptali istemiyle yaptığı başvuruya ret gerekçesi Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
 
CHP, 668 ve 669 sayılı KHK'lar için iki ayrı başvuru yapmıştı. Başvuruyla ilgili incelemesini yapan Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 668 ve 669 sayılı OHAL’e ilişkin KHK’ların bazı maddelerinin iptal istemlerini, “yetkisizlik” nedeniyle reddetti.
 
Gerekçede, olağanüstü yönetim usullerine iç karışıklık, ayaklanma, savaş tehlikesinin baş göstermesi, savaş hâli, doğal afet, ağır ekonomik bunalım ve bunlara benzer nedenlerle devletin ve toplumun güvenliğini büyük ölçüde sarsan durumlarla karşılaşıldığında başvurulacağı belirtildi.
 
Olağan yönetimlerin ve olağan hukuk kurallarının bu tehlikelerin giderilmesinde yetersiz kalması nedeniyle çağdaş hukuk sistemlerinde olağanüstü yönetim biçimlerinin benimsendiğine dikkat çekilen gerekçede, demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usullerinin, hukuku dışlayan keyfi yönetim anlamına gelmeyeceği belirtildi.
 
"OHAL HUKUKİ REJİMDİR"
 
Olağanüstü yönetimlerin kaynağını Anayasada bulan, anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimler olduğuna vurgu yapılan gerekçede, “Olağanüstü hâl, yürütme organına önemli yetkiler vermesine, hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın sonuçta hukuki bir rejimdir” denildi.
 
"AYM’YE YETKİ TANINMAMIŞTIR"
 
Anayasa’da yer alan olağanüstü hal yönetim usullerinin ve uygulanma şeklinin irdelendiği gerekçede, Anayasa hükümlerinin Anayasa Mahkemesini bağladığı ve yargı yetkisinin kaynağını ve sınırlarını belirlediğine dikkat çekildi. Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin düzenlendiği Anayasa’nın 148. maddesinde olağanüstü dönem KHK’larının şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamayacağının açıkça belirtildiğine işaret edilen açıklamada, söz konusu düzenlemelerin herhangi bir ad altında yargısal denetime konu yapılması bakımından Anayasa Mahkemesine bir yetkinin tanınmadığı vurgulandı.
 
Anayasa Mahkemesinin önüne getirilen kuralın niteliğini belirleme konusunda takdir yetkisine sahip olduğunun belirtildiği gerekçede, “Bir işlemin muhtevası esas alınarak maddi kritere veya işlemi tesis eden organ ve başvurulan usuller esas alınarak şekli-organik kritere göre niteleme yapılabilir. Hangi, kriter esas alınırsa alınsın yapılan nitelemenin Anayasa’nın çizdiği çerçevenin dışına çıkılması, başka bir ifadeyle olağanüstü hâl KHK’larının şekil ve esas bakımından anayasaya uygunluk denetiminin yapılması sonucunu doğurmaması gerekir” denildi.
 
Anayasa Mahkemesi bir konuda karar verirken, aynı konuda daha önce verdiği kararları da değerlendirdiği bilgisine yer verilen gerekçede, bu yapılırken içtihat istikrarı ile içtihadın değiştirilmesi ve geliştirilmesi ihtiyacı arasındaki hassas dengenin dikkate alındığı kaydedildi.
 
AYM 1991 YILINDA KHK’LARI OLAĞAN DÖNEM KHK’SI OLARAK GÖRMÜŞTÜR
 
Mahkemenin, içtihat değişikliğine gittiğinde önceki kararlardan neden ayrıldığını açıklaması ve yeni görüşünü temellendirmesi gerektiği ifade edilen gerekçede, Anayasa Mahkemesinin, 1991 yılında oyçokluğuyla vermiş olduğu kararlarında, olağanüstü hâl ilanının gerekli kıldığı konuya ilişkin olmayan veya olağanüstü hâlin geçerli olduğu yer ya da dönem hâricinde yürürlükte olacak düzenlemeleri, olağanüstü hâl KHK’sı niteliğinde görmeyerek bunların olağan dönem KHK’sı olduğunu değerlendirip yargı denetimine konu yaptığı anımsatıldı.
 
Bu yaklaşımın, Anayasa’nın 148, maddesindeki şekil ve esas bakımından denetim yasağını tamamen anlamsız ve işlevsiz hâle getirdiğine dikkat çekilen gerekçede, “Zira olağanüstü hâl KHK’larının yargısal denetimi mümkün olsaydı Anayasa Mahkemesi, aynı incelemeyi yapacak ve kuralı Anayasa’nın 125. maddesine aykırı bularak iptal edecekti. Bu tür bir yaklaşımla olağanüstü hâl KHK’sı niteliğinde olan tüm kuralları bu kapsam dışına çıkarmak mümkündür” denildi.
 
Olağanüstü hâl KHK’larının Anayasa’ya aykırı düzenlemeler içerdiğinin ileri sürülmesinin, bunların anayasallık denetimine tabi tutulmaları için yeterli olmadığına işaret edilen gerekçede, OHAL KHK’larının Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilmesi için bu yöndeki bir anayasal yetkinin açıkça tanınması gerektiği kaydedildi.
 
YARGISAL DENETİM YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR
 
Anayasa’nın 148. Maddesine göre olağanüstü dönem KHK’larının herhangi bir ad altında yargısal denetime tabi tutulamayacağının açık olduğuna dikkat çekilen gerekçede, şöyle denildi:
 
“İptali talep edilen 668 ve 669 sayılı KHK, ülkemizde 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenmiş olan bir cunta tarafından demokratik anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırma teşebbüsü sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkarılmıştır. Olağanüstü hâlin ilan edilmesi ve bu kararın TBMM tarafından onaylanmasından sonra Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, yurdun tamamında geçerli olmak üzere 25 Temmuz 2016 tarihinde KHK çıkarılmış, Resmi Gazete’de yayımlanmış ve aynı gün TBMM’nin onayına sunulmuştur. Dolayısıyla dava konusu kuralları da içeren söz konusu KHK, Anayasa’nın 121. maddesine dayanılarak olağanüstü hâlin geçerli olduğu dönem içerisinde çıkarılmış olan bir olağanüstü hâl KHK’sıdır.
 
Anayasa’nın 121. maddesi uyarınca çıkarılan dava konusu KHK hükümlerinin, Anayasa’nın 148, maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan ‘olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz’ hükmü karşısında, esasa geçilerek yargısal denetiminin yapılması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallara yönelik iptal taleplerinin yetkisizlik nedeniyle reddi gerekir.” (Kaynak: Gerçek Gündem)