ANAR’ın Genel Müdürü İbrahim Uslu, Aralık ayında yapacakları yeni saha çalışması öncesinde siyasi partilerin durumunu değerlendirdi.

Erken seçim tartışmalarını değerlendiren Uslu, “AK Parti bugüne kadar yerel seçimlerde genel seçimlerin altında oy aldı. Öyle olduğu için daha düşük oy olacağı bir seçimi önce yapıp muhalefeti ümitlendirmek, kendi seçmenini demoralize etmek riskini göze almaz erken seçimi tercih eder diye düşünüyorum” dedi.

AKP ve MHP’de sadakatsiz ve mutsuz seçmen olduğunu savunan Uslu, “Üç ayrı seçmen tipi var. Her partinin içinde sadık seçmenler, sadakatsiz seçmenler ve mutsuz seçmenler bulunuyor. Türkiye seçmeninin yüzde 20’sini rasyonel gerekçelerle oy veren, çok hızlı hareket edebilen, her seçimde farklı partilere oy verebilen bu sadakatsiz seçmenler oluşturuyor.7 Haziran’da sadakatsiz seçmenler AK Parti’den ayrılıp başka partilere gittiler. 1 Kasım’a gelindiğinde başka tehditler gördükleri için geri döndüler. Referandumda AK Parti ve MHP içindeki sadakatsiz ve mutsuz seçmenler oy vermedi ya da “hayır” oyu verdi. İki partinin toplam oyu dikkate alındığında arada oluşan 10.5 puanlık fark iki parti içindeki sadakatsiz ve mutsuz seçmenlerin oranını gösteriyor aşağı yukarı” ifadelerini kullandı.

»Son dönemde kamuoyu araştırma şirketleri birbiri ardına yaptıkları çalışmaları paylaştılar. Sizin yeni bir çalışmanız var mı?

Biz en son çalışmayı Eylül ayında yapmıştık. O tarihten bu yana seçmen tercihlerine yansıyabilecek gelişmeler yaşandı tabii. Yeni bir parti kuruldu. ABD’deki Sarraf davası ile ilgili gelişmeler yaşandı. ABD’deki mahkemenin Türkiye’deki seçmen davranışlarını etkileme potansiyeli var. Aralık ayı ortalarına doğru, yaşanacak gelişmelerin seyrine göre yeni bir kamuoyu araştırması yapacağız.

»Yeni araştırmanız daha net bir tablo ortaya koyabilir belki ama yıllardır saha çalışması yapıyor olmanın deneyimiyle belediye başkanları operasyonunun AKP’ye etkisi ne olur size göre?

Bu operasyonun gerçek nedenini bilmiyoruz. Kulis bilgisi olarak referandumda oy kaybedilen illerle ilgili bir tasarrufta bulunulduğu söylendi. Referandumdaki oy kaybının gerekçelerini sorgulamadan belediye başkanlarıyla ilgili böyle bir tasarrufta bulunmak kayıpları telafi edecek bir şey değil. Zaten referandumdaki oy kayıplarını incelediğimizde başka faktörlerin etkili olduğunu gördük. Büyükşehirlerde bekledikleri düzeyde “evet” oyu alamamalarının gerekçelerine baktığımızda sosyolojik gerekçeler, siyasal değerlerle, paketin içeriğiyle ilgili gerekçeler var. Sonuç ile belediye başkanları arasında bir ilişki yok bana göre. Belediye başkanlarının görevden alınması AK Parti’nin oylarını olumlu etkilemez. Ölçüm yapmadık ama yayınlanan başka araştırmalar da AK Parti’nin oy oranı üzerinde herhangi bir olumlu etkisi olmadığını gösteriyor. AK Parti’nin bu operasyonunun oy kaybı dışında başka gerekçeleri olduğunu düşünüyorum. Ancak ne olduğu konusunda akıl da yürütemiyorum.

»Oy kaybının başka nedenleri olduğunu söylediniz bunu açar mısınız?

Üç ayrı seçmen tipi var. Her partinin içinde sadık seçmenler, sadakatsiz seçmenler ve mutsuz seçmenler bulunuyor. Türkiye seçmeninin yüzde 20’sini rasyonel gerekçelerle oy veren, çok hızlı hareket edebilen, her seçimde farklı partilere oy verebilen bu sadakatsiz seçmenler oluşturuyor.

7 Haziran’da sadakatsiz seçmenler AK Parti’den ayrılıp başka partilere gittiler. 1 Kasım’a gelindiğinde başka tehditler gördükleri için geri döndüler . Bu seçmen grubunun ideolojik kimlikleri, parti sadakatleri yok. Gerekçe olduğu zaman herhangi bir partiye oy verebiliyor. Bir de ideolojik olarak kendisini bir partiye ait hissetmekle birlikte partilerinin mevcut halinden hoşnut olmayan mutsuz seçmen kitlesi var. Her partide bu gruba giren seçmen yüzde 2-3 civarında. Bunların partilerini terk etmeleri biraz daha zor. En fazla sandığa gitmeyerek tepkisini ortaya koyuyor, gidip başka partiye oy vermiyor. Referandumda AK Parti ve MHP içindeki sadakatsiz ve mutsuz seçmenler oy vermedi ya da “hayır” oyu verdi. İki partinin toplam oyu dikkate alındığında arada oluşan 10.5 puanlık fark iki parti içindeki sadakatsiz ve mutsuz seçmenlerin oranını gösteriyor aşağı yukarı. Bu kitle önümüzdeki seçimde geri dönebilir mi dönebilir tabii ya da başka bir yere gidebilirler. Onu ancak seçim sandığı yaklaştığında sağlıklı biçimde ölçebiliriz.

»AKP’den son dönemde farklı mesajlar gelmeye başladı. 10 Kasım ve Atatürk’le ilgili söylemlerin nedeni “sadakatsiz seçmenler” mi?

AK Parti’nin Atatürk’le ilgili konumunda bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum. Bütün merkez sağ partiler gibi 1950’lerden beri sergilenen bir yaklaşımla AK Parti’nin yaslandığı analiz Atatürk’le Kemalizm’i birbirinden ayırmak. AK Parti’nin 10 Kasım’da Atatürk’le ilgili yüksek sesle vereceği mesajlarla Atatürkçü seçmeni ikna edip desteğini almayı düşündüğü ile ilgili varsayım gerçekçi değil. Kendisini Atatürkçü ya da Kemalist olarak tanımlayan seçmen AK Parti’nin 10 Kasım’da Atatürk’le ilgili verdiği mesajlar nedeniyle bu partiye daha fazla sempatiyle bakmaz. Sadakatsiz seçmenler büyük şehirlerde yaşayan beyaz yakalılar dediğimiz kitle. İyi eğitimli, dünyayı tanıyan, demokrasi, hukuk ve evrensel değerler konusunda farkındalıkları olan bir seçmen. 10 Kasım’da bir mesaj verdi diye negatif baktığı uygulamaları görmezden gelmez. AK Parti de bu mekaniği çok iyi bilir. AK Parti’yi biraz yakından tanıyan biri “10 Kasım’da mesaj vereyim de başka bir seçmen kitlesine ulaşmaya çalışayım” diye naiflikler yapmayacağını bilir.

Sadakatsiz seçmen kitlesi rasyonel gerekçelerle karar verir. Ekonomik istikrar, siyasi istikrar, güvenlik, rejim kaygıları, yaşam tarzı bütün bunlar kararını etkiler. Dönemsel olarak bu gerekçelerden bazıları daha etkili olabilir. 7 Haziran sonrasındaki süreçte güvenlik riskinin arttığını görenler 1 Kasım’da AK Parti’ye geri döndü. Şimdi güvenlik konusunda ortam stabil ama ekonomik gerekçeler yad a rejim ile ilgili kaygılar etkili olabilir. Müftülere nikah yetkisi, müfredat değişikliği, okul türlerinde imam hatip liselerinin artması, hepsine birden bakar, kararını verir.

»Oransal olarak yüzde 20’lik bir gruptan söz ediyorsunuz. Sonucu etkileyebilecek bir grup…

Beyaz yakalı seçmenin tercihi çok önemli. Bir taraftan diğerine kaydığında bütün iktidar kompozisyonunu değiştirme potansiyeline sahip. Yüzde 50 artı 1’lik sistemde bu seçmen kitlesinin etkisi çok daha yüksek olacak. Her oyun marjinal değerinin çok yüksek olduğu bir sistemde yüzde 20’lik bu profil çok etkili . Bu seçmen kitlesini hafife almamak lazım. Partilerin mutsuz seçmenlerini etkilemeleri çok daha kolay . Çünkü onlar ideolojik olarak bağlı oldukları için barışabilirler. Ama sadakatsiz seçmeni rasyonel olarak ikna edemezseniz diye tercihini değiştiriyor. Parti sadakatleri yok. Seçmen kitlesi içinde bu profil gün geçtikçe büyüyor. Çünkü şehirleşme artıyor. Üniversite mezunlarının, profesyonel işlerde çalışanların sayısı artıyor.

»Genç seçmenler açısından tablo nasıl?

Türkiye’de nüfus hareketliliği fazla, her yıl bir milyonun üzerinde genç, seçmen vasfı kazanıyor. 4-5 yılda bir yapılacak seçimde 5 milyondan fazla yeni seçmen demek bu. Toplam seçmen sayısını dikkate alınca yüzde 10’luk bir oran. Seçim sonuçlarını ciddi biçimde etkileme şansı var. AK Parti’nin gençlerden aldığı oy Türkiye ortalamasının altında kalıyor. Türkiye ortalaması yüzde 50 iken gençlerden yüzde 40 civarında oy alıyor. Bu anlamda CHP de çok avantajlı değil. MHP ya da HDP’ye ve onun dışındaki küçük partilere dağılıyorlar ya da sandığa gitmiyorlar. Benzer bir şey kadınlar için de söz konusu. Artık kadınlar daha eğitimli, daha fazla hayatın içinde . Bu iki seçmen kitlesi partilerin oy oranları üzerinde çok etkili. Kadın seçmeni rahatsız eden politikalar üreten partiler başarılı olamıyorlar.

»İYİ Parti ile ilgili tespitleriniz neler?

Son saha çalışmasını yaptığımızda İYİ Parti kurulmamıştı ancak Akşener’e kamuoyu ilgisi inkar edilemez bir gerçek. Hem sadakatsiz seçmenin hem de partilerin mutsuz seçmenlerinin ilgisini çekti ama ilgisini çekiyor olmak oylarını alacağı anlamına gelmez. Parti kurulmadan önceki gözlemimiz barajı aşabilecek oy oranına ulaşabileceği yönündeydi. Ancak seçmen henüz kadrolarını tanımıyor, programını, ülke gündemindeki bazı konularla ilgili değerlendirmelerini bilmiyor. O nedenle İYİ Parti ile ilgili biraz beklemek lazım.

»Barajı aşabilir gibi görünüyor dediniz, nereden alır bu oyları?

Her üç partiden de alıyor AK Parti, CHP ve MHP’den. Üstelik her üç partiden de eşit oranda oy alıyor. Bizim büyük çoğunluğunu MHP’den alıyor gibi bir gözlemimiz yok. Üçünden de yaklaşık 3.5-4 puan alacak gibi görünüyor. Ama bu, parti kurulmadan önceki gözlemimiz.

Şu an sadece oy potansiyeli açısından değerlendirme yapıyorum. Barajı aşabilecek potansiyele sahip ama bunu gerçekleştirebilir mi gerçekleştiremez mi, üstüne mi çıkar yoksa hayal kırıklığı mı yaratır bunu süreç gösterecek. Henüz çok yeni. Aslında İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayını açıklaması aslında iktidar blokunun elini kolaylaştıran bir işlev gördü. İlk turda muhalefet cephesinin adayını seçtirmesi olasılığı hiç kalmadı. Bu iktidarın hamlelerini kolaylaştıran bir gelişme oldu. Aday açıklaması referandumdaki yüzde 48’5’luk blokun bölünmesine neden oldu. Bundan en fazla iktidar mutlu olur tabii ancak buna rağmen muhalefet niye bu kadar heyecanlandı anlamakta zorluk çekiyorum.

»Bahçeli’nin açıklamalarıyla ittifak tartışması başladı. İttifak seçmen tercihlerine nasıl yansır?

Yüzde 50 artı 1’lik sistem içinde zaten her parti bir ittifak içinde olacak cumhurbaşkanlığı seçimi için. Bu sistemde bir oy bile etkili . Parlamento seçimi için ise yasal olarak ittifaklar kurulamıyor, bir partinin listesi altında gitmek mümkün. Seçim Kanunu değiştirilerek ittifak yasal hale getirilecek mi yoksa eskisi gibi bir partinin listesinden mi girilecek belirsizlik var. Uyum yasaları gündeme geldiğinde Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirileceğini düşünüyorum. AK Parti içinde seçim çevreleriyle ilgili bir bir çalışmanın yürüdüğüne dair bilgiler de var. Bu süreçte baraj da tartışılmalı. Sistem değişirse baraj inmeli ya da tümüyle kaldırılmalı.

»Erken seçim de konuşulmaya başladı…

Ben erken seçim bekliyorum. Erdoğan ve AK Parti’nin 2019’u beklemek için bir nedeni yok. Referandumda seçmenden “Mevcut sistemde işleri istediğimiz hızla yürütemiyoruz” diye oy istedi. Kongreler bittikten, seçimde çalışacak mekanizmayı yeniledikten sonra beklemenin anlamı kalmadı denilecek. O aşamadan sonra “Parlamento misyonunu tamamladı, yapması gereken işleri yaptı, yeni sisteme geçme zamanı gelmiştir” denilerek erken seçim kararı alınabilir. AK Parti bugüne kadar yerel seçimlerde genel seçimlerin altında oy aldı. Öyle olduğu için daha düşük oy alacağı bir seçimi önce yapıp muhalefeti ümitlendirmek, kendi seçmenini demoralize etmek riskini göze almaz erken seçimi tercih eder diye düşünüyorum. Daha düşük oy alması kaçınılmaz olan bir seçimi önce yapıp hem rakiplerini heveslendirip hem de kendi seçmenini demoralize etmek istemez. Önce genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimini yapar, ardından da yerel seçimlere gider. Rasyonel davranış bu. Erken seçim beklentisi boş bir beklenti değil, yüksek olasılık görüyorum.

»Barajı indirmek AKP açısından rasyonel davranış olur mu?

AK Parti barajı indirerek seçmene demokrasiyi güvence altına alacak kararları almaktan çekinmediğini göstermek isteyebilir. Kendi sadık seçmeni açısından sorun yok ama sadakatsiz seçmenlere çoğulcuğu, temsilde adaleti, demokratik prensipleri önemsediğini göstermesi lazım. O durumda bu seçmen kitlesi cumhurbaşkanlığı seçiminde de parlamento seçiminde de AK Parti’yi daha fazla tercih edebilir. Demokratikleşmeyle ilgili niyeti Erdoğan’a avantaj sağlar. Şu anda MHP, HDP, İYİ Parti hepsi baraj civarında olan partiler. 2002 seçimlerinde olduğu gibi baraja çok yakın puanlarla parlamento dışı kalabilirler ve o dönem olduğu gibi iki partili bir parlamento yapısının ortaya çıkma ihtimali de var. O nedenle baraj tartışması çok doğru. Sağlıklı bir tartışma ortamı yaratılmalı.

»Kamuoyu araştırmalarında “kararsızların” oranı neden bu kadar yüksek çıkıyor sizce?

Şu aralar yapılan araştırmalarda kararsız seçmen oranı yüzde 30’lar civarında. Sandığa gitmeyen bir apolitik seçmen kitlesi var ve yüzde 15’ler civarında zaten. Siyasi gerilime, gündeme göre değişiklikler olabiliyor zaman zaman ama ortalaması yüzde 15’ler civarında. “Kararsızlar yeni partiye gidecek” şeklinde bir denklem kurulması çok yanlış.

(Kaynak: BirGün)