İlhan KARAÇAY

Amsterdam Tartışmaları'nın 53'üncüsünde, “Türkiye-Hollanda Krizi; Değişen Paradigma ve Sivil Kapasite” konusunun ele alındı.

Programa TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı Süleyman Şensoy ve TASAM’dan emekli büyükelçiler Aydın Nuran ve Murat Bilhan katıldı.

Başkan Süleyman Şensoy ve beraberindeki heyet bu çerçevede önce Berlin daha sonra da Den Haag’a gelip bazı düşünce kuruluşları ile görüşmeler gerçekleştirdiler.

 Ziyaretler esnasında bugüne kadar Türkiye’de hiç bir düşünce kuruluşuyla diyalog halinde olunmadığını tespit ettiklerini ifade eden Şensoy, bütün görüşmelerde karşılaştıkları en önemli sorunun da, “Neden geldiniz?” sorusu olduğunu söyledi.

Türkiye ile Hollanda arasında çıkan krizin sadece Mart ayında yaşananlara dayandırılmaması gerektiğini, bunun özellikle Avrupa’da olmak üzere tüm dünyada eksen ve paradigma kaymalarının da bir sonucu olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Şensoy, Avrupa’da özellikle Brexit sonrası, İkinci Dünya Savaşı öncesindekine benzer kamplaşmaların olduğunu söyledi.

Şensoy, demokrasinin katalizatörü konumunda olan orta sınıfın, Avrupa’da işlevini yitirmesinin bir sonucu olarak aşırılıkların arttığını, bunun bir sonucu olarak da Avrupa’nın şimdilerde  'Yeni Musevi’lere ihtiyacı olduğunu, ancak bu 'Yeni Musevilerin’ Türkler olamayacağını savundu.

Katılımcılardan Prof. Dr. Bedir Tekinerdoğan, uzmanların soruna sadece ekonomik ve siyasi boyuttan baktıklarını, ancak kültürel boyutun da unutulmaması gerektiğini, asıl meselenin özünü teşkil ettiğini söylerken, sanki dizayn edilmek istenen yeni dünya düzeninin karşılıklı çıkarlara değil ‘medeniyetler çatışması’  temeline oturtulmak istendiğini öne sürdü.

Süleyman Şensoy konuşmasının devamında, Avrupa Birliğinin 20'nci yüzyılda insanlığa hizmet vermiş en önemli proje olduğunu, ancak AB’nin çıtayı çok yüksek tutması sebebiyle, zamanla kendi başarısının kurbanı olduğuna da vurgu savundu.

'Brexit de bu bağlamda görülmelidir' diyen Şensoy, Birliğin bağlı ülkelerin yerel yönetimlerini günden güne sınırlaması sonucu da, sosyal ve siyasi desteğini kaybetmek durumunda kaldığını söyledi.

Hollanda ile Türkiye arasında ortaya çıkan krizin mutlaka çözüleceğini, ancak bunun biraz zaman alacağını düşündüğünü ifade eden Şensoy, zaten iki ülke arasında da ciddi hiçbir sorunun olmadığını, tam aksine her alanda ciddi bir alış verişin olduğunu söyledi.

Şensoy, iki ülke menfaatleri göz önüne alındığında krizi sürdürmenin bir anlamının olmadığını ve krizin konjonktürel ve geçici olduğunu da ifade etti.

Emekli Büyükelçi Murat Bilhan, ”42 yıllık diplomasi deneyimim bana milletlerin daimi dostu veya daimi düşmanının olmadığını, daimi çıkarlarının olduğunu gösterdi.” diye başladığı konuşmasında, duyguların uluslararası ilişiklerde rol oynamadığını, ancak bizim duygularımızla dış siyaset yapmamızdan dolayı hayal kırıklıkları yaşadığımızı belirtti ve dış politikada kullanılan üslubun da çok önemi olduğunu, konjonktürden dolayı kullanılan üslubun da krize sebep olduğunu söyledi.

Öte yandan, gerek Şensoy gerekse Bilhan, Hollanda ile olan krizin konjonkturel ve suni olduğunu, ancak Almanya ile olan krizin daha yapısal olduğunu savundu.

Her iki uzman da Almanya ile olan krizin jeopolitik rekabet olarak görülmesi gerektiği ve çözümünün de Hollanda’yla olana nazaran daha zor olduğunu ifade ederken, bunun da sürdürülebilir olmadığını ve ne Türkiye’nin Almanya’sız, ne de Almanya’nın Türkiye’siz olabileceğini söylediler. 

Şensoy’a göre Türkiye’nin Avrupa’ya ekonomik, enerji ve savunma alanlarında % 70’e varan bağımlılığı krizin bir an önce bitirilmesini gerektirmektedir. Sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın da doğunun güvenlik noktası olarak regülatör konumda olan Türkiye’den vaz geçemeyeceği de ifade edildi.

Herkesin bunun farkında olduğu, ancak siyasi ve kültürel sebeplerle bunun davranışlara yansımadığına da vurgu yapıldı.

Türk diasporasının sağduyulu olması gerektiği ve enerjilerinin büyük bir kısmını yaşadıkları ülkelere harcamaları gerektiği de ifade edilirken, devlet-vatandaş ilişkilerinin de gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

Emekli büyükelçi Bilhan, Türkiye halkının devleti gerektiğinden fazla büyüttüğünü, her şeyi ondan beklediğini, ancak bundan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğine işaret etti.

Bilhan, üstelik devlet destekli sivil toplum kuruluşlarının muhatap alınma konusunda sıkıntı yaşamalarının da muhtemel olduğuna da a bunun vurgu yaptı. Uluslararası sistemde devletin gücünün % 10’u geçmediği ve yeni dünyayı da yumuşak güç olarak tabir edilen sivil toplumun şekillendireceğine de vurgu yapan Bilhan'ın konuşmasından sonra, katılımcıların bazıları, Hollanda Türkleri'nin an itibariyle sanki sorunlu bir toplummuş gibi bir algı oluşturulduğu ve bunun gerçekle bağdaşmadığı ifade edildi.

Kaynak: Demokrat Haber